Türkiye belki de tarihinin en büyük mitingini yaptı. Beş milyon kişi demokrasi için bir araya geldi. Bu kadar büyük bir kalabalığın toplanmasında iktidarla muhalefetin el ele vermesinin büyük payı var. Keşke aynı mitinglerri PKK terörüne karşı da yapsaydık.Bu tip gösterilerin darbe heveslileri üzerinde caydırıcı etkisi olsa da demokratik düzenin işlemesi, temel hak ve hürriyetlerin genişlemesinde çok fazla etkisi yoktur. Çünkü Yenikapı'da toplananlar temel hak ve özgürlüklerin genişlemesi için bir araya gelmedi. Mevcut statükonun korunması,darbecilere çiğnetilmemesi için bir araya geldi. Toplum aynı duyarlılığı demokratik değerlerin yerleşmesi için göstermeye başladığında daha iyi bir demokrasiye doğru kanat çırpabileceğimiz söylenebilir.
Bu mitingler içe ve dışa dönük iki tip mesaj verir, dışa dönük mesajı mevcut iktidarın dış kaynaklı darbelere çiğnetilmeyeceğidir. Yenikapı'da Batı'ya verilen mesaj budur. Erdoğan 5 milyonluk bir kitle ile muhalefeti de arkasına alarak ne yaparsanız yapın iktidarı muhalefeti ile Türk toplumu arkamda dedi.
İçe dönük mesajı ise daha çarpıcıdır. Darbe 15 Temmuz akşamı püskürtüldü. Buna rağmen 20 gündür demokrasi nöbetleri devam ediyor. Bunun bir çok nedeni var, birincisi toplumsal tepkileri diri tutarak darbeciler ve arkasındakilere yönelik her türlü operasyonu meşrulaştırmak. Nitekim 20 gündür toplum idam idam diye bağırıyor. Bu kadar bilenen bir toplum darbecilerle aynı safta gördüğü herkese her türlü operasyonu meşru sayar. İkincisi, hukuk dışı uygulamalara karşı bile kimsede en küçük itiraz cesareti bırakmamak. Nitekim,bugün muhalefet bile tanık olduğu yanlışlıkları dile getiremiyor.Öyle bir hava yaratıldı ki muhalefetin her şekli paralel ile özdeşleştirilmek anlamına geliyor. Bu baskı havası gittikçe herkesi tedirgin eden,en küçük muhalefete hayat hakkı tanımayan bir noktaya doğru gidiyor.
Darbecilerle elbette en şiddetli şekilde mücadele edilmeli. Askerine,polisine,halkına silahını çevirenin affı olamaz. Ama ne fikren ne fiilen bu işe asla müsamaha göstermeyecek olanların da çeşitli sebeplerle aynı kefeye konulması gittikçe bu toplumsal desteğin zayıflamasına bu bayram havasının tersine dönmesine vesile olur. Toplu cezalandırma,suça,eyleme değil,kimliğe bakarak tecziye etme, bugünkü hukuk sistemlerinin ret ettiği, çok gerilerde kalmış bir anlayıştır.Küçücük sınıfta suçluyu bulamadığı için tüm sınıfı sıra dayağına çekmek neyse önüne geleni paralel diye yaftalamak da odur.Kanunun kestiği parmak acımaz,ama kanunsuz kesilen sivilce bile acır. Mevcut hercümerci fırsat bilerek herkes düşmanını,hasmını paralel ilan ediyor. Bazıları neredeyse alternatif siyaset bırakmamaya kararlı. Bir yazar bu darbenin siyasi ayağı da cezalandırılmalı diyerek MHP muhalefetini ima ediyor. Allah aşkına şimdiye kadar hangi darbeci iktidarı ele geçirip de sivil bir ekibe teslim etti? Siviller ülkeyi yönetemiyor diye darbe yapıp sonra da mührü yine sivillere vereceksiniz. Buna kargalar bile güler. Evren darbe yaptığında kimi başbakan yapmıştı,bir sivili mi, yoksa emekli General Bülent Ulusu'yu mu?
Muhalefetin bittiği yerde sadece muhalefet bitmez, muhalefetle beraber iktidar da demokrasi de biter. Toplumda biriken enerjiyi boşaltmanın bir yolu da muhalefetin önünü tıkamak değil,eşit rekabetin önünü açmaktır. Darbeler hukukla,adaletle,demokratik kanalların sonuna kadar açık bırakılması ile engellenir. Siyasetin çare üretemediği yerde gücü elinde bulunduranlar durumdan vazife çıkararak o kanalları silah zoruyla açmaya çalışırlar. Siyaset kurumu buna imkan vermemelidir.Partiler,kadrolar yenilendikçe toplumdaki umutlar da yenilenir.Kimse de yanlış yollara sapmaya cesaret edemez.. Toplumun darbe karşısındaki duruşu umut vericidir, bu umudun devam etmesi sonrasındaki uygulamaların mahiyetine bağlıdır.Türkiye ne pahasına olursa olsun hukuk ve ahlak çizgisinden ayrılmamalıdır.