Eğer bir kişiyi ya da bir siyasi partiyi, “İlla da benim partim ve benim adamım” zihniyeti ile destekler ve desteklemeye devam edersek; kişi şımarır ve keyfine göre yönetmeye başlar.
Demokrasinin tam oturduğu ülkelerde, hemen hemen hiçbir parti ve hiçbir lider; iki ya da en fazla üç dönemden başka iktidarda bırakılmaz.
Bill Clinton’un son dönemi idi.
ABD’de ABD’lilere, “Son yılların en başarılı devlet başkanı sizce kimdi?” diye bir soru sorulur.
Katılımcıların % 85’e yakını Bill Clinton diye yanıt verir.
Aynı ABD’lilere; “Madem Clington başarılı, yasa değişikliği yaparak Clington’u bir daha aday yapsak oy verir misiniz?” diye sorulur.
ABD’lilerin % 90’ı bu soruya; “Hayır” diye cevap vermiş.
Sevgili okurlarım, sonuç oldukça ilginç ve enteresan değil mi?
Hem başarılı bulacaksınız, hem de “Oy vermem” diyeceksiniz.
Soruyu soran kurum da bu ilginç ve enteresan cevap karşısında: “NEDEN?” diye üçüncü bir soru sorar.
İnanın alınan yanıt muhteşem ve mükemmel.
Katılımcılar gerekçe olarak; “Bill Clinton iki dönemde ABD’ye vereceğini verdi, yapacaklarını yaptı. Onun bundan sonra ABD’ye vereceği pek bir şeyi yoktur.” Karşılığı verilir.
İşte Batı’da ve ABD’de ileri demokrasinin ve bura vatandaşlarının; siyasete ve siyasetçilere bakışı; Seçtiklerinin kendilerine ne kadar hizmet verebildikleri noktasıdır.
Gel gör ki bizim gibi demokrasiyi tam özümseyememiş ve “Benim adamım” mantığından sıyrılamamış ülkelerde seçilenler, belli bir süre sonra; “Ben ne yaparsam yapayım, nasıl olsa seçiliyorum” güveniyle, halka ve demokrasiye hizmeti bir kenara bırakıp, kendilerini, yandaşlarını ve akrabalarını ihya etme yoluna sapıyorlar.
Bir muhtar seçiyoruz yıllarca, bir belediye başkanı seçiyoruz yıllarca, bir siyasetçiye destek veriyoruz yıllarca. Başka adam mı yok?
Geldiğimiz noktadan memnun musunuz? Ne diyorlar: “Muhalefet seçimlere girer ama kazanamaz. Eğer ki kazanırsa da görevden alırız.” Bu anlayış, nasıl olsa yine beni seçecekler mantığının verdiği bir anlayış ve cesaret değil midir?
Her alanda kontrol şarttır. Kontrolde akılcı siyasetten geçer. Bunu da biz seçmenler başarmak zorundayız. “Yapacağız, edeceğiz” diyenler; yapabilselerdi yapmazlar mıydı? Demek ki yapamıyorlar.
Öyleyse, yapamayanlara, “Belki yaparlar” diye bel bağlamak, ümit etmek, zaman kaybından başka bir şey değildir.
Ne demişti ABD’liler, “Bill Clinton iki dönemde vereceğini verdi, yapacağını yaptı. Artık onun verecek bir şeyi kalmadı.”
Bilmem anlatabildim mi? Mesela Başkan bir partiden, meclis üyeleri başka partiden olsa; belediyelerde yolsuzluk, usulsüzlük, israf olabilir mi?
ABD’lilerin yaptığını bizler neden yapmayalım?