Ülkelerin beslenmesi ve gıda sağlığı çok önemlidir.
Günümüz modern tarımı, damak zevkinden ziyade ticaret amaçlı, bol ürün alma ticaretine dönüştü. Maksat bu olunca da, verimi artırmak için bol miktarda suni gübre ve ilaç kullanımı da doğal olarak arttı.
Ulaşım olanakları çeşitli ve kolay olunca, hem şehirler arası hem ülkeler ve kıtalar arası gıda taşımacılığı da kolaylaştı.
Ülkeler ve kıtalar arası ürün ticareti oldukça arttı.
Bu sistemin içinde olan Türkiye, yurt dışına ürün gönderirken, yurt dışından da ürün alır oldu.
Kalkınmış ülkeler, ithal ettikleri sanayi ve tarım ürünlerini alırken sıkı bir denetime tabi tutmaktalar. Sanayi ürünlerinin kalitesi incelenirken tarım ürünlerinin de ilaç kalıntıları, antibiyotik oranları, aflatoksin değerleri sıkı sıkı kontrol edilir. Yönetmeliklere uygun olanlar kabul edilir, olmayanlarda iade.
Türkiye, bu konuda ne yazık ki yeterli denetimleri yapamıyor ya da bilerek yapmıyor. Son yıllarda bu denetimsizliğin daha da arttığını sözlü ve yazılı basın ile sosyal medyadan öğreniyoruz.
Geçtiğimiz günlerde CHP’li Ömer Fethi Gürer, bu konuya dikkat çekerek, AB ülkelerinin zehirli diye geri çevirdiği ürünlerin; Türkiye’ye girmesi ve halka satılmasına dikkat çekti. Ayrıca Türkiye’nin ihraç ettiği ürünler için 84 geri bildirim yapıldığını belirtti.
Sevgili okurlarım’ Türk insanın sağlığı AB ülkeleri vatandaşlarının sağlı kadar önemli ve değerli değil mi? Neden AB’nin zehirli diye gönderdiği ürünler, Türkiye’ye rahatça giriyor ve halka satılıyor?
Neden biz, bu ürünleri AB ülkeleri gibi denetlemiyoruz? Yoksa bu ürünlerden birileri kolay para mı kazanıyor, Türk insanının sağlığı pahasına? Bu ürünler neden bizim ülkemize sorunsuz girebiliyor, buna neden izin veriliyor?
Gürer diyor ki,” Ülkemize 21 üründe arz açığı yaşanırken, ticari ilişki kapsamında 100’den fazla ithalat yapılıyor. Bakanlar, bu ithalatçıların kimler olduğunu, ürünlerin nereden getirildiğini ve alış fiyatlarının ne olduğu sorularımıza (Ticari Sır) kapsamında yanıt verilmiyor. İthal gıda ürünlerini denetlemek, iktidarın sorumluluğundadır. Ülkemize giren ürünler farklı ülkelerde sorunlu olarak reddedilirken, ülkemize gelen her ürünün kabul edilmesi düşündürücüdür.”
Bir vatandaş olarak ben de soruyorum, ithal edilen gıda ürünlerinden standartlara uygun değildir diye geri çevrilen bir gıda ürünü var mı yoksa gümrüğe gelen her gıda ürünü alındı mı?
Slovenya, İran’dan ithal ettiği hurmalarda, norovirüs vardır diye iade ederken bir İran’dan: 23.153 ton hurma ithal etmişiz, düşündürücü.
Lüksemburg, İtalya’dan almak istediği mısır ununda, olmaması gereken madde tespit ederek iade ederken Türkiye, İtalya’dan 34 ton mısır unu ithal etmiş ve bu un engelsiz Türkiye’ye girmiş.: Düşünmez misiniz?
Keza Fransa, Belçika’dan ithal ettiği çikolatalarda olumsuzdur diye rapor verip iade ederken, Türkiye aynı dönemde Belçika’dan 116 ton çikolata ithal etmiş ve bu ürün, sorunsuzca iç piyasaya sunulmuştur. Denetim yapılmış mıdır?
Bir başka tespit. Brezilya’dan ithal edilen 868 ton karabiberin de Türkiye’ye sorunsuz kabul edildiğini söylüyor Sn. Gürer ve ekliyor, ancak Almanya Brezilya’dan ithal ettiği karabiberde seviye aşımı tespit edildiğini bildirerek ithalatı durduruyor. Ya biz ne yapmışız?
Bir konu daha var. Türkiye tarım ülkesi olmasına ve “Türkiye Yüzyılını” yaşamasına karşın yurtdışından badem bile ithal etmektedir.
Almanya, ABD’den ithal ettiği bademlerde “ALFATOKSİN” bulup iade etmiş. Türkiye ise aynı dönemde ABD’den sorunsuzca ve sağlıklı (!) 20.604 ton badem ithal ederek piyasaya sürmüştür. Halkım doya doya ucuza badem yesin diye.
Bu gariban Türk halkı, size hangi kötülüğü yaptı da böyle bir gıdayı uygun görmektesiniz?
Ne denir?
Not: Bu yazı, 10.03.2025 tarihli YENİÇAĞ gazetesindeki Sn. Ö. Fethi GÜRER’in açıklamaları kaynak olarak alınmıştır.
Esen kalınız
Eğitimci-Yazar