“Adalet mülkün (devletin) temelidir” sözü eski Roma’dan beri vardır. Bizim kültürümüzde Hz. Ömer’e atfedilir. Menşeinde aidiyetinin ehemmiyeti de yoktur. Önemli olan söz ve ona inanan ve bîhakkın uygulayandır. Eğer bir ülkede adalet duygusu derin yarlar almışsa, yargıçlar dâhil toplum artık yargıya güvenmiyorsa, ya da işine geldiği sürece güvendiğinde güvenip gelmediğinde reddediyorsa, toplum ve devlet hayatı tehdit altındadır.
Demokrasiler; Hukuk devleti, güçlü sivili toplum ve özgür medya sacayağı üzerine oturur. Bizde sivil toplum yerine ne yazık ki cemaat ve tarikatlar, iktidara göbeğinden, ensesinden, midesinden bağlı bir yancı, yandaş havuz medyası var. Sisteme demokrasi demek için elimizde kalan tek unsur hukuk devleti. Peki onda halimiz nice? Bir hukuk devletinin üç temel unsuru var. a) Kanuni İdare b) İdarenin yargısal denetimi c) Bağımsız yargı. İlk ikisi iyi kötü var desek bile üçüncü ilke ''yargı bağımsızlığı'' olmadığında hiçbir işe yaramazlar. Sistemin sigortası ve toplumun güvencesi bağımsız yargıdır.
Burada bir parantez açalım. Bağımsız sıfatının yanına tarafsız eklemesiyle iş yaptıklarını zannedenler aslında cehaletini ifşa ederler. Dünyanın gelişmiş çağdaş ülkelerinde yargı bağımsızlığı var ve böyle adlandırılır. Tarafsızlığı eklemek cahil toplumlarda yansızlık ifadesi gibi algılansa da modern toplumlarda hukuk çevreleri buna sadece gülerler. Çünkü yargı kurumu tarafsız değildir tersine doğrudan ve güçlü biçimde cari olduğu devletin hukuk sisteminden yana taraftır. Tarafsız olması gereken yargı değil yargıçtır!
Bağımsızlık kavramının esası da yürütmeye karşıdır. Hakim ve savcıların siyasi iktidardan emir ve talimat almaması, kararlarını onların istek ve arzularına göre değil vicdanlı ve dürüstçe değerlendirdikleri delillere göre vermeleridir. Mesleğe alınma, atanma, terfi işlerinde ve özlük haklarında siyasetin emrinde oluşmuş kurullara değil bağımsız yüksek yargıçlardan kurulu bir düzene bağlı olmalarıdır. Bu da ancak ‘’doğal yargıç’’ ve ‘’yargıç güvencesi ‘’ilkelerine sadakatle sağlanır.
Bizim ülkemizde bunların kaçı, ne ölçüde vardır? Ne yazık ki hiç! Dün yeni adalet yılının açılış törenleri yapıldı. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı, Başbakan, Adalet Bakanı, Yargıtay Başkanı vesaire mesajlar yayınlayıp, konuşma yaptılar. Ortak mesaj şuydu; “Bizim yargımız bağımsızdır!” Hayır değil! Düne kadar Adalet Bakanı ve Yargıtay Başkanı yargıya güven kalmadı demişlerdi. Anketlerde de bu vahamet % 17 lere düşen itibar tespitleriyle doğrulandı. Hukukla ilgisi olmayan sade vatandaş bile bu ülkede hukuk diyor. Adaletsizliği görmeyen, duymayan, yaşamayan kalmadı. Hem kolayı var anket yaptır ve tek soru sor. Vatandaşım, sen yargıya güveniyor musun?” En az yüzde 80'i “Hayır, güvenmiyorum” diyecektir.
Bir parantez daha açalım. Hukukçular dâhil her kesimde ülkede hukuk yok lafı gırla gidiyor. Hukuk var kardeşim olmazsa sen olmazsın. Örneğin kiracısı olduğunuz evin tapusunu alın madem hukuk yoksa. Ya da sokakta gözünüze kestirdiğiniz bir arabaya binin bu benim deyin. Yapamazsınız çünkü mülkiyet hukuku var. Ülkede olmayan şey hukuk değil ADALET! Kavramları doğru kullanalım lütfen. Aksi halde bir sürü yanlış zamanla herkesçe kabul edilmiş doğruya dönüşüyor.
Bir de hukuk siyasallaştı lafı var ki bunu da koca prof. hukukçular dahil gene herkes kullanıyor. Yahu kardeşim hukuk doğası gereği zaten siyasidir. Çünkü hukukun 4 temel kaynağı vardır. a)Kanun b)Örf adet, c)Kazai (yargısal) içtihatlar d) Bilimsel (doktrin) görüşler. Son üçünün hukuka kaynaklık etme oranı yüzde 3’ü geçmez. Hukukun asıl kaynağı yasalardır. Peki yasaları kim yapar, yasama organı. Kim onlar? TBMM nin tümü seçilmiş siyasetçileri! Burada da doğru anlatım YARGININ SİYASALLAŞMASIDIR. Karşı durulması gereken de budur. Yoksa hukuk her zaman doğası gereği zaten siyasal bir kavramdır.
Özetlersek; Türkiye “hukuk devleti”nin 3 ilkesini de artık uygulamıyor. Kanuni idare yerine kanun hükmünde kararnamelerle yönetiliyor. Yargısal da dahil hiçbir denetim yapılamıyor. Yargı bağımsızlığı ise tümüyle yok edildi.
Böylelikle; Demokrasinin en temel unsuru hukuk devleti olmaktan çıkıyor. Diğer unsurlardan güçlü sivil toplum zaten yok. Sacayağının özgür medya bölümü de olmayınca hızla ortaçağ tek adam yönetimine dönüşüyor.
Buna dur demek her vatanseverin birinci vazifesi ve inancımıza göre de farzı ayın olmuştur. Yeni parti oluşumuna bu nazarla bakmak ve gereğine tevessül etmek öncelikle bizim görevimiz olmalıdır. Adalet oksijen gibidir, varlığı fark edilmez ama yokluğu öldürür. Bu büyük milleti öldürmeye de hiç kimsenin gücü yetmeyecektir.
Not; Bu halde ne kadar olabilecekse yeni adli yıl hayırlı olsun.