Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail'le cenk etmek için yollara düşer. Ordunun yürüyüşü esnasında haberciler, elçiler karşılıklı olarak mekik dokumaktadır. 

Bunlardan birinde ,İsmail'in elçisi huzura gelip, beraberinde getirdiği mektubu takdim etse, ahşap muhafaza açıldığında içinden tek cümlelik şu not çıksaydı :

"Erdebil kadısının kararı gereğince, cenk meydanı Tebriz sınırları dışında olduğundan, daha evvelden yapılan hazırlıklara ve dahi cenk edilmesine ihtiyati tedbir konulmuştur."

Selim Han ne yapardı ? Tası tarağı, Yeniçeri'yi Kapıkulu'nu alıp payitahtına mı dönerdi yoksa yolundan şaşmaz, adaletin peşinden koşmaya devam mı ederdi ?

Teşbihte hata olmaz demiş büyüklerimiz. Zamanımızda ne Yavuz var ne de Şah İsmail, ne yapılacak olan bir cenktir, ne de aramızda ayrı gayrılık vardır. Bu hikaye de abartılı bir anlatımla manaya kuvvet vermek için kurgulanmış birkaç satırdan başka bir şey de değildir.

Demek istiyorum ki ok yaydan çıkınca geri dönmez.

Milliyetçi Ülkücü Hareket'te Değişim ateşi yakılmıştır. Bu saatten sonra uzunca zamandır mührü elinde tutan Süleyman'lara da, emanete talip olanlara da yakışan mücadelesinin düşmanla değil, öz gardaşıyla bir hizmet yarışı olduğunu biran bile unutmadan, demokrasi koşulları çerçevesinde hileye, hurdaya başvurmadan, kara çalmadan, çamura yatmadan , hakaret etmeden, hakarete maruz kalmadan Hareket' in delegesinin iradesine boyun eğ-mek-tir.

Değişim 'in başından bugüne Milliyetçi Ülkücü Hareket'in liderliğine aday olanlar, ekipleriyle beraber çok ciddi çalışmalar yaptılar, emek verdiler, zaman harcadılar. Gün geldi Anadolu'nun ücra köşesindeki yetkisiz bir memur tekere taş koymaya kalktı, gün geldi devletin yetkilileri Büyük Taarruzdaki yıkılmaz denilen Yunan tahkimatları misali bariyerlerle, Tomalarla Değişim'in önüne set çekmeye kalktı. 

Peki ne oldu ? Yürekli bir kadın o setlerin önünde eğilmeden dimdik durdu, birkaç hafta sonra da onları yerle yeksan etti. Kongrenin toplanmasına büyük emek verdi ve Allah'ın izniyle de 19 Haziran'da KurulTOY gerçekleşti.

Bu her adımında Allah'a iman etmiş, zafere inanmış gönüllerin emeği, alınteri olan Kutlu Yürüyüş'ün Bayram günü olacak 10 Temmuz an be an yaklaşırken bir de bakıyoruz ki Genel Merkez tarafından verilen sözler tutulmamış, Milliyetçi Ülkücü Hareket'in geleceği yine mahkeme salonlarında aranır olmuş.

Sevgili Ülküdaşlar, bu yol çileli bir yoldur, bu yol zahmete bulanmadan aşılamayacak bir yoldur hepsine eyvallah. Ama artık kendisini ÜLKÜCÜ olarak tanımlayan herkes şunun farkında olmalıdır ki kutsal vatan toprağının Milliyetçi Hareket'e çok çok ihtiyacı olduğu bu günlerde, üstelikte vatanın emanetçileri işi gücü bırakıp "etiket" peşine düşmüşken, kaybedebilecek tek bir salisemiz yoktur.

Bu süreç akıl ve mantığın himayesinde gelişmiştir. Değişimciler olarak biz şairin dediği gibi :

"Erişir maksuduna aheste giden , (Dikkatli ve düşünerek hareket eden maksadına ulaşır)

Tiz reftar olanın payine damen dolaşır" (Hızlı gidenin etekleri, paçaları ayaklarına dolaşır)

derken lütfen artık bunu :

"Teyzesi defterdar olan faytonla damda dolaşır" şeklinde anlayıp Hareket'in önünü kesenlerden olmayın.

Kutsal vatan toprağının Milliyetçi Ülkücü Hareket'e, Milliyetçi Ülkücü Hareket'in Değişim'e, Değişim'in ANNE ŞEFKATİNE gereksinimi vardır.

Bugünlerde içlerinde Değişim'in heyacanını taşıyan, kalpleri temiz, niyetleri halisane olan Ülkücülere son söz olarak söyleyebileceğim en güzel cümle :

"ALEYKE AVNULLAH" tır. 

ALEYKE AVNULLAH , Allah'ın yardımı üzerinize olsun.