Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1998’de Suriye ile Türkiye arasında imzalanan Adana Mutabakatını hatırlatarak, “ Bunun altında bir yerde bölücü terör örgütünün bize teslimi yatıyordu. Şimdi tabii dünkü seyahatten sonra sayın Putin ile de yaptığımız görüşmelerde bu Adana Mutabakatı’nın yeniden gündeme gelmesi, bunun üzerinde ısrarlı bir şekilde durmamızın gerekliliğini daha iyi anlıyoruz” dedi.Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kara Harp Okulunda Milli Savunma Bakanlığı Harita Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan HGM Atlas ve HGM Küre uygulamalarının tanıtılması töreninde konuştu. Belediye başkanlığı döneminde özellikle harita çalışmalarında Milli Savunma Bakanlığının merkezinden başka hiçbir müracaat edilecek yer olmadığını, bunun şimdi yaygınlaşmaya başladığını kaydeden Erdoğan, “Bir taraftan Google, bir taraftan Yandex. Fakat bizim çok daha ileri gitmemiz gerekiyordu. Şimdi HGM’nin Milli Savunma Bakanlığı çatısı altında güçlü bir şekilde ortaya çıkmış olması bizler için bir iftihar vesilesidir. Her türlü takdirin üzerindedir. Her ne kadar bugün resmen hizmete açıyor olsak da bu uygulamaların gerisinde Türkiye’nin geçmişten bugüne tüm birikiminin yattığını biliyoruz” ifadelerini kullandı. Harita Genel Müdürlüğünün ve diğer kurumların hafızalarının bu projenin temel altyapısını oluşturduğunu belirten Erdoğan, “Bugün burada bardağa boş tarafından baktığımızda niye bu kadar geçiktik diye hayıflanıyoruz. Bardağın dolu tarafından baktığımızda ise ‘bizde milli harita uygulamamıza kavuştuk’ diyoruz. Böylesine karışık duygular içindeyiz. Yaklaşık yarım asırdır bilgi toplumundan 21. asrın başından beri de dijital dünyadan söz ediyoruz. Bilginin ve teknolojinin nasıl bir güç olduğunu küresel şirketlerin piyasa değerleri bize en çarpıcı şekilde bunu anlatıyor. Geçtiğimiz yıla baktığımızda dünyanın en değerli 5 şirketinin tamamının ilk 10 şirketin 7’sinin dijital teknoloji veya bu altyapıya dayalı olarak çalışan hizmet şirketleri olduğunu görüyoruz. Ülkemizin geçmişte çok uzunca bir süre bu gelişmelere adeta seyirci kalması hatta devri geçmiş teknolojilerin çöplüğüne dönüşmesi gerçekten üzüntü vericidir. Başbakanlığım dönemimde himayem altına aldığım projelerini yakından takip ettiğim toplantılarına düzenli olarak katıldığım alanlardan biri de bilim ve teknolojidir. Özellikle de savunma sanayidir. Göreve geldiğimiz de savunma sanayinde yüzde 20 gibi bir ihtiyacı karşılarken şu anda yüzde 65 seviyesine çıkmış durumdayız. Yeterli değil bunu daha da yukarılara çıkaracağız” şeklinde konuştu. “BUGÜN ÜLKEMİZDE E-DEVLET KULLANICI SAYISI 41 MİLYONUN ÜZERİNE ÇIKMIŞTIR” Bilim ve teknolojideki gayretlerin sadece savunma sanayinden ibaret olmadığını söyleyen Erdoğan, “Ülkemiz her alanda teknolojik devrimin nimetlerinden faydalanmıştır. Geniş bant internet abone sayısının 16 yılda 3 binden 74 milyona yaklaşması mobil telefon abone sayısının 23 milyondan 80 milyonun üzerine çıkması bu devrimin işaretleridir. Bu sayede kamu elektronik devlet uygulamalarıyla özel sektörümüzde kendi çalışmalarında hizmetlerini büyük ölçüde dijital hale getirmiş ve bunu başarmışlardır. Milletimizde bu büyük devrime sıkı sıkıya sahip çıkmıştır. Bugün ülkemizde e-Devlet kullanıcı sayısı 41 milyonun üzerine çıkmıştır. Fiber hatların uzunluğu 345 bin kilometreye dayanmış, abone sayısı 2.7 milyon olmuştur. Dünyanın çevresine yerleştirdiğimiz yeni uydular ile halen hazırlığını sürdürdüğümüz 3 yeni uydu ile bu yarışta yerimizi almanın gayreti içindeyiz. Geçtiğimiz haftalarda kuruluşunu gerçekleştirdiğimiz Türkiye Uzay Ajansı ile uzay çalışmalarında yeni bir aşamaya geçtiğimize inanıyorum” açıklamasında bulundu. Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti: “Gerçekten gerek Küre, gerek Atlas bize ülkemizin en ince noktalarına varıncaya kadar hatta benim ilçeme, neredeyse köyüme kadar her şeyi gösteriyor. Yeni yapılmakta olan Artvin Rize Havalimanı’nı seyrediyoruz. Anadolu Kavağı, Rumeli Kavağı, buralardaki 3. köprüyle birlikte en güzel şekliyle gayet net bir şekilde bunları görme mutluluğuna, bahtiyarlığına erişmiş vaziyetteyiz. Bu koordinatlarıyla çok daha farklı bir yere Münbiç’te, Afrin’de, bütün bunların gayet net bir şekilde gösteriliyor olması heyecanımızı daha da artırıyor. Neticeye ulaşmada bunların bize sağlayacağı imkanlar çok çok büyük. Araştırma geliştirme merkezlerimizin sayısı şu an itibariyle bini geçti. Tasarım merkezlerimizin sayısı 300’e yaklaştı. Teknopark sayımız 81’i buldu. Gençlerimizin bilim ve teknolojiye olan ilgilerinin her geçen yıl arttığını görüyoruz. Türkiye’nin sanayide ve teknolojide katettiği mesafe diğer alanlardaki gayretlerimizin de altyapısını oluşturmuştur.” Cumhurbaşkanlığı bünyesinde kurdukları bir sistemle 81 ilin tüm yatırımlarını takip ettiklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yine Cumhurbaşkanlığımız bünyesindeki Devlet Bilgi Koordinasyon Merkeziyle tüm kurumlarımızda acil durum bilgi akışını koordine ediyoruz. Her biri kendi alanında iftihar verici başarılara imza atan teknoloji, yazılım, üretim şirketlerimizi yakından izliyoruz. Bugün tanıtım törenini yaptığımız harita programlarımızda bu gayretlerin bir örneğidir” dedi. “MİLLİ TEKNOLOJİ HAMLESİ VE DİJİTAL TÜRKİYE DİYEREK BU SÜREÇTE YERİMİZİ ALIYORUZ” Dünyanın 18. yüzyıldan beri bilim ve teknolojinin iç içe geçerek insanların günlük hayatlarında çok büyük değişimlere yol açtığı bir dönemi yaşadığına dikkat çeken Erdoğan, “Sanayi devrimi insanlık tarihinde önemli bir dönüm noktasıydı. Önce su ve buhar gücüyle, ardından elektrik gücüyle yükselişe geçen sanayi devrimi geçtiğimiz asırda bilgi teknolojileriyle zirveye ulaştı. Üretim süreçlerinin otomasyonu bilgisayar ve yazılım teknolojilerinin önünü açmıştır. Bu yüzyılın başından itibaren ise dünya yeni bir yöne doğru evrilmeye başladı. Her ülke bu yeni döneme kendi hedeflerine göre isimler veriyor. Mesela Almanlar buna endüstri 4.0 diyor. Japonlar toplum 5.0 yaklaşımı üzerinde çalışıyor. Amerika’da yaşam 3.0. 4. Devrim, birey 4.0 türü tartışmaları var. Biz ise milli teknoloji hamlesi ve dijital Türkiye diyerek bu süreçte yerimizi alıyoruz. Geçtiğimiz yüzyılın belirleyicisi üretim gücü ve buradan elde edilen katma değerdi. Bugün artık gücün belirleyicisi sahip olunan veri ve bunları işleme kabiliyeti olarak ifade ediliyor. Verinin değere dönüşmesi ise ancak yerli ve milli bir anlayışla sahiplenilmesiyle mümkündür. Nasıl ülkemizin her karış toprağı bizim için canımız pahasına bir değere sahipse her bayt veriye aynı gözle bakmalıyız. Bugün artık kendi ürettiğimiz verinin ülkemizin kontrolünde olması da siber dünyadan gelecek saldırılara karşı gereken tedbirlerin alınması da başlı başına bir milli güvenlik meselesidir” değerlendirmesinde bulundu. "ELEKTRONİK DEVLET VE SİBER GÜVENLİK KOORDİNASYONUNU AYNI ÇATI ALTINDA TOPLAYACAK ÖNEMLİ BİR ADIM ATTIK" Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçtikten sonra elektronik devlet