Abdülkadir Selvi, Öcalan’la görüşmelerin sürdüğünü yazıyor. Bir devlet bugün içinde bulunduğumuz durumun sorumlusu olan bir teröristle ne görüşür diye sormuyorum. Ama bunun basına sızması bile verilen mücadeleyi akamete uğratması bakımından kafidir.
HDP ile Öcalan arasındaki görüşmeler, Demokratik kurtuluş ve Özgür Hayatı İnşa adı ile kitaplaştırıldı. Kitap, terör örgütünün eğitim faaliyetlerinde ders olarak okutuluyor. Bu kitabı okuyanlar Öcalan’ın görüşmeler sürerken adım adım Kent savaşını organize ettiğini görürler. Bir çok yerde bundan sonra savaş 50 bin kişiyle olacak,sadece kırsalda değil,şehirler de savaş alanı olacak diye beyanları var. Aslında, bu sözler kandil ile İmralı arasında gidip gelen HDP milletvekillerine Öcalan’ın yeni terör biçimi ile ilgili yaptığı dolaylı telkinlerdir.
Hep yazıyorum, örgüt dili ile sokağın dili farklıdır .Bir örgüt elemanının söylediği sözleri kabuğundan sıyırıp gerçek amacını yine ancak bir örgüt mensubu anlar. Öcalan, HDP’lilerle görüşürken yanlarında yetkili diye ifade ettikleri bir MİT görevlisi de var. Güya Apo ile silah bırakma görüşmeleri yapılıyor,ama bakıyorsunuz silah bırakma ile ilgili hiçbir şey yok. Öcalan gençlik kongresi yapın diyor yapıyorlar,Kürt Kongresini toplayın diyor topluyorlar,PKK’nın kadın biriminin adı şu olsun, şu şekilde örgütleyin diyor örgütlüyorlar. Yani silah bırakacak adam gözlerinin önünde kadınları,gençleri, sözde din adamlarını örgütlüyor, bir kişi de çıkıp silah bırakacaksanız bu örgütlenmeyi niye yapıyorsunuz diye sormuyor.
Gelinen noktanın sorumlusu en başta Erdoğan’dır. Bu süreci bu noktaya örgütün geçmişte yaptıklarını yok sayan,uyarılara aldırmayan, askeri polisi terör örgütüne müdahale ettirmeyen, kendi aklından başka akıl tanımayan Erdoğan getirmiştir. Tek akılla bir ülkenin ne hale geleceğinin en bariz göstergesi terörün aldığı yüzlerce can,Suriye’de bütün cephelerde yaşanan bozgundur.
Bugün Türkiye Suriye’de milli bütünlüğünü tehdit eden hiçbir oluşuma müdahale edemiyor. Rus uçağı düşürüldükten sonra üzerinde tepinip kabadayılık yapılacağına daha yapıcı,uzlaştırıcı bir dil kullanılsa bugün kıpırdayamaz hale gelmeyecektik.
15 Haziran’dan sonra bir yıl içinde 600’ün üzerinde şehit verildi. Bu büyük maliyet kesinlikle çözüm süreci ve tek adam düzeninin bir sonucudur. Yazık ki bütün maliyetini gariban vatan çocukları çekiyor.
Şimdi, içinde bulunduğumuz duruma neden olan gaflet ve dalalet sürecini yeniden başlatmak bu maliyeti daha yukarı çekmeye neden olacaktır. Her ateşkes sürecini örgüt soluklanma ve toparlanma için bir vesile olarak kullanmıştır. Suriye’de kontrol altına aldığı bölgelerin verdiği motivasyon ve güvenle Türkiye’de de aynı sonucu alacağını ummaktadır. Bu umudun sebebi sadece Suriye’de kazanılan moral değil, karşısındaki iktidarın terörle mücadele edecek bir fikri yapı ve geleneğe sahip olmamasıdır. Nitekim bu kadar şehitten sonra Apo ile halvete girme cesaretini göstermek ancak bununla izah edilebilir.
Yeni bir çözüm süreci yüzlerce şehidin kanları,acıları,aziz hatıraları üzerinde PKK’yı dans ettirmektir. Tekrar masa, artık bölünmedir. Buna zerre kadar vicdanı kalmış olan bir topluluğun müsaade etmemesi gerekir. Aynı delikten bir iki değil on defa geçen bir toplum parçalanmayı hak eder. Bu ülke bu yönetimi de bu durumu da hak etmiyor. Ya kendimize geleceğiz ya da sahip olduğumuz her şeyi bir kişinin egosunu tatmin uğruna kaybedeceğiz.