Habererk Yazarı Ekber Mecidov bugünki yazısında, Azerbaycan'ın topraklarında hala devam eden Karabağ Savaşı'nın geçmişte hangi olaylarla bağlantılı olduğunu kaleme aldı:

Mecidov'un yazısı şöyle:

“Hafıza i beşer nisyan ile maluldür” derler. Yani insan hafızası unutkanlıktan mustariptir gibi anlaşılabilir bu deyim. İstiklal şairimizin "Tarihi, tekerrür diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?" Mısraları da benzeri duyguların ifadesidir. Evet, unutkanlık insan olmanın gereğidir ve bazan fert olarak başkalarını affetmek, olumsuzlukları geçmişte bırakmak gibi faziletli durumlara da vesile olabilir. Lakin toplumsal hafızanın unutkanlığı ise büyük sıkıntıların temelini oluşturuyor maalesef. Nesilden nesile tevarüs eden sıkıntıların ve felaketlerin. Tıpkı Anadolu’da verilen milli mücadele sonrası toplum olarak kutuplaşmamız, Orta Asya, Kafkaslar veya Azerbaycan’da Bolşevik ve Taşnaklar’ın yaptıklarını unutmamız gibi.

Şöyle ki, benim köyüm olan ve işgalden yenice kurtarılmış Cebrayıl ilçesinin Büyük Mercanlı Köyü, Orta Mektebi’nin koridorunda Bolşeviklerden oluşan 26 Bakü komisarlarının portreleri asılı idi. Duvar boyu asılmış portrelerin üzerinde ise bizim çocuk hafızamıza kazınacak o sözler vardı. “Tarihe şöhrettir 26 lar”. Oysaki, o 26ların, çete başlarından olan Ermeni Şaumyan’ın başçılığı ile sadece 1918 yılının Mart ayında Bakü, Kürdemir, Zengezur, Gence, Kuba gibi şehir, kasaba ve köylerde bebek, çocuk, hasta, kadın, yaşlı demeden 10 binlerce insan katledildi.

Lakin az sonra ise tarihin en gaddar katillerinden olan Stepan Şaumyan adı Azerbaycan’da ilçe, kasaba, Kolhuz gibi kurumlara verilirken Azerbaycan’ı yeryüzünden silinme tehlikesinden kurtaran Nuri Paşa, Enver Paşa, Halil Paşa, Mürsel Paşa ve nice yiğidin adı unutulup gitti. İşin can yakıcı yönlerinden biri ise Kafkas İslam ordusu yiğitlerinden bazılarının metfun olduğu Bakü’deki Şehitler Mezarlığının üzerine Bolşevik Kirovun kocaman heykelinin dikilmesi idi. Hem de Bakü’nün denize nazır en yüksek yerlerinden birinde. Zira ne acı ki, bu unutkanlıktan

Azerbaycan’ın kurucusu önderi Mehmet Emin Resulzade ve dava arkadaşları da nasiplerini aldı. O insanlar ki, o ağır şartlar altında Şark’ın ilk Demokratik Cumhuriyeti olan Azerbaycan Halk Cumhuriyetini kurdular. O yiğitler ki, üst düzey devlet memurları olmalarına rağmen bir çoğunun yakınlarından aldıkları borç paralarla kıra masraflarını ödedikleri belgelerle sabittir.

Evet, halklar toplumsal hafızalarını canlı tuttuğu sürece kendileri de canlı ve dinamik kalmaktadırlar. Bu anlamda merhum Cumhurbaşkanımız Elçibey’le gerçekleşen ikinci bağımsızlık döneminde yeniden yönetime sızarak yıllarca Azerbaycan’a karşı hainlikler yapmış olan Ramiz Mehtiyev ve ekibi unutulmamalı. Zira devletin en üst düzeylerinde yuvalanmış bu hain sürüsü veya benzerlerinin yeniden ortaya çıkabilme ihtimaline karşı toplumun algı reaksiyonları her zaman canlı tutulmalıdır. Çünkü Karabağ’ın azat edilmesini yıllarca engelleyen, nice vatansever insanımızı şehit eden Mehtiyev veya Ali Hasanov gibi hanilerin cinayetlerini toplumsal hafızada canlı tutmak gelecek nesillerimizin de benzer hainliklere karşı duyarlı olabilmeleri acısından son derecede önemlidir. İşte bu anlamda sembolik olarak darağacında sallandırılan Mehtiyev, Ali Hasanov gibi hainlerin heykel veya benzeri yapıtlarını inşa etmek toplumsal hafızanın gelecek nesillere ötürebileceği en önemli uyarılarından biri olsa gerek.

Ayrıca bu konuda eserlerin yazılması, bazı deyimlerin Darb-İ Mesele dönüştürülmesi çok önemlidir. Hakkını vermemiz gerekirse İlham Aliyev’in seslendirdiği “Onları iti kovar gibi kovacağız” veya dünya liderlerini bıktıran Paşinyan için söylediği “Ayak yalayan” gibi retorikleri toplumsal hafızaya derç etmek de bu anlamda mühim işlerdendir.

İlaveten, tarihi gerçekleri toplumsal hafızaya bellemek için bugün Azerbaycan’da yerleşim yerleri veya kurumlara Nuriabad, Türkeşabad, Erbakanşehir, Muhsinabad, Turgutşehir, Tayyipkent, Akarkent, Bahçelişehir, Mevlütkent, Selçukabad gibi isimlerin verilmesi elzemdir.

Çünkü dünün çilelerini unutanlar bugünün çilelerini sabaha taşımaya mahkûmdurlar.

Çünkü unutmak ya öldürür ya da zelil eder.

Çünkü ibret alınmazsa, tarih tekerrür eder.

O yüzden bu konuyu ciddiye ama çok ciddiye almamız lazım.

Ya siz ne dersiniz?

NOT: İzmir depreminin acısını paylaşıyor, ölenlere rahmet, kalanlara acil şifalar diliyoruz. Başın sağ olsun canımız Türkiye’miz, başın sağ olsun canımız İzmir’imiz.