Bazen birisine veya birilerine, “yahu” ne iyi adam ne güzel insanlar dersiniz. Buradaki “güzel” ifadesi, fizyonomiden çok öte ruhani güzelliktir elbette.
“Yedi Güzel Adam” var bilirsiniz. Bu adla şiir var, televizyon dizisi var, müze var, makaleler silsilesi var, var oğlu var. Hülasa vefa var…
Tamamı Kahramanmaraşlı olan yedi adamın hepsiyle ilgili okumuşluğumuz olmakla birlikte sadece Rasim Özdenören’le DPT (Devlet Planlama Teşkilatı) Genel Sekreteri iken selamlaşmamız oldu. DPT’ye geçişimize, alnı secde(!) gören olsak da ülkümüzden ötürü engel olmuştu. Rahmet olsun…
Güzel olup olmadığına kişi kendince karar veremez. Ailesi, dostları, arkadaşları, komşuları velhasıl onunla ömür tüketenler bilebilir.
Vefada, bazı kesimler balık hafızalı olabilirken, örneğin milli görüş oldukça hislidir. Camialarında emeği olanların son görevlerine mutlaka katılırlar. Örneğin, Kadir Mısıroğlu vasiyetinde, “Mustafa Kemal’e zerre muhabbeti olan cenazeme gelmesin” demesine rağmen, başta TBMM mevcut ve eski başkanları, bakanlar, milletvekilleri, valiler olmak üzere devlet erkanından çok ciddi sayıda katılım sağlandı.
Bazen hayıflanırım. Neden 7 değil 77 güzel adamımız kayıtlara düşülmez. Çileden bahsedilir, hapisten söz edilir, ölümden dem vurulur ama çilenin, hapsin, ötekileştirilmenin, ölümün feriştahını yaşayanlar neden tarihe mal olmaz diye yutkunurum.
Mesela bir Galip Erdem vardı, çok güzel bir adamdı, alemin suspus olduğu zamanda Kenan Evren’e kalemiyle aleni kafa tutan adamdı, kalemini keskin bir kılıç gibi kullanırdı. Cenazesine katıldım, yedi güzel adamınkiyle kıyaslamak ne mümkün… Hakkını yemeyelim, rüzgâr esse savrulacak çelimsiz yapısının tamamı yürek olan bir bu adamla ilgili de kitaplar yazıldı, doktora tezi hazırlandı, anılar yayınlandı ama yetmez, yetmemeli. Ki daha nice yeterince bilinmeyen güzel adamlar bilinsin ve örnek alınsın.
O, ileriyi gören, ufuk çizen, vizyoner bir zirveydi. 12 Mart 1997’de vefat etti, Ruhu şad olsun. Bakın aşağıdaki kısa notta bile ne kadar derin, anlamlı, duygulu mesajlar vermiş. Tam bugünlere, muhtemelen geleceğin tamamına da uygun bir mesaj.
"…hiç unutma. Bugün, tamamen haklı olarak, ülkücülüğe aykırı davranışlarından ötürü kınadığın ağabeylerin, senin yaşında iken, ülkücülüklerine asla toz kondurmak istemezlerdi. Ama hayat adını verdiğimiz düşmana yenildiler. Şimdi sapmalarını bağışlatmak için, münasip bir bahane aramanın peşine düşmüşlerdir. Sana, kendi neslimin durumunu anlatayım. Çoğumuz ülkücülük imtihanını kazanamamış, sınıfta kalmışızdır, kaydımız silinmiştir. Pek azımızın adaylığı hâlâ devam ediyor. Dikkat etmelisin, adaylık kelimesini kullandım. Çünkü hiçbirimiz, bütün gayretlerimize rağmen, tam bir ülkücü olamamışızdır. Daha bir kısmımız yarı yolda tükeneceğiz. Gerçek ülkücülüğe ne kadar yaklaşabildiğimizin hesabı son nefeslerimizi verdikten sonra çıkarılacaktır."
Galip Erdem işte bu nedenle ağabeydir, namuslu bir hikayesi olan, vatan topraklarında iz bırakan adamdır. Güzel adamları imanın mütemmim cüzü olan vefayla anmak erdemdir, hem de Galip Erdem’dir.
Es-selam olsun, ves-selam olsun, has-kelam olsun, sadece 7’sinin isimlerini baş harfleriyle (G.E., N.K., M.D., M.Ç., L.Ş., N.G., Y.D,…) andığım güzel adamlara ve dünyalık nimet için ahiret külfetine katlanmayanlara.