Yapılan kamuoyu araştırmalarında, kendini dindar-muhafazakar olarak tanımlayanlar yüzde 47 ile en yüksek oranı temsil ediyor. Ardından, yüzde 17-18 ile kendini milliyetçi olarak tanımlayanlar geliyor.
Prof.Dr.Ali Çakıroğlu,AKP ile MHP tabanının değer yargılarının birbirine çok yakın olduğunu,AKP'nin seçmenini konsolide ettiğini, MHP'nin bunu yapamadığı için AKP'ye giden seçmeninin eridiğini söylüyor.
Bu gözlemler afaki değil, referandumda AKP'nin MHP seçmenine oynamasının arkasında da bu gerçek yatıyor. MHP seçmenindeki kafa karışıklığını gören Erdoğan, referandumu MHP seçmeni üzerinden Evet'e taşıdı.
MHP uzun zamandan beri ideolojik bir dağınıklık yaşıyor. Siyasi gelişmeler karşısında gösterilen çelişkili tepkiler bundan kaynaklanıyor. Düne kadar AKP'yi bir yıkım projesi olarak gören ve şiddetli tepki gösteren bir parti, birden bire aynı partiyi -devletin bekasının-teminatı olarak görüp destekliyorsa orada ideolojik bir dağınıklık var demektir. Bunu MHP organizasyonlarında atılan sloganlarda da görmek mümkün. Kimi gençler Mustafa Kemal'in askerleriyiz diye bağırırken kimi Alparslan Türkeş'in askerleriyiz diye slogan atıyor. Daha yaşlı kuşak -Kanımız Aksa da Zafer İslam'ın- derken daha genç kuşak daha laik söylemlere sarılıyor. Bunların bazılarını aynı -ideolojik çerçeve içinde- telif etmek mümkünse de bazılarını birbiriyle kavuşturmak çok zor.
MHP'deki ideolojik dağınıklık sadece söylemlerde ortaya çıkmıyor,bugün hangi tarikata,hangi cemaate giderseniz gidin MHP kökenli sayısız insan görmek mümkün. Partiler birer tarikat değildir ama tabanları ufak tefek farklarla homojendir.Siyasi esneklik hiç bir zaman zıtları bir araya getirecek kadar gevşek olmaz.Giden, tarikatına,cemaatine rağmen MHP'ye oy vermeye devam etmiyor,giden siyasi tercihlerini de değiştiriyor.
Seksen öncesi MHP'si," Hira Dağı kadar Müslüman,Tanrı dağı kadar Türk'tü." Hem dindar seçmene hem milliyetçi seçmene hitap eden ideolojik bir karaktere sahipti. Özellikle doksan sonrasında MHP Türklükle İslam'ı mecz eden bu yapısını kaybetti. Seksen öncesi MHP'sinin Doğu'da da bir karşılığı vardı. Bingöl'de iki defa (aşiret etkisi olmakla beraber) belediye seçimlerini kazandı,Van'da milletvekili çıkardı,Güneydoğu'nun bir çok ilçesinde Belediye başkanlıkları kazandı. Ocak başkanlarının çoğu Kürt veya Zaza gençlerinden oluşuyordu. Kimse MHP kimliğinin -Kürtleri- dışladığını -bugünkü ölçüde- düşünmüyordu. Bugün, o bölgelerde yokuz,çünkü MHP'nin onlara hitap eden -Hira Dağı Kadar Müslüman- yüzü kayboldu. Toplum MHP yönetiminin,söz ve davranışlarında kendi hassasiyetlerini göremedi. Kendini dindar ve muhafazakar olarak tanımlayan seçmenin MHP'den kaçmasının arkasında yatan gerçek budur.
Şu sıralar yoğun bir şekilde yeni parti söylentileri dolaşıyor. Referandum, partilerine ve liderlerine rağmen farklı tercihlerde bulunan bir kitlenin varlığına işaret ediyor. Kamuoyu araştırmalarında kendini dindar-muhafazakar olarak tanımlayanların oransal ağırlığı,Milliyetçi seçmenin dağınıklığı, tarihi akış, nasıl bir parti sorusunun cevabını da veriyor. Erdoğan dindarlığı SP'nin, Milliyetçiliği MHP'nin elinden aldı. Geçmişte Liberallerle ittifak ederek demokratlığı,Çözüm sürecinde Kürt Milliyetçiliğini sahiplendi. Dışındaki partilere ideolojik olarak sahiplenecekleri çok şey bırakmadı. Demokratlarla,Liberallerle yollarını uzun süre önce ayırdı. Milliyetçilerle de -hegomanyayı iyice-pekiştirdikten sonra yollarını ayıracaktır. Yeni bir parti kurulacaksa iki şeyi Erdoğan'ın elinden alması lazım, bir Milliyetçiliği,iki, muhafazakarlığı...Yükselen değerler yerine zayıflayan eğilimlere yönelmek baştan mücadeleyi kaybetmektir.