2 Ekim 1992 tarihinde Display Determination-92 (Kararlılık Gösterisi-92) adlı NATO tatbikatı sırasında Ege’de Türk savaş gemisi Muavenet'in, ABD uçak gemisi Saratoga’nın ateşlediği 2 adet Seasparrow hava savunma füzesiyle vurulmasının üzerinden tam 28 yıl geçti.

Denizkartali.com'un haberine göre olayı yorumlayan Emekli Deniz Albay Alp Kırıkkanat 'Lafı eğip bükmeye gerek yok, kasıt olduğu ortada' dedi.

Kırıkkanat olayı şöyle anlattı:

“Bundan tam 28 yıl önce Ege Denizi’nde sakin bir Ekim akşamı, Amerikan gemisinden atılan güdümlü mermilerle bizleri kahreden bir geceye dönüştü. 2 Ekim 1992 tarihinde Saroz Körfezi’nde icra edilen Display Determination-92 (Kararlılık Gösterisi-92) isimli NATO tatbikatına katılan TCG Muavenet muhribimize gece saat 23.00 civarında, ABD uçak gemisi USS Saratoga tarafından, peşi sıra iki adet Sea Sparrow füzesi fırlatıldı.

Olay neticesinde, Gemi Komutanı Deniz Kurmay Yarbay Kudret Güngör, Uçaksavar Yardımcı Subayı Teğmen Alper Tunga Akan, Telsiz Astsubayı Serkan Haktepe, İkmal Çavuş Mustafa Kılıç ve Er Recep Atak şehit oldu. 22 personel ise yaralandı. Şehitlerimizin ruhları şad olsun.

Muavenet vurulduğu anda Sakız Adası’nın 25 deniz mili kuzeybatısındaydı. Saratoga, Muavenet’in takribi 5000 yarda sancak baş omuzluğundaydı. Bu olay, tatbikatın 2. ve 3. safhaları arasına denk düşen tatbikat dışı bölümde gerçekleşti. Amerikan gemisinin yüksek hazırlık durumunda olmasını gerektirecek ve kendisini baskı ve streste hissedebileceği bir ortam bulunmamaktaydı.

O takdirde; Saratoga füzeleri neden ateşledi? Bu güdümlü mermiler yanlışlıkla atılabilecek silahlar değil. Bunlar, atılma anına kadar birçok işlem ve onayı gerektiren sistemler. Ancak Amerikan soruşturma raporlarında, güdümlü mermilerin kazara ateşlendiği ifade edilmiştir. Bu kapsamda bu olaya sebebiyet veren personelin eğitim eksikliğine işaret edilerek, idari ve disiplin cezalarıyla mesele geçiştirilmeye çalışılmıştır.

Oysaki Sea Sparrow füzeleri, yarı aktif güdümlü mermilerdir. Muavenet’i vurabilmeleri için; atış kontrol radarıyla, gemi üzerine mutlaka nişan tutmuş olmaları gerekiyor. Sistemin bu özelliği, olayın yanlışlıkla olması ihtimalini ortadan kaldırır bir nitelik taşıyor.

Lafı eğmeye bükmeye hiç gerek yok. Olayda bir kasıt olduğu belli. Kastın nedenini anlamak için, meseleye son 30 yılın Türk-Amerikan ilişkileri ve ABD’nin bölgesel çıkarları kapsamında bakmamız gerekiyor. Bugünden geriye baktığımızda, o günlerde teröre karşı Kuzey Irak’ta yaptığımız operasyonlara yönelik bir uyarı gibi duran bu saldırganlıkları; günümüze kadar olan süreçte, farklı ton, seviye ve gerekçelerle değişik bir hal almıştır.”