ve siber güvenlik koordinasyonunu aynı çatı altında toplayacak önemli bir adım attık. Bunun yanında yerli ve milli yenilikçi teknolojilerin geliştirilmesi milli yazılımların desteklenmesi kritik altyapıların korunması gibi konuları da aynı kapsamda değerlendirdik. Tüm bu işlerin kararlıkla ve etkin yürütülmesi için dijital dönüşüm ofisimizi görevlendirdik. Bu ofis direkt olarak şahsıma bağlı. Amacımız sadece mevcut veriyi muhafaza etmek anlık veriyi takip etmek değil, asıl olarak bu veriyi işleyerek anlamlı hale getirecek ve kullanılabilir hale getirecek adımların atılmasını sağlamaktır. Verinin işlenmesinde zaman, konum, harita bilgisi gibi hususlar kritik öneme sahiptir. Bugün tanıtımını yaptığımız Harita Genel Müdürlüğü Atlas ve Harita Genel Müdürlüğü Küre uygulamaları bu bakımdan hayati öneme sahiptir. Daha önemlisi bu süreçte yapay zekanın öne çıkmasının kaçınılmaz hale gelmesidir.” “FIRAT KALKANI VE ZEYTİN DALI OPERASYONLARIMIZDA KULLANDIĞIMIZ YÖNTEMLERİ GEÇMİŞTEKİ OPERASYONLARLA KARŞILAŞTIRMAK MÜMKÜN DAHİ DEĞİLDİR" “Yapay zeka her alanda dünyanın geleceğine damga vuracak yepyeni bir devrimdir” diyen Erdoğan, “Bu büyük değişim sürecini kontrollü bir şekilde yürütmemiz gerekiyor. Gerekli hazırlığı yapmadan böyle bir değişim seline kapılmak bizi yeniden çok ciddi sıkıntılarla karşı karşıya getirecektir. Bilginin ve teknolojinin sunduğu imkanları ülkemizin ve milletimizin hedefleriyle harmanlayarak özel kamu ayrımı yapmadan tüm kurumlarımızı bu büyük değişime hazırlamalıyız. İnsanlığın elinde her geçen daha da büyüyen veriyi yapay zeka ile işlemeye başladığımızda gelişmelerin hızı geçmişle mukayese edilemeyecek derecede artacaktır. Sadece üretim ve hizmet değil yönetim ve karar alma süreçlerinde de köklü değişikliklere yol açacak ve sürecin bir diğer önemli özelliği hata toleransının azalacak olmasıdır. Biz bu durumu özellikle son yıllarda attığımız her adımda gördük. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarımızda kullandığımız yöntemleri geçmişteki operasyonlarla karşılaştırmak mümkün dahi değildir. Vatandaşlarımıza verdiğimiz tüm hizmetlerde nicelik yanında nitelik de giderek önem kazanıyor. Ülkemizi her alanda olduğu gibi bilim ve teknoloji alanında geleceğe hazırlamak için gereken adımları kararlılıkla atıyoruz. Bu konuda kamunun ve özel sektörün işbirliği şarttır. Aksi takdirde hedeflerimize ulaşamayız. Açılışın yaptığımız harita uygulamaları bu işbirliğinin başarılı bir örneğidir. Bir kez daha emeği geçenleri özellikle şahsım milletim adına kutluyorum” ifadelerini kullandı. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, yapay zeka konusunda nereye varılırsa varılsın insanın her şeyin merkezinde olmaya devam edeceğini vurgulayan Erdoğan, “İnsan varsa bütün bu gelişmeler, bu eserler var. İnsan yoksa bunların hiçbiri yok. Bunun için biz tüm çalışmalarımızı insan merkezli bir anlayışla yürütmeyi sürdüreceğiz. İnsanı metalaştıran, eşyayı ve bilgiyi insana değil insanı eşyaya ve bilgiye hizmet eder hale getiren anlayış bizim medeniyetimizle ve kültürümüzle bağdaşmaz. Bizim mutlak sorumlu olduğumuz tek güç Rabbimizdir. Onun dışındaki her şey, her faaliyet, her üretim insan içindir. Türkiye olarak bizi orta üst ve üst gelişmişlik derecesine sahip ülkelerden ayıran en önemli özellikle bana göre işte bu anlayışımızdır. Biz asla Batı dünyasının mültecilere kapılarını kapatmasına her gün Akdeniz’in karanlık sularında onların ölümünü seyretmesine yol açan zihniyetiyle hareket etmedik, edemeyiz. Ülkemizin geçmişten beri canlarını ve haysiyetlerini kurtarmak için sınırlarına dayanan milyonlarca göçmene hiç tereddüt etmeden kollarını açması ekmeğini bölüşmesi medeniyet perspektifinin sonucudur. Aynı şekilde Irak’ta Suriye’de Kuzey Afrika’da Güney ve Güneydoğu Asya’da Kafkaslarda Balkanlarda nice krize, trajediye bu anlayışla müdahil olduk, oluyoruz. Önümüzde bizden daha zengin nice ülke bulunduğu halde insani yardımlarda özellikle milli gelire oranla söylüyorum, dünyada bir numarayız. O hani dünyanın en zengini en büyüğü denilenler bizim çok çok arkamızda yer alıyor. Niye? Onların kültüründe ‘veren el alan elden hayırlıdır’ anlayışı yok. Bu bizde var. Bu hissiyatla izlediğimiz politikalar neticesinde yükseldik. Gelişerek kalkınarak büyüyerek zenginleşerek elde ettiğimiz gücü sadece kendi çıkarlarımızı ve refahımızı tahkim etmek için değil kendimizle birlikte tüm insanlık için kullanıyoruz” dedi. “BİZİM SURİYE’DE İŞGAL DİYE BİR DERDİMİZ YOK” Erdoğan, şunları kaydetti: “Suriye’de yürüttüğümüz askeri operasyonların bir amacı kendi sınırlarımızı güvenlik altına almaksa diğer amacı da oradaki insanların huzurunu sağlamaktır. Dün Rusya seyahatimizin ana ekseninden birini bu oluşturuyor. Attığımız adımlar bunun için. Buradaki huzuru nasıl sağlarız, Afrin’de nasıl sağlarız, İdlib’te, Cerablus’ta nasıl sağlarız, Suriye’nin özellikle bize yakın olan bölgesinde ki Sayın Trump’ın ifadesiyle ‘O 20 mil, yani 30-32 kilometre derinlikte’ bunu nasıl sağlarız. Bütün bu çalışmalar bunun için. Yoksa bizim Suriye’de işgal diye bir derdimiz yok. Bize 780 bin kilometrekarelik vatan topraklarımız yeter. Ama biz buraya nereden geldik? Biz buraya 20 milyon kilometrekarelik topraklardan kaybede kaybede kaybede 780 bin kilometrekareye geldik. Biz sıradan bir kabile devleti değildik ve şu anda da biz bir kabile devleti değiliz. Biz anlı şanlı bir Türkiye Cumhuriyeti devletiyiz. Burada topraklarımızda en ufak bir parselasyona müsaade etmeyiz.” “SURİYE’DE İNSANİ AMAÇLARLA BULUNAN TEK ÜLKE TÜRKİYE’DİR” “Suriye’de insani amaçlarla bulunan tek ülke Türkiye’dir” ifadesini kullanan Erdoğan, “Bölgedeki diğer tüm güçlerin ajandalarında başka hesaplar projeler vardır. Cumhuriyet dönemi boyunca yerli ve milli anlayışla güvenliğimizi tahkim etmeye yönelik attığımız her adımda çarpıcı bir gerçekle yüzleştik. Bu gerçek gereken siyasi ekonomik askeri güce sahip değilseniz birliğinizi beraberliğinizi sağlama almamışsanız kimsenin gözünüzün yaşına bakmayacağını bilmelisiniz. Kıbrıs Barış Harekatında Ege’de yaşanan gerginliklerde bu gerçeği gördük. Asala terör örgütünün saldırılarında bu gerçeği gördük. 1984 yılından beri yürüttüğümüz bölücü terörle mücadele bu gerçeği gördük. Karabağ’ın işgalinde Bosna’da yapılan katliamlarda tüm çırpınışlarımıza rağmen netice alamayarak bu gerçeği gördük. AB üyelik sürecinde diğer tüm üyelerden farklı muamelelere maruz kalarak bu gerçeği gördük. Suriye’de 2011 yılından beri süren krizde bu gerçeği gördük. Sınırlarımıza dayanan DEAŞ ve PKK/YPG teröristlerin karşı yürüttüğümüz mücadele sırasında bu gerçeği gördük. Ülkemizdeki terör örgütleriyle mücadelemizin önü sürekli kesilmeye çalışılarak bu gerçeği gördük. İşte bunun için Türkiye’yi her alanda 16 yıldır güçlendirmek için büyütmenin kendi ayakları üzerinde durdurabilmenin mücadelesini veriyoruz. Düştüğümüzde tekme atmak için bekleyen o kadar çok kesim var ki ne olursa olsun ayakta kalmanın önemini çok iyi biliyoruz” dedi. ‘ADANA MUTABAKATI’ VURGUSU Erdoğan, şöyle konuştu: “Türkiye’nin son 5-6 yılda başına gelen her hadise ülkemizi tökezletip düşürme projesinin parçasıdır. AB süreci budur. Suriye’de yaşanan olaylardaki durum budur. 1998’de Suriye ile Türkiye arasında bir Adana Mutabakatı imzalanmıştır. Bunun altında bir yerde bölücü terör örgütünün bize teslimi yatıyordu. Şimdi tabii dünkü seyahatten sonra sayın Putin ile de yaptığımız görüşmelerde bu Adana Mutabakatı’nın yeniden gündeme gelmesi, bunun üzerinde ısrarlı bir şekilde durmamızın gerekliliğini daha iyi anlıyoruz. Milletimiz bu gerçeği gördüğü için ülkesine ve devletine sımsıkı sarılmış birlik ve beraberlik içinde tüm saldırıları boşa çıkarmıştır. 15 Temmuz bu saldırıların hem en alçağı hem de en kanlısıydı. Daha önce çeşitli bahanelerle sokakları karıştırmak veya çukurlarla bölmek istediler olmadı.Emniyeti yargıyı bürokrasiyi medyayı kullanarak gizli darbeler peşinde koştular olmadı. Sonunda darbe teşebbüsüne kadar işi vardırdılar. Biz demokrasiye inanmış bir ülke olarak, demokrasiye inanmış bir Cumhurbaşkanı olarak, tüm ekibimle dünyanın neresinde olursa olsun nerede bir darbe girişimi varsa ayırt etmeksizin biz hepsinin karşısındayız. Zira sandıktan gelene herkes saygı duymak zorundadır. Eskiler ’kula bela gelmez hak yazmayınca hak bela yazmaz kul azmayınca’ diyor. 15 Temmuz’da bu ülkenin bu milletin istiklaline ve istikbaline göz dikenler azanlar belalarını bulmuşlardır. Türkiye tarihinin en büyük felaketlerinin birinden Rabbimizin ihsanı milletimizin dirayeti ve cesaretiyle kurtulmayı başarmıştır. 251 şehidimiz oldu, 2 bin 193 gazimiz oldu. Ama istiklalimizi ve istikbalimizi o gece kurtarabilme imkanı yakaladık." "EN KÜÇÜK BİR TEREDDÜT, GEVŞEME, GERİLEME ASLA SÖZ KONUSU DEĞİLDİR" "FETÖ’ye karşı yürütülen mücadelede en küçük bir tereddüt , gevşeme, gerileme asla söz konusu değildir" diyen Erdoğan, "Bu ülkeyi FETÖ belasından temizleyene kadar mücadelemiz sürecektir. Dünyada böylesine büyük bir tehdide karşı mücadelesini bizim kadar hukuk devleti sınırları içinde yürüten ve yürütebilecek bir başka ülke yoktur. Darbecilerin gözlerini kan bürümüş şekilde sokakları ateşe boğdukları anlarda dahi bu anlayıştan taviz vermedik. Mücadelemizi hep adaletin hukukun kanunun savcının hakimin her zaman ve herkese lazım olduğu bilinciyle yürüttük. Şayet haksızlık yapılmış olan varsa onlara haklarını iade ettik. Bir şekilde kendini saklamayı gizlemeyi başarmış olan varsa onları da takip ettik bulduk adaletin karşısına çıkardık. Bu kutlu mücadeleyi sulandırmaya kendi çıkarlarına alet etmeye çalışanlara da izin vermedik. Ne askeri ve sivil bürokraside ne iş dünyasında ne de diğer alanlarda başka hiçbir hesabın FETÖ kılığı altına sokularak asıl mücadelenin örselenmesine göz yummadık. Bugün Türk yargısı da Türk polis teşkilatı da TSK da Türk iş dünyası da 15 Temmuz öncesinden daha güçlüdür, daha şeffaftır, daha motivasyonludur. Çünkü perdeler kalkmış, kumpaslar çözülmüş, çeteler dağıtılmış, her şey milletin ve devletin gözü önünde yapılır hale gelmiştir. Milletimiz birliğini, beraberliğini koruduğu kurumlar itibariyle ülkemize sadakatle hizmet etmeye devam ettiği sürece bu ülkenin bileğini kimse bükemez. Bu kurum, Milli Savunma Üniversitemizi darbe girişimi sonrasında ülkemizin en büyük kazanımlarından biri olarak görüyorum. Ülkemizin tüm gençlerini kahraman ordumuzda görev yapmak üzere Milli Savunma Üniversitemizin askeri öğrenci alım sınavlarına katılmaya davet ediyorum" açıklamasında bulundu. (İHA)