Diyarbakır, Muş ve Bingöl üçgeninde birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Kefrun Kalesi, bölgenin terörden arındırılmasının ardından dağcı ve yamaç paraşütçülerinin ziyaretini bekliyor. 1990 yıllarında terör örgütü PKK’nın yuvası haline gelen Kefrun Kalesibölgesinde daha sonra düzenlenen başarılı operasyonlar ile teröristlerin tamamen temizlenmesi ile huzur sağlandı. Yaklaşık 1 kilometre yüksekliğe sahip Kefrun Kalesi’nin şimdilerde definecilerin hedefi olduğunu söyleyen bölge halkı, bölgenin turizme kazandırılmasını bekliyor. “BURASI DAĞCILAR İÇİN BULUNMAZ BİR YER” Kulp ilçesi Konuklu Köyü Muhtarı Vural Zümrüt, kalenin tarihi bir geçmişe sahip olduğunu ve dağcılar için bulunmaz bir yer olduğunu söyledi. Zümrüt, “Kale mezrası çok tarihi bir geçmişe sahiptir. Burada Roma, Bizans, Acem ve Osmanlı olmak üzere hepsinin tarihi buradan geçmiş. Kim ne zaman sıkışmış, dara girmiş ise bu kaleye gelmiş, bu kale sayesinde düşmanlara karşı kendini ayakta tutmuş. Burada Sarnıçhane dediğimiz kuyular var. Ne kadar derinliğe sahip bilmiyoruz. Yalnız bu kuyularda birçok insanların hayatını kurtarmaya yardımcı olmuş. Burası son 20 yıl PKK tarafından abluka altına alındı. Burada çok güzel mağaralar var. PKK konuşlandıktan sonra devlet tarafından arındırıldı, daha sonra karakol yapıldı. Yıllardır kimse uğramıyor ve şuanda burası sahipsiz. Biz buranın doğaya açılmasını, turizme kazandırılmasını istiyoruz. Burası dağcılar için bulunmaz bir yer. Bu kayalar 1 kilometre yüksekliğe sahip, paraşüt ile uçmak için çok güzel yerlerimiz de var. Ben birçok yer gezdim fakat böyle güzel bir yer görmedim. Cumhurbaşkanımız ve tüm yetkililere çağrımız buranın turizme kazandırılmasıdır” dedi. “BÖYLE BİR YÜKSEK KALE TÜRKİYE’DE YOK” Konuklu köyü Kale mezrası sakini Hasan Polat ise, böyle bir yükseklikte kalenin Türkiye’de olmadığını ve turizme kazandırılması gerektiğini dile getirdi. Polat, “Buranın tarihi tahminen on bin yıl önce Bizanslar tarafından bu kale yapılmış. Türkiye coğrafyasında çok büyük bir tarihe sahip, üzerinde 13 tane sarnıç var. Bunlardan biri cezaevi, diğer kuyular ise su için. Eskiden devletler birbirine saldırırken, burada o zaman bulunan devlet sarnıçlarla içecek su ile kendini korumuş. 13 tanesi ne kadar derinlikte biz bilmiyoruz. O zamanlar çok tarihi veya belki dünyada eşi bulunmayan bir yeşillik atılmış ve bu yeşilliğin kalınlığı tahminen 15 santim civarındadır. Bu sarnıçlar suyun kurumasını engelliyor ve suyu muhafaza ediyor. Yetkililere çağrımız burasının turizme kazandırılması, bizim ve Türkiye için çok faydalı olur. Böyle bir yüksek kale dünyayı bilmem ama Türkiye’de yok” diye konuştu. KEFRUN KALESİ Diyarbakır, Muş ve Bingöl üçgeninde bulunan ve Kulp ilçesinin 10 kilometre güneydoğusunda yer alan doğal kayalık üzerinde inşa edilen Kefrun Kalesi, Doğu Romalılar döneminde güvenlik amacıyla müstahkem bir kale konumuna getirildi. Kulp’a adını veren Derebeyi Kulpo’nun da bu kaleyi kullandığı bilinmektedir. Eyyubiler ve Artuklular döneminde kullanılan kale daha sonraki dönemlerde Kulp Beyliği’nin merkez kalesi olarak kullanıldı. İlk başlarda Acemlerin elinde bulunan kale, daha sonra Rumelilerin eline geçti. Osmanlı devrine dayanan bu yıllarda Atabeyliler Rumelilerle savaşarak bu kaleyi aldı. Osmanlılar her tarafta adalet sağlanması için bu kaleyi de kendine bağladı. Kale Mirek Mir Muhammed tarafından yönetildi. Kalede Atabeylilerden kalma 13 sarnıç ve hendek bulunuyor. Bu sarnıçların derinliği ise henüz tespit edilemedi. Sarnıçlarda biriken suyun üzeri iddiaya göre bilinmeyen ve bölgede görülmeyen otlarla kaplı. Tohumları Atabeyliler tarafından atıldığı söylenen 15 santim kalınlığındaki otların suyu dış etkenlerden koruduğu iddia ediliyor. (Muhsin Taş - Murat Başal/İHA)