Anadolu’daki bin yıllık konargöçer yaşam tarzını sürdüren Sarıkeçililer, Konya ve Karaman yaylalarından kışı geçirecekleri Mersin’in sahil bölgelerine gelmeye başladı.Yörüklerin büyük bölümünün yerleşik hayata geçmesinin ardından yüzyıllardır süren konargöçer kültürünün son temsilcileri olan Sarıkeçililer, Konya ve Karaman yaylalarından kış aylarını geçirecekleri Mersin’in sahil ilçelerine dönmeye başladı. Akdeniz’in sahil ilçelerinde konaklayan, Nisan ve Mayıs aylarında ise havalar ısınınca Karaman ile Konya yakınlarındaki yaylaların yolunu tutan Sarıkeçililer, havaların yavaş yavaş soğuma başlamasıyla dönüş telaşına girdi. Mersin’in Silifke, Erdemli, Anamur ve Aydıncık ilçelerine doğru yola çıkan Yörükler, uzun ve zahmetli yolculuğun ardından kış aylarını geçirecekleri bölgelere ulaşmaya ve çadırlarını kurmaya başladı. Göç eden Sarıkeçili göçer Yörüklerden Musa Yagal, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, bu yaşamın kendilerine dedelerinden geldiğini söyledi. Türkiye’de kendilerinin son göçerler olarak anıldıklarını belirten Yagal, "Devlet katında bir meslek türü. Mersin’de bizim bir birliğimiz var. Baya da geniş kitlesi var. Aslında biz hayvancılık sektörüyle uğraşıyoruz. Yörük kültürü çok farklı bir kültür. Geleneğine, göreneğine, dinine, büyüklerine saygılı olan bir kültüre bağlıyız. Eskiden gelen bir kültürümüz var. Saygın yaşantımız var. Zorlandığımız yerler de tabii ki var. Bu ülkede bu kültürü bilen de çok fazla yok. Herkes şimdi internet çocuğu olmuş, internet ülkesi olmuşuz. Biz halen bu kıl çadırda yaşıyoruz. Bizim evimizde, bağımızda, bahçemizde bu kıl keçi ile çadır. Aile bireyleri olarak toplu olarak yaşıyoruz. Öyle yaşamak zorundayız çünkü hayvanları tek kişi kontrol edemez. Hayvan sayısına göre 3 kişi, 5 kişi onların başında olmalı. Zorlandığımız yerlerden biri de eğitim ve sağlık. Birde göç ederken yollarda sıkıntılar yaşıyoruz" diye konuştu. "BİZİ İLK KEZ GÖRENLER BU ÜLKEDE, BU ZAMANDA BÖYLE YAŞAMDA MI VARMIŞ DİYORLAR" Yaşamlarının çok zor olduğunun altının çizen Yagal, "Sabah ezanıyla kalkmalısın. Daha hayvanlar kalkmadan kahvaltını yapıp, onların kalkmasına hazırlıklı olmalısın. Göçmüyorsan onları 2-3 saat yayılmasını sağlıyorsun. Göçüyorsan zaten sürekli yürüyorsun. Göçerken bazen 15 kilometre gittiğimiz yollar da oluyor. Bizi gören çok insan hayran kalıyor. ’Bu ülkede, bu zamanda böyle yaşamda mı varmış’ diyorlar. Tabi bugün Ankara’da, İstanbul’da hatta Mersin’de bile çok insan bizim nasıl yaşantı sürdüğümüzü görmemiştir. Yörük kültürünü eski insanların çoğu bilir ama yeni nesil bilmiyor. Zor şartlar altında yaşayan bir grubuz. Sayımız da baya var. Hep bir arada konup, göçemiyoruz. Yoksa yolda sıkıntı oluyor. Eğer şimdi gençlere bu işi bıraksak bugün bırakır gider. Ancak önünde ne yapacağını da bilmiyor. Bizim gençlerimizin birazcık internete takılmasından dolayı olması gerek. İş, meslek yok. Bıraktığında ne yapsınlar. Allah göstermesin bizde çalma, çırpma, hırsızlık olmaz. Mutlaka kazanacaksın ama nerede kazanacaksın. Ondan dolayı biz çocukları belli bir seviye getirebilirsek, onları aile sahibi yaparsak ondan sonra bırakacağız" ifadelerini kullandı. "BU ÇOK DA FAZLA SÜRMEZ" Bugün herkesin bırakmayı istediğini vurgulayan Yagal, "Kim ister böyle şartlarda yaşamayı. Yani bu baya cesaret isteyen bir olay. Biz burada yılanla, çıyanla iç içe yatıyoruz. Sağlık sorunlarımız olabiliyor. Dağ başında yaşıyoruz. Ambulans çağırsak 1 saatte ancak gelebilir. Kolay değil dağ başında yaşamak. Elbette bu iş bırakılacak, bu çok da fazla sürmez. Bakıyorsunuz çocukların okulu var, onların masrafı var, çocuklar evlenecek diyorsun bir sene daha, bir sene daha diye diye ömrünüz bitiyor. Zaten bazı imkanları olanlar, çocuklarını aile sahibi yapanlar yerleşik düzene geçtiler. Biz de önümüzdeki zamanda öyle olacağız. Dıştan görene göre yaşantımız güzel gelebilir ama bize göre çok zor yaşantı. Hakikaten böyle diş sıkarak yaşıyoruz" şeklinde konuştu. (İHA)