Nagihan Alçı tartışma yaratan o iğrenç mesajı 2010'da paylaşmıştı. Alçı, X (o zamanlar Twitter) hesabı üzerinde paylaştığı iğrenç mesajda “Bizim askerlerin eşleri ve sevgilileri de Güneydoğu'daki gaziler için maarif takvimine soyunsun!” demişti. O gün itibariyle Nagehan’ın kullandığı her cümle benim için bir dikkat unsuru olmuş; şahsına karşı notumu tayin etmişti. Nagehan’ın eski eşinden de hazzetmezdim. Rasim Ozan Kütahyalı ile ilgili Nagehan’ın açıklamalarına şüpheyle yaklaşma zorunluluğunu, Nagehan’ın bünyemizde yarattığı berbat hatıralardan ötürü hisseden ben, ikisi arasındaki muhabbete hiç girmeyeceğim. Ha, başlığa gelince…

Patronlar Dünyası adlı sitenin haberine göre Nagehan’ın şu an birlikte olduğu kişi Yunanistan istihbarat ajanıymış. Diğer sitelerin haberine göre ise Yunanistan Dışişleri Bakanlığı personeliymiş. Adı Stavros Christodoulisi olan bu personelin ne zamandan beri Nagehan’la birlikte olduğunu henüz kimse bilmiyor; biliyorsa da dillendirmiyor. Fakat hatırlatalım; Nagehan, 2022 yılında Yunanistan ile yaşanan krizden ötürü “18 keçinin otladığı kaya parçası için savaş mı yapalım” demişti. O halde Yunanistan Dışişlerine soyunma takvimi olarak 2022 yılı için “acaba” diyelim ve daha öncesine dair bir bilgiye ulaşırsak da buradan paylaşalım.

Nagehan konusunda üslubumdan ötürü beni eleştirecek olanlara da unutmamaları için diyorum ki; “Zalime merhamet, mazluma ihanettir.”

***

Bu hafta asıl dikkatleri üzerine çeken konu aslında Nagehan’ın Yunanistan Dışişlerine soyunması değildi. Harmony Project adlı bir oluşum yine bir eylemle gündemi oldukça antipatik bir şekilde işgal etti. İnternet sitelerini incelediğimizde “Harmony, farklı kültürel kimliklere sahip insanların bir arada uyum içinde yaşaması için projeler geliştiren bir sivil toplum girişimidir. Harmony Projesi’nde Türkiye'deki kutuplaşmanın önüne geçmek, ayrımcılığı azaltarak toplumsal harmoniyi artırmak amacıyla eğitim, savunuculuk, kültür sanat ve medya alanında projeler ve eğitim programları hazırlıyoruz” açıklamasını görüyoruz.

Yine internet sitelerinde “…siyasette ve sosyal hayatta göçmenlere, mültecilere, uluslararası uyruklu kişilere, farklı etnik gruplara yönelik nefret söylemi ve ayrımcılığın günden güne artış gösterdiğini doğruluyor. Bu noktada ayrımcılıkla mücadele konusunda devletin yapması gerekenler olduğu kadar sivil topluma da büyük sorumluluk düşüyor. Bizler de ayrımcılık, göç ve uyum konularında bilgi ve farkındalığı artırmak, birlikte tartışmak ve üretmek amacıyla bu alanda çalışmak isteyen gençler için…” eğitim programları düzenlediklerini ve Ufuk Uras gibi şahıslarla Türk gençliğinin zihinlerini harmanlama çabası içinde olduklarını öğrenmiş oluyoruz.

Bu tarz oluşumlar Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler gibi oluşumlar başta olmak üzere yurtdışı menşeili vakıflardan ciddi miktarda fon alırlar. Kısaca faaliyetleri “milli kimlik olan Türk kimliğini Türkiyelilik olarak değiştirme” ve “özellikle göçmenler/sığınmacılar ile Türk toplumunu başta evlilik ve çocuk edinme metoduyla kozmopolit hale getirmek”dir.

Bu tarz oluşumlar, Fransa’da geçen hafta iktidara gelen sol parti ittifakları lideri Melenchon’un “Fransız olmak ne bir din, ne bir dil, ne de bir ten rengidir. Fransız olmak dokunulmaz bir siyasi sözleşmedir” çıkışına yorum yapmaz. Türkiye’de birinin çıkıp anayasanın 66. Madde hatırlatmasına yorum yapar ve “Türkiyelilik” olarak değiştirilmesini talep eder. Keza, yine Melenchon’un açıklamasının özünün yüz yıl önceki versiyonu olan “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözüne karşı çıkar ve bu müthiş söze “ırkçılık” yaftasını atar.

Ne diyelim, olağanüstü hal döneminde çıkarılan onca kanun hükmünde kararnamelerden birinde bile adına genelde “Saros Fonu” denilen yurtdışı fon menşeili bu tarz oluşumlara dokunmamak da bizim ayıbımız olsun. O günlerde topyekun bir kapatma yapılabilseydi bugün Harmony gibi oluşumlar peydah olmaya cesaret edemezlerdi.