2017’DE ERKEN SEÇİME HAZIR MISINIZ?
Başkanlık Sistemi Değerlendirmeleri-4
Hepinizin bildiği üzere 11 Aralık tarihinde AKP ve MHP’nin mutabakatı ile BAŞKANLIK sistemine geçmek üzere 21 maddelik Anayasa değişilikliği teklifi TBMM’ye verildi.
Maalesef aynı akşam hain ve bölücü terör örgütü PKK’nın alçakça saldırısında 44 şehidimizin acısı sebebiyle, anayasa değişikliği teklifi üzerinden yaptığımız değerlendirmeler yarım ve karşılıksız kaldı.
Son yazımızda bu değişiklik teklifine MHP’nin destek vermiş olmasının mantıklı, kabul edilebilir ve ikna edici sebeplerine dair gerekçeleri irdelemeye çalışmıştık.
Hatırlanması için, MHP’nin BAŞKANLIK sistemine destek verme gerekçesi olarak, MHP sözcülerinin ağzından kamuoyuna yansıyan izahları başlıklar halinde tekrarlamakta fayda bulunmaktadır:
MHP sözcülerinin ifade ettiği haliyle; “Anayasanın ilk dört maddesine dokundurtmadık, vatandaşlık tarifindeki ‘TÜRK’ ibaresini muhafaza ettik ve milletin birliği ve devletin bekâsını gözeterek şekilde, yürütme organını (Cumhurbaşkanlığını) istikrarı sağlayacak şekilde güçlendirdik.”
MHP sözcülerinin yukarıda kamuoyuna ilân edilen gerekçeleri dışında, kulislerde ve dost sohbetlerinde seslendirdikleri destek sebepleri olarak da; “bu pakete destek verilmese idi, erken seçim geliyordu, bu değişikliğin yürürlüğe gireceği tarih olan 3 Kasım 2019’a kadar partimize ve Türkiye’ye zaman kazandırdık, AKP ile biz anlaşmasaydık HDP ile özerklik müzakerelerine başlanacaktı” yönünde, tabanı ikna etmeye yönelik tezlerin ileri sürüldüğünü hepimiz biliyoruz.
MHP’nin bu gerekçe ve tezlerini esas alarak Anayasa değişikliğinin 21.maddesini incelediğimizde, ileri sürülen bu gerekçelerin hepsini boşa çıkaracak bir düzenlemenin varlığına işaret etmek zorundayız. Şöyle ki;
“GEÇİCİ MADDE 21-A) Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27 nci Yasama Dönemi milletvekili genel seçimi ve Cumhurbaşkanlığı seçimi 3/11/2019 tarihinde birlikte yapılır. Seçimin yapılacağı tarihe kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ve Cumhurbaşkanının görevi devam eder. MECLİSİN SEÇİM KARARI ALMASI HALİNDE 27 nci YASAMA DÖNEMİ MİLLETVEKİLİ SEÇİMİ VE CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ BİRLİKTE YAPILIR.”
Şeklindeki anayasa değişikliği düzenlemesine baktığımızda, MHP sözcülerinin gerekçeleri referandumun kabulü sonrası boşa çıkmakta, söz ve yetki tek başına AKP grubu veya Cumhurbaşkanı’na geçmektedir.
Anayasa değişikliği için TBMM’de en az 330 milletvekilinin oyuna ve referandumda da MHP seçmeninin desteğine ihtiyaç duyan AKP, referandumun kabulünden sonra, yukarıdaki maddenin işletilmesi için MHP dâhil, hiçbir partinin oy ve desteğine ihtiyaç olmaksızın, alacağı bir “erken seçim” kararı ile derhal “CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİNE” geçebilecektir.
Bilindiği üzere; mevcut anayasamıza göre “erken seçim” kararı alabilmek için, TBMM Genel Kurulu’nun o günkü toplantısına katılan üyelerin “salt çoğunluğunun” oyu yeterlidir. Yani genel kurula en az 184 üyenin katılması ve asgari 139 üyenin lehte oy kullanmasıyla “ERKEN SEÇİM” kararı alabilmek mümkündür. AKP grubunun 316 üyeden oluştuğu düşünüldüğünde; Sayın Cumhurbaşkanı’nın, sistem değişikliği için 2019 Kasım ayını bekleyebileceğini kim söyleyebilir?
Acaba MHP yönetimi 2019 Kasım ayına kadar erken seçim kararı alınmayacağı yönünde yazılı olmayan bu garantiyi almış mıdır acaba?
Anayasal gerekçesiyle birlikte yukarıda ortaya koyduğumuz üzere; BAŞKANLIK sistemine geçecek şekilde MHP’nin mecliste vereceği destekle 330 oy sayısına ulaşılır ve muhtemelen 23 Nisan 2016 tarihinde MHP seçmeninden alınacak destekle yapılacak referandumla, Anayasa değişikliği kabul edilir ve yürürlüğe girerse, AKP’nin derhal başkanlık sistemine geçmek için önünde hiçbir hukukî engel kalmayacaktır.
Aynı şekilde kamuoyun da malûmu olduğu üzere, FETÖ soruşturmalarında şüphe altında bulunan bazı AKP milletvekillerine referanduma kadar dokunulmamasının sebebini biliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı ve AKP yönetiminin 3 Kasım 2019 tarihine kadar, şüphe altındaki bu isimlere hoşgörü göstereceği ve 3 yıl daha mebus olarak görev yapmalarına izin vermeyeceği de dikkate alındığında, 23 Nisan 2017 tarihinden sonra Türkiye yeni bir seçime hazır olmalıdır.
Ortaya koyduğumuz bu yasal gerekçelere rağmen, MHP yönetiminin tabanı ikna etmek için ileri sürülen tez ve açıklamalarının ne kadar inandırıcı olabileceğini, MHP sözcüleri gibi, milliyetçi-ülkücü tabanın da bir daha düşünmesi gerekmektedir.
Eğer MHP ile AKP arasında zaten bu erken seçim alternatifin düşünüldüğü, bir seçim işbirliğine girileceği kararlaştırılmış ise bu soru ve açıklamalarımızın havada kaldığını kabul etmek zorunda kalacağız demektir.
Siyasetin esas itibariyle sivil bir faaliyet alanı olduğu ve milletle yapıldığı inancıyla birlikte hepimiz biliyoruz ki, biz de uygulanan biçimiyle siyaseti “oyun teorisi” olarak değerlendiren aktörlerin varlığını dikkate aldığımızda, yukarıdaki yorum ve değerlendirmelerin “fazla kuşkucu” tespitler olmadığını da bu vesileyle ifade etmek isterim.
Ancak, bu milletin “engin tecrübe” ve “ispatlanmış ferâsetinin” bu türden siyasi oyun ve entrikaları boşa çıkarmış olduğuna dair emsalsiz örneklerin varlığını da unutmamalıyız. Kanaatim odur ki, Türk Milleti bundan sonra da bu ferâsetini gösterecek ve kendi kendini yönetme iradesinden vazgeçmeyecek, denetimsiz ve sınırsız bir yetkiyi kimseye devretmeyecektir.
Hele hele bu millet için her türlü fedakârlığa katlandığını defalarca göstermiş ve ispat etmiş Türk milliyetçileri; hukuk ve demokrasinin faziletinden faydalanmaktan asla vazgeçmeyeceklerdir.