Konjüktör değiştikçe rahmetli Yazıcıoğlu'nun katil adayları da değişiyor. Bir kaç yıl öncesine kadar şüpheler Ergenekon ile derin çeteler üzerinde yoğunlaşıyordu. 15 temmuz'dan sonra durum tersine döndü,şimdi görsel ve yazılı medya F.Gülen'i suçluyor.
Yazıcıoğlu'nun menfur bir suikaste kurban gittiğine ben de inanıyorum. Bunun en bariz karinesi güvenlik güçlerinin kaza yerini bulmama yönündeki çabalarıydı. Yaralı ise ölsün diyerek iki gün boyunca yanlış yerlerde arama yapıldı. Onu sevenlerin bölgeye girmesine izin verilmedi. Ayrıca İsmail Güneş'in telefonla konuşurken aniden "bu da kim" şeklindeki çıkışını unutmamak gerekiyor. Güneş, helikopterde olanları tanıdığına ve onlara bu da kim demeyeceğine göre kaza yerine önceden başkalarının vardığını,eksik kalan işi tamamladıkları anlaşılıyor. A.Dilipak Muhsin Yazıcıoğlu iki rekat namaz kıldı sonra şehit ettiler diye yazılar yazdı,kimse bu bilgilerin kaynağını sormadı.
Kim öldürdü sorusunun cevabını ne ben ne de başka bir kişi verebilir,bunu ortaya çıkaracak olan yargıdır. Ancak medyanın her dönem ayrı bir katil adayı çıkarması bundan sonra gerçek ortaya çıksa bile şüpheyle karşılanmasına neden olacaktır. Toplumun kafasında her dönem ayrı bir suçlu imajının oluşturulması bazen gerçeği perdelemekten başka işe yaramaz. Onun için ortada yargı kararı yokken herkesin hasmını katil ilan etmesi gibi bir durum sadece gerçek katillerin gizlenmesine,saklanmasına hizmet eder.Bu gibi olaylarda daha özenli,daha dikkatli davranmak gerekir.
Geçen hafta merhum Yazıcıoğlu'nun eşi Gülefer Yazıcıoğlu'da televizyondaydı. Doğrusu kendini iyi izah etti. Tuzak sorulara düşmedi,kimseyi peşin peşin suçlu ilan etmedi, sadece her ayrıntının,her ihtimalin araştırılmasını istedi,doğrusu da budur.Katilin partisi,tarikatı,cemaati olmaz.katil katildir. Mensubiyeti ona imtiyaz kazandırmayacağı gibi,masumiyet karinesi de olmaz.
Öyle günler yaşıyoruz ki bu cinayetin arkasında herkes çıkabilir.Ciddi maniplasyonlar,çarpıtmalar yapılıyor. Korkunç bir bilgi kirliliği var.CNN Türk Yazıcıoğlu parti kurarken hem F.Gülen'den para aldı diyor,hem de Gülen öldürttü diyor.Bir iddia ötekini yalanlıyor.
Bu para meselesi iki de bir gündeme getirilerek güya Yazıcıoğlu itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor. BBP'nin kurucularından biri de bu satırların yazarıdır. O dönem BBP'nin nasıl kurulduğunu,nasıl yaşatıldığını yakınen bilenlerdenim. Yazıcıoğlu, bütün kanaat önderleriyle,dini gruplarla görüştü. Hatta Menzil Şeyhi Muhammet Raşit efendi ile(k.s) yapılan görüşmede Ahmet Er,S.Özdağ ve ben de bulundum. Görüşmenin çerçevesi, milliyetçilere mesafeli olan bu çevrelerin sempatisini kazanmak dua ve desteklerini bu tarafa çekmekti. Diğerleri ile de aynı minvalde görüşmeler yapıldı. Yazıcıoğlu, görüştüğüm kanaat önderleri içinde en açık sözlüsü ve yiğidi hep Esat Coşan hoca efendidir derdi. Esat Coşan Hocaefendi açıkça Yazıcıoğlu'na seni destekliyorum diyen tek kişiydi.Yazıcıoğlu, destekliyorsan ANAP'ta olan milletvekiliniz İsmail Durak Ünlü'yü BBP'ye geçirin diyince, Coşan tereddütsüz Ünlü'yü hemen orada arayarak BBP'ye geçmesini temin etmişti. Sonra Coşan Avusturalya'da şüpheli bir trafik kazasında hayatını kaybetti.
BBP maddi ihtiyaçlarını hep kendi, kaynaklarından temin etmeye çalıştı. Her genel merkez yöneticisinin belli bir aidatı vardı. Parti yokluklar içinde faaliyetlerini sürdürdü.Bazı yıllar kaloriferini yakamadı,sağa sola seyahat edecek imkanı bulamadı.Medyayı kullanamadı. TV'lara çıkarılma taleplerine bütün TV'ler, yayın organları para talep ederek karşılık verdi. Kimse aynı iman mihveri altındayız bir ayrıcalık tanıyalım demedi. BBP kurulduğunda Aydın Menderes'te parti kurdu. O dönem Gülen grubu desteğini BBP'ye değil, Menderes'e verdi. Dolayısıyla BBP ve Yazıcıoğlu etrafında konuşulanların çoğunun gerçekle alakası yoktur. Yazıcıoğlu herkesle iyi geçinen ama sadece kendi inandıklarını yapan bir siyasetçiydi.Dilerim gerçek katiller ortaya çıkar bu yüreği Türkiye kadar büyük olan gerçek dava ve ahlak adamının kanı yerde kalmaz.