Türkiye bir seçim ortamına girdi. Yeni sistem de, TBMM için ayrı Tam yetkili partili Cumhurbaşkanlığı için ayrı ayrı seçim yapılacak.
Cumhurbaşkanı adayları, sahaya indiler. Sanırım yakında Mv adayları da inecekler. Hepsine başarılar diliyorum. Ülkemiz, demokrasimiz ve laik üniter yapımız için hayırlı olsun.
Şimdi vicdan ölçüleri içinde düşünelim ve olaylara aklıselim bakalım.
Sn. Erdoğan’ın seçim çalışmaları ile diğer adayların hele de Sn. Akşener’in çalışması eşit mi?
Sn. Erdoğan, devletin bütün olanaklarını gerektiği gibi kullanmakta. Havuz medyası olduğu gibi emrinde ve ağzından her çıkan sözü başlık yapıp millete sunmakta.
Tarafsız yayın yapması gereken ve bizlerin vergileriyle yaşayan TRT bile öylesine taraf ki, Sn. Erdoğan’ı dakikalarca gösterirken diğer adaylara aynı ölçü de zaman veriyor mu?
Sn. Erdoğan seçim beyannamesini açıkladı. Şöyle bir baktım; 2002 deki beyannamenin azıcık değiştirilmiş versiyonu gibi.
Beyannamede dikkatimi çeken şu madde oldu; Sn. Erdoğan diyor ki, “24 Haziranda seçilirsem YASAKÇI ZİHNİYETLE mücadele edeceğim.”
Demek ki bir yasakçı zihniyetin olduğunu kendileri de kabul etmekteler.
Bu, güzel bir tespit, güzel bir söz, erdemli bir davranış. Yasaklarla nereye kadar?
Fakat sözle eylemler arasında derin bir çelişki yok mu? Sn. Erdoğan’ın vaadi ile uygulaması: taban tabana zıt.
Söz ve vaadler güzel ve saygın, eylem ve icraat hiç de öyle değil.
AKP’nin Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan, seçim propagandasını hiçbir yasakla, kısıtlamayla karşılaşmadan devletinde bütün olanaklarını sonuna kadar kullanarak özgürce yapabiliyor…
Ya diğer adaylar? Onlar böylesine özgür ve kısıtlamasızlar mı?
Meral Akşener, Muharrem İnce, Temel Karamollaoğlu ve diğer ikisi için aynı şey söylenebilir mi?
Hepsinin hele de Sn. Akşener’in üzerinde ağır bir “Medya karartması ve yasağı” yok mu?
Bir ikisi hariç yazılı ve görsel medya hiçbirine yer veriyor mu, bahsediyor mu? Bu adaylar, yoğun bir yayın ambargosuyla karşı karşıya değiller mi?
Eğer Sn. Erdoğan bu sözünde samimi ise ki ben samimi olduğuna inanmak istiyorum, yandaş medyayı derhal uyarmalı ve bu adaletsizliğe ve kendi tabiriyle, “Yasakçı zihniyete” son verdirmelidir.
Başta TRT olmak üzere bütün yandaş ve Candaş medyaya; “ Adaylara eşit davranın, bu karartma ve yasakları kaldırın, ben dahil herkese eşit davranın, adalet ilkesinden ayrılmayın” demeli ve talimat vermelidir ki, “Yasaklı zihniyetle mücadele edeceğiz” sözü bir anlam ve değer kazansın.
Ya değilse bu temenni, “Suya yazılmış “ içi boş, güzel bir söz olarak zihinlerde kalacaktır.
Evet! Türkiye’nin en önemli önceliği; “Yasakçı zihniyettir.” Ve onu kaldırmaktır.
Esen kalınız.