Türkiye 40 yıldır ayrılıkçı terör ile boğuşuyor. Dış ve iç desteği olmayan hiç bir örgüt 40 yıl ayakta kalamaz. İç destek, ülkede belli bir taraftar kitlesinin olması, dış destek Türkiye'nin büyümesini istemeyen devletlerin varlığı ve verdikleri destektir.
Apo sorgusunda bu devletleri tek tek saymıştır.
Günümüzde en büyük destekçisi ABD ve Rusya'dır.
Etnik terörü bitirmek diğer terör hareketlerini bitirmekten daha zordur. Bunun nedeni etnik bir kitleye dayanması ve ondan destek almasıdır. Buna rağmen PKK terörü bir çok defa askeri alanda yenilgiye uğratılmış ancak bu yenilgi ona militan desteği sağlayan kitleye yansıtılamamıştır. Meselenin sadece askeri yöntemlerle çözüleceğine olan inanç ve kültür bölücülüğe ve kitlesine dönük çalışmaları engellemiştir. Nitekim bu kültürün yansımalarını başka alanlarda da görmek mümkündür. Hemen her asayiş olayında" ipte sallandırarak" sorunu çözmekten bahsetmek bu kültürün bir yansımasıdır.
AKP iktidarı, uyarılara rağmen 2012-15 yılları arasında bir çözüm süreci başlattı. Köşeye sıkışan PKK o dönem yeniden toparlanma, güçlerini Suriye'de temerküz ederek Kantonlar kurma imkanı buldu. İki buçuk yıllık süreci yeni etki alanları oluşturmak için kullandı. Özellikle bazı kesimler nezdinde kısmi bir meşruluk elde etti. Neticede iktidarın yaptığı hatanın bedelini millet ödedi.
Süreçle ilgili onlarca yazı yazdığım için burada yapılan hataları bir defa daha tekrar etmeye gerek görmüyorum. Aynı problemle karşı karşıya olan ülkelerde de bu tür süreçler olmuş ancak hiç biri terör örgütlerine dokunulmazlık vermemiştir. Operasyonlara devam etmişler, görüşme süreç ve konularını sınırlı tutmuşlardır. Terör örgütleri ile ülkenin nasıl yönetileceğini, idari yapısının nasıl olacağını konuşmamışlar, sadece teslim şartlarını konuşmuşlardır. Bunun son örneği Kolombiya'daki FARC'dır. Yapılan anlaşma gereği 2017 yılında FARC silah bırakmış, sadece siyasete dahil olma talebinde bulunmuştur. Türkiye ise PKK ile eğitimin dilinden anayasa değişimine kadar bir çok şeyi konuşmuştur. HDP milletvekillerinin Apo ile görüşürken tuttukları ve İmralı Görüşmeleri adı altında kitaplaştırdıkları notlarda bunlar ayrıntılı olarak yazılıdır.
Şimdi siyasi kulislerde yeni bir çözüm sürecinden söz edilmekte ve bir süredir HDP ile bu minvalde görüşmelerin yapıldığı iddia edilmektedir. İlginç olan bu defa görüşmeleri milliyetçi kökenli(geçmişte Bahçeli'nin danışmanlığını yapmış) halihazırda CB başdanışmanı olan eski milletvekili V.B isimli kişinin yürüttüğüne dair iddialardır.Sorunu bilmeyen bu kişi aracılığı ile yürütülen görüşmelerden hangi sonucun alınacağını söylemek şimdilik mümkün değildir. Ancak önceki süreç PKK'nın siyasi uzantısını yüzde 6'dan yüzde 13'e çıkarmıştır. Sayın Cumhurbaşkanı bir çok konuşmasında -Kürt Sorununun bittiğini- söylemiştir. Bitti denilen bir sorunun yeniden tartışmaya ve pazarlığa açılması bu beyanlarla çelişmektedir. Önceki dönemde PKK ne istediyse aldı, demokratik bir ülkede olabilecek bütün düzenlemeler yapıldı. Buna rağmen PKK taahhüdünü yerine getirerek silah bırakmadı. Şimdi Türkiye açısından şartlar daha ağırdır. PKK Suriye'de yeni mevziler elde etmiş, üstelik ABD'nin şemsiyesi altına girmiştir. Oradaki kazanımlarını kaybetmek istemeyecektir. Türkiye'de de artık pazarlık konusu yapılacak özerklik dışında bir konu kalmamıştır. Bunun kabul edilmesi ise PKK'ya tıpkı Suriye'de olduğu gibi bir devlet sunmaktır.
Şimdilik bir iddia ve kulis bilgisinden ibaret olan bu durum umarım geçmişte yapılan hataların tekrarına ve yeni bedeller ödenmesine neden olmaz. Bundan sonra ödenecek her bedel vatan toprağı ve milli bütünlüğümüzle alakalı olacaktır.