Ankara Gündemi programında Batu Bozkürk bu hafta, İYİ Parti Antalya Milletvekili ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Adalet Komisyonu Üyesi Hasan Subaşı’yı konuk etti. Programda HDP ekseninde dönen “terör” tartışması, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğuyla ilgili verdiği hak ihlali kararı, 80 baro başkanının nispi temsil sistemine karşı Ankara’ya yürüyüşü ve gündemdeki seçim yasası değişikliği konuşuldu.
“İktidar HDP’yi lanetli göstererek İYİ Parti ve CHP ile arasında uzlaşmazlık yaratmak istiyor”
Subaşı, Cumhur İttifakı’nın “HDP büyükşehir seçimlerinde olduğu gibi önümüzdeki seçimlerde de Millet İttifakı’nı dışarıdan destekleyebilir mi?” yönünde bir korkusu olduğunu, bu nedenle HDP’yi lanetli göstererek İYİ Parti ve CHP ile arasında uzlaşmazlık yaratmak istediğini söyledi.
Subaşı, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in yaptığı, “HDP’yi PKK terör örgütünün yanına konumlandırıyorum, uzantısı olarak görüyorum” açıklamasının hatırlatılması üzerine ise, “Biz bunu gruplarda konuşuyoruz, Sayın Genel Başkan o konuda demokrat bir tavır sergiler. Bunların tartışılmasını istiyor. Ben de bu konuştuklarımı orada da söylüyorum. Demokrat bir anlayıştan geliyorum. İYİ Parti olarak biz bunları tartışıyoruz fakat ne CHP ne başka partiler bunları yeterince konuşmuyor” değerlendirmesinde bulundu.
“Selahattin Demirtaş’a, HDP’ye husumet duymam için bir neden yok”
Hasan Subaşı, Anayasa Mahkemesi’nin eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile ilgili verdiği hak ihlali kararını ise şöyle değerlendirdi: “Ben Selahattin Demirtaş’ı tanımıyorum. Siyasetçi olarak medyadan takip ediyorum. En büyük sorunumuz birbirimizi anlamak, konuşmak ve diyaloğa açık olabilmemiz. Ben Demirtaş’ın hukukçusu, avukatı değilim. HDP’nin de avukatı olamam. Ama husumet duymam için neden yoktur. Rakip partilerdir, övemem de. Hiçbirini övemem, şeytanlaştıramam, husumet duyamam.”
“Demirtaş tahliye edilmeli”
Subaşı sözlerine şöyle devam etti: “Demirtaş Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) karar verdiğinde tahliye edilmeliydi. Bu fazladan oldu. Tabii ki tahliye edilmeli. Hem AİHM hem AYM karar vermişse bu kararların bir nevi siyasi olduğu ortaya çıktığı gibi, AİHM de zaten hükmünde belirtmişti. Bunları konuştuğunuz zaman ne oluyor? ‘Acaba HDP’ye yakın mı duruyor?’ deniyor. HDP’yi legal bir parti haline getiren devlettir. Bizim ‘Bu legal değildir’ deme hakkımız yoktur. Çünkü devlet belirli kademelerden, kurallardan geçirerek legalize eder. Seçime girerler, parlamento çatısı altına girdikten sonra bizlerden farkı kalmaz. Meclisi de idare eder, başkanları da vardır. Başkanvekili var, kırmızı plaka, devletin yardımını alıyor. Suçlu varsa içinde, devletin görevi bunu tecrit etmektir, HDP’nin yoluna devam etmesini sağlamaktır. Eğer HDP’nin terörle irtibatı sabit hale gelirse kapatma yoluna da gidebilir. Ama bunlar yok, sabit olan bir şey yok. Demirtaş hakkında AİHM, AYM kararları var. Ama birtakım hukuksuzluklar Türkiye’de devam ediyor.”
“Baroları ayırdığınızda hükümete yakın olanlar yargı üzerinde baskı kurabilir”
Hasan Subaşı, baroların bölünmesi ile ilgili tartışmaları ve Türkiye’deki 80 baro başkanının buna karşı Ankara’ya yürüyüş başlatmasını şöyle değerlendirdi: “Barolar yargının önemli bir savunma ayağıdır, asli unsurudur. Savunmaya da darbe vurursanız, barolarla konuşmadan, danışmadan tartışmadan birtakım kanunları değiştirmeye giderseniz yazık edersiniz. Ayrışmadık ne kalmıştı ki? Sivil toplumda birtakım ayakta kurumlar kalmıştı. Ayırdığınızda ne olacak? Bir kısmı bazı tarikatlara yakın olabilir, bir kısmı hükümete yakın olabilir, bir kısmı hükümete uzak ve eleştirel, demokrat tavırlı olabilir. Ne olacak? Hükümete yakın olanların çok ciddi yargı üzerinde baskısı da olabilir. Yargı zaten artık nasıl karar vereceğini şaşırmış durumdadır. Maalesef bizim değerli yargımız, hâkim ve savcılarımızın bir gözü iktidarda, siyasi iradede olmaya başladı. Eğer öyle olmasaydı 17-25 Aralık denen, o ‘milat’ denen saçmalık Türkiye’ye bulaşamazdı bile. Çünkü bir siyasi iradenin talimat vererek, ‘Bu milattır, ondan öncesine bakma, ondan sonrasını sorgu sual et’ deme hakkı yoktur. Bu anayasaya aykırılıktır. Maalesef Türkiye’de bu bile yaşandığına göre, Türkiye’de adaletin hukukun doğru dürüst işlediğinden bahsedemeyiz.”
“6 milyon oy verilen HDP’yi terörist ilan ederseniz PKK terörüyle ne kadar samimi ve ciddi mücadele edebilirsiniz?”
Subaşı son olarak seçim sistemini değiştirecek yasa teklifi kulisleri ile ilgili şunları söyledi: “Henüz gelmedi ama gelmeye başlarsa, belli bir süre sonrası için erken seçim sinyali demektir. Halbuki ülkemizin bunca sorunu varken biz hep suni gündemlerle ve bunlarla uğraşıyoruz. Bu ülkenin hukuka, adalete, demokrasiye, ve özgürlüklere ihtiyacı var. Bu ülkenin bu kadar kötü adamı, milyonlarca casusu ve teröristi olamaz. Burada dikkatli olunsa terörle çok daha iyi mücadele ederler. Terörü bu kadar sulandırarak, FETÖ terörünün peşindeki Cumhuriyet’in, Sözcü’nün peşine giderek FETÖ terörüyle başa çıkabilir misiniz? Hiç mümkün değil. 6 milyon oy verilen HDP’yi terörist ilan ederseniz PKK terörüyle ne kadar samimi ve ciddi mücadele edebilirsiniz? Onlara militan yetiştiren sorunlar, iklim oluşturmaya başlarsınız. Hukuksuzluk, adalet başladığı zaman, ayrışma ve kamplaşmalar olduğu zaman, onların başına gelenlere sevinerek alkışlamaya başladığımız zaman aykırılıkları ve anarşiyi, terörü besleyen aktörleri, iklimi daha çabuk yaratırız. Montesquieu’nün bir sözünü hatırlatarak noktalamak istiyorum: ‘Bir toplumda bir kişiye yapılan haksızlık topluma yönelmiş bir tehdittir.’”