Son yıllarda devlet ve hükümet adamlarımızda “Çin’in toprak bütünlüğüne saygılıyız” furyası başladı ve sürüp gidiyor. Ekim ayında da bu konuyu yazmıştım ama gündemden kalkacağı yok ve üstelik daha da alevleniyor. Çin’in Türkiye’deki Baş Büyükelçisi gibi hareket eden Doğu Perinçek bir yandan, yetkililerimiz bir yandan yangına körük çekmeye devam ediyorlar. Başta ABD ve Kanada olmak üzere İngiltere, Avustralya ve hatta Fransa Uygur Türklerine uygulanan soykırımdan söz ederlerken bizdeki durum biraz garip değil mi? Önce bizdeki furyanın bir kronolojisini verelim, sonra diyecek sözümüz, yazacak fermanımız olacak!

TÜM YAZILARI

30 Temmuz 2015 16:53 T24

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Çin ziyaretinde Devlet Başkanı Şi Cinping ile görüştü. Erdoğan, "Çin'in toprak bütünlüğüne saygı duyduklarını" söyleyerek, Uygur Türkleri'nin işkence gördüğü iddialarına konu olan Doğu Türkistan'da yaşanan olaylarla ilgili dikkat çeken bir açıklama yaptı. Erdoğan "Doğu Türkistan'daki terör faaliyetlerini kınıyorum" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çin gezisi kapsamında Çin Devlet Başkanı Cinping ile bir araya geldi.

İki ülkenin de Batı Asya ve Kuzey Afrika'daki durumdan etkilendiğini söyleyen Cinping, siyasi güvenin zenginleştirilmesi ve ikili dostluk ilişkilerinin temelinin sağlamlaştırılması gerektiğini vurguladı.

Şi, Türk hükümetinin terörün her türlüsünün yanı sıra, Doğu Türkistan'da Çin'in egemenliğine ve toprak bütünlüğüne yönelen "terör faaliyetleri"ne karşı duruşu nedeniyle de memnuniyetini dile getirdi.

Çinli devlet adamı, iki ülke arasında güvenlik işbirliğinin artırılacağını söyledi.

Erdoğan, Çin'in birliğinden yana olduklarını belirterek, ülkenin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü savunduklarını söyledi. Erdoğan, Doğu Türkistan'da "terör faaliyetleri" yürüten Doğu Türkistan İslami Hareketi'ne de karşı olduklarının altını çizdi.

Bu görüşme ve konuşmadan üç yıl sonra…

17 Haz 2018 - 16:55 MİLLİ GAZETE

Başbakan Binali Yıldırım, YouTube üzerinden yayın yapan Babala Tv’de Oğuzhan Uğur’un sorularını yanıtladı.

Programda kendisine Doğu Türkistan’a ilişkin de bir soru yöneltilen Yıldırım, tepki çeken bir açıklamaya imza attı.

Yıldırım, “Doğu Türkistan için neler yapacaksınız ya da yapmayı düşünüyorsunuz?” sorusuna yanıt verirken “Bizim bu konuda düşüncemiz çok açık ve net. Çin’in egemenliği, toprak bütünlüğü bizim için çok önemli” ifadelerini kullandı.

Kendisine yöneltilen soruya verdiği cevapta Doğu Türkistanlılara yönelik zulme değinmeyen Yıldırım, Doğu Türkistanlıların Çin’in toprak bütünlüğü ve egemenlik haklarına karşı çıkmamaları gerektiğini de söyledi.

Başbakan Binali Yıldırım’ın konuya ilişkin açıklaması şöyle:

Doğu Türkistan konusu çok hassas bir konu. Bizim bu konuda düşüncemiz çok açık ve net. Çin’in egemenliği, toprak bütünlüğü bizim için çok önemli. Doğu Türkistan soydaşlarımız, kardeşlerimiz var ama teröre bulaşırlarsa, toprak bütünlüğü, egemenlik haklarına açıkça karşı çıkarlarsa biz onlara olumlu bakmayız.

“Son Başbakan” olarak Çin’e giden Binali Yıldırım, eşi ile birlikte yaptığı gezi sırasında Çin Seddi önünde Kızıl Bayrağın gölgesi altında poz veriyor ve yine benzer sözler sarf ediyordu.

13 Mayıs 2017, “Suçluların İadesi Anlaşması”

Bu arada 13 Mayıs 2017 tarihinde, Çin Halk Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında 22 maddelik “Suçluların İadesi Anlaşması” imzalanıyor.

Anlaşma metni, TC Cumhurbaşkanlığı tarafından 12 Nisan 2019 tarihinde, “Oylanması uygun bulunmak üzere” kaydı ile TBMM’ye gönderiliyor.

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, 26 Nisan 2019’da, “Türkiye Cumhuriyeti ile Çin Halk Cumhuriyeti Arasında Suçluların İadesi Andlaşması”nın onaylanmasının uygun bulunduğuna dair Kanun teklifi ve gerekçesi ekte sunulmuştur. Gereğini saygılarımla arz ederim” diyerek işleme alınmasını talep ediyor.

Çin, 26 Aralık 2020’de İade Anlaşması’nı Onayladığını ilan etti.

Şimdi, “Bu anlaşma TBMM’de oylanıp kabul edilecek mi edilmeyecek mi” korkusu “Demoklesin kılıcı” gibi başımızın üstünde sallanıp duruyor. Öğrenmeye çalıştığıma göre Türkiye’nin bu anlaşmayı Meclis’ten geçirme mecburiyeti yokmuş ve böyle bir yanlışa düşülmeyeceği kanaatindeyim ancak Meclis’e sevk edilmiş ve orada bekletiliyor olması yine de kafaları karıştırıyor.

29 Eylül 2020…

AKP Merkez Yönetim Kurulu toplantısından sonra kameraların karşısına geçen parti sözcüsü Ömer Çelik, konu ile ilgili sorulan bir soru üzerine yine “Çin’in toprak bütünlüğüne saygı” meyanında ifadelere yer verdikten sonra kamuoyunu tatmin etmek için de “Oradaki Uygurların haklarını korumak için her türlü çalışma yapılmaktadır” gibi ifadeler kullandı.

Bir türlü anlatamadığımız ve anlamak istemedikleri şu: Çin’in “Toprak bütünlüğünü” bozan Uygurlar ya da Doğu Türkistan Bölgesi değil. Bizatihi Doğu Türkistan’ın toprak bütünlüğünü bozan işgalci Çin Devletidir. Azıcık tarih bilgisi olan ya da merak edip okuyarak, sorarak araştıran bunu öğrenir ve bilir. Devlet yetkililerimiz ve siyasilerimizin Türkiye’de Çin’in beslemesi olan Doğu Perinçek’in doğrultusunda konuşmaları doğru değildir. Mesele ticaret meselesi ise, tıpkı karşılıklı Büyükelçilerimizin olmadığı İsrail’le nasıl yapıyorsak onlarla da yaparız, olur biter!

Ve 16 Ocak 2021. Dünya Gazetesi, 11.56

Çin ve Türkiye arasında kurulan diplomatik ilişkilerin 50. Yılı dolayısıyla bir açıklama yapan Türkiye’nin Pekin Büyükelçisi Abdülkadir Emin Önen de “Çin’in toprak bütünlüğü”ne vurgu yapıyor ve hızını da alamayıp “Tek Çin”den söz ediyor:

“Sincan – Uygur Özer Bölgesi’ndeki gelişmeleri ve soydaşlarımızın durumunu yakından takip ediyoruz” diyen Önen, “Soydaşlarımızın, Çin’in toprak bütünlüğüne ve Tek Çin prensibine verdiğimiz desteği her vesile ile vurguladığımız Çin Halk Cumhuriyeti ile bağlarımızın daha da güçlenmesine katkı sağlamalarını arzu ediyoruz!”

Aslında, hem Çin’in Uygur Türklerine yaptıklarını hem de Büyükelçi’yi iyi tanıyan Doğu Türkistanlı kardeşimiz Zeynure Kerim Hanım Büyükelçi Abdülkadir Emin Önen’e okkalı bir mektup yazarak gerekenleri teferruatıyla ifade etmiş ama biz de “Bak hele sen şuna bak” diyerek ekleyelim… Çin hem kardeşlerimizi ezecek, yüz binlercesini “Eğitim kampı” adı altında işkenceler altında inim inim inletecek, bu da yetmiyormuş gibi Turfan, Kaşgar, Bişkek ve çevrelerindeki Türk ailelerin ev ortamlarına Çin erkeklerini, polislerini yatıya bırakacak, camileri kapatıp oruç tutmayı yasaklayacak, sonra da onlar kendi bağımsızlıklarını unutup “Çin Halk Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının daha da güçlenmesine katkı sağlayacaklar” öyle mi?

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Dışişleri sözcüleri zaman zaman bu konuda endişe edilmemesine dair açıklamalar yapıyor olsalar da konu hep gündemde ve endişeler devam ediyor.

Unutulmasın ki Çin, tıpkı Ermenistan’ın 30 yıl kadar önce Azerbaycan topraklarının bir bölümünü işgal etmesi gibi, 1949 yılında Doğu Türkistan’ı işgal etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti 25 – 30 yıl boyunca işgalci Çin devleti ile diplomatik ilişki kurmamıştı. 1971 yılında her nasılsa o ilişki başlamış ama öyle böyle devam ederken son yıllarda bir canlanma, bir canım – cicim havası var ki sormayın!

O halde bu işe yeni başlayanlara “İyi de hangi toprak bütünlüğü” diye bir soru sorarak bir daha tekrar edelim de, bakalım anlaşılacak mı?

Doğu Türkistan! Büyük Türkistan’ın doğuda kalan 1.828.418 kilometre karelik vatan parçası… Rusya ve Çin arasında kalan Doğu Türkistan’ın Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Afganistan, Pakistan, Hindistan, Tibet ve Moğolistan gibi başka komşuları da var.

1700’lü yılların ikinci yarısından itibaren Rus ve Çin zulmünden çok çeken Doğu Türkistan’da yaşayan Kazak, Uygur ve başka Türk gruplarına mensup kardeşlerimiz, 1932 yılında Hoca Niyaz Hacı ve Salih Darga liderliğinde ayaklandılar. Öteki Türk önderlerin de destek vermesiyle Doğu Türkistan’ın hemen tamamı kurtarıldı ve 1933 yılının Kasım ayında Kaşgar’da “Şarki Türkistan Cumhuriyeti” ilan edilerek Hoca Niyaz Hacı Cumhurbaşkanlığına getirildi. Ancak ne var ki hem Rusya hem de Çin boş durmuyorlardı. Doğu Türkistan Cumhuriyeti 1937 yılında dağıtıldı.

17 Ağustos 1944 tarihinde, Doğu Türkistan Cumhuriyeti bu defa Kulca merkezli olarak kuruldu. Bu dönemde özellikle Osman Batur’un başı çektiği Kazak gruplar tam bir bağımsızlık mücadelesi verdiler ancak düşman güçlü idi ve daha fazla dayanamadılar. Batı Türkistan Rusların kontrolüne geçtikten sonra daha dün gibi yakın diyebileceğimiz bir tarih olan 20 Ekim 1949’dan itibaren Doğu Türkistan Çin egemenliğine girdi. Çinliler bununla da kalmayıp Uygur Türkleri’nin “Shergiy Türkistan/Uyguriye – Uygur Yurdu” dedikleri bu Türk vatanına 1 Ekim 1955 tarihinde, sözüm ona “özerklik” statüsü verdiler ve adını da değiştirerek “Hsin-chiang Otonom Cumhuriyeti” (Sinkiang/Sincan Uygur Özerk Bölgesi) deyiverdiler. Oysa Ortaçağdan kalma bir el yazmasında bile bölgenin adı “Uygur Eli” olarak geçiyordu. Açıkçası, Türk yerleşik medeniyeti de oralarda başlamıştı… “Bozkurtlar” adıyla o kadim Türk Yurdu’nun romanlarını yazan büyük dava adamı tarihçi Nihal Atsız, “Türklerin Türküsü” adlı şiirinde, bugün orada öksüz ve yetim olarak durmakta olan atalarımızın kurduğu yerleşik medeniyetin nüvesini teşkil eden Turfan’ın bu özelliğini şöyle dile getiriyordu:

“Biz Turfan’ı yarattık uyku uyurken batı,

Nuh doğmadan kişnedi ordularımızın atı.

Sorsan şöyle diyecek gök denilen şu çatı:

Türk gücü bir yıldırım Türk bilgisi bir deniz.”

Bu konuda yetkililerimizin daha duyarlı olmalarını, Bilge Kağan’ın asırlar önce kulaklarımıza küpe olması ve dünya durdukça unutulmaması için taşa kazıdıkları sözleri, ikazları unutmamalarını diliyor ve tekrar hatırlatıyoruz:

“Çin Milleti’nin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş. Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış. Yaklaştırıp konduktan sonra KÖTÜ ŞEYLERİ O ZAMAN DÜŞÜNÜRMÜŞ!..”

“…Türk milleti! Çin’in tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok, çok öldün. Türk Milleti! Öldün, öleceksin!..” (Orhun Abideleri, Muharrem Ergin, 1000 Temel Eser. 1970, syf. 2)

Bilge Kağan bundan tam 1350 yıl önce bu ikazları yapıyor ve unutulmayıp nesilden nesile aktarılsın diye de taşlara kazıttırıyor. O abide taşlar Moğolistan coğrafyasında hâlâ dimdik ayakta ve Türkiye Cumhuriyeti Devletimiz tarafından da yolları yapılmış durumda, Moğolistan’ın ulaşımı en kolay olan yerinde bulunuyorlar. İş odur ki, yollarını yapmakla kalmayıp ikazlarına da dikkat edilmeli.

Evet… Yeni başlayanlar için işin özeti budur ve özetin de özeti şudur ki, “Çin’in toprak bütünlüğü” diye bir şey yok, Doğu Türkistan’ın gasp edilmiş haklarının savunulması vardır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti nasıl ki yerden göğe kadar haklı olarak otuz yıl kadar önce Rusya ve Fransa destekli Ermenistan’ın işgaline uğrayan Azerbaycan topraklarının kurtarılması için yapılan Vatan Muharebesi’ne destek vermişse, 71 yıl önce Çin tarafından işgal edilen Doğu Türkistan’ın haklarını aramaya da mecbur ve mