Seçim sonuçları üzerinden herkes kendince spekülasyonlar yapıyor. Bazıları çıkan iradeye saygı duymamız gerektiğini söylüyor. Yapılan eleştirileri milli iradeye saygısızlık olarak gösterip şiddetli tepki gösterenler de var.
Gerçekten millet iradesi tecelli etmiş midir emin değilim. Bir iradeden söz edebilmek için toplumun tüm siyasi aktörlerin mesajlarına kolaylıkla erişmeleri,kanaatlerini hiç bir baskı olmadan eşit ve adil bir rekabet ortamında oluşturmaları gerekir. Kimse böyle bir seçim ortamı oluşturulduğunu söyleyemez. İktidar devletin bütün imkanlarını kullandı, muhataplarına kendisinin yüzde biri kadar bile söz hakkı tanımadı. Saygı duyulacak bir seçim süreci yaşanmadığı için ortaya çıkan sonuçlara da saygı duymak mümkün değil.
Bu, elbette sonuçları- kabul etmemekle- aynı anlama gelmiyor,sonuçlara saygı duymaz ama kabul edersiniz. Devletin Televizyonunun bile bir adaya 180 saat ayırırken ötekine sadece 3 saat ayırması seçimin hangi şartlarda yapıldığını ve elde edilen başarının ne kadar saygıya layık olduğunu gösteriyor.
Erdoğan' ilk turda MHP'nin desteği ile ipi göğüsledi. İki partinin oyları üst üste konulduğunda CB Erdoğan'ın aldığı oy oranı çıkıyor. Yani Partili Cumhurbaşkanı sistemine Bahçeli'nin kayıtsız-şartsız desteği ile geçildi. CB makamı artık tarafsız değil. Bütün kurum ve kuruluşlar ona bağlı olacağından devlet de artık tarafsız olmayacak. Bizim gibi siyasi ayrışmaların derin olduğu ülkelerde -tarafsız- makamların olması çok önemli. CB makamı şimdiye kadar herkesi temsil eden bir özellik taşıyordu,artık taşımıyor. Belki de en önemli kayıplarımızdan biri bu olacak.
MHP aldığı oy oranı ve çıkardığı milletvekili sayısı ile meclisin kilit partisi oldu. Elindeki gücü CB sisteminde bulunmayan denge ve denetim için kullanabilirse tarihi bir görev ifa etmiş olur,aksi takdirde kısa zamanda bütün kurumların içi boşalarak,bir kurumlar ve kurallar bütünü olan devlet işlemez hale gelir. Nitekim uzun zamandır bürokrasi çalışamaz durumda. Gelen talepleri çözmek için Saray'ın işaretini veya olurunu bekliyor.
Gazetelere yansıyan haberler doğruysa bakanlıkların yanı sıra Saray'da onlardan bağımsız her bakanlık için ofisler kurulacak. Mesela, bir Dışişleri bakanının yanında bir de Saray'da Dışişleri ofisi olacak. Aynı göreve odaklanmış iki ayrı kurum. Bu gibi durumlarda yetki çatışması doğacağından bakanlıklar çalışamaz duruma gelir. Bu sistem bildiğimiz Başkanlık sistemlerinden çok farklı bir sistem.Bu gibi rejimlerde gerçekte tek kanun koyucu Cumhurbaşkanıdır.Devlet ona aittir.
İhsan Süreyya Sırma,Emevi sistemini eleştirdiği," Hilafetten Saltanata Emevi Dönemi," isimli eserinde tek adam düzenleri ile ilgili şunları söyler: Bu tip rejimler piramide benzer, en tepede tek adam oturur.Kendini ve rejimini koruyucu kanunlar çıkartarak dokunulmazlık,eleştirilmezlik,ulul-emre mutlak itaati telkin eder. Bunu bilhassa yozlaşmış din adamları vasıtasıyla yürütür.Prensiplerini la yusel ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez bir hale sokarak piramidin alt tabakalarını köleleştirerek birer uydu insan haline getirir.Onların haksızlıklara karşı isyan ruhlarını köreltir. Kuran bunu Zuhruf Süresi 54.ayette şu şekilde dile getirir:Kavmini aşağıladı, onlar da kendisine itaat ettiler.
Bütün yetkileri elinde bulunduran ama sorumluluğu olmayan CB sisteminin bizi nereye götüreceğini zaman içinde göreceğiz.Bizde bütün anayasalar tepki anayasalarıdır.Onun için de toplumsal sorunlara çare olamamışlardır. Umarım geçmişte yapılan hatalardan dersler çıkarılarak hiç bir denetim mekanizması taşımayan bu sistem en azından bir denge ve denetim mekanizmasına kavuşturulur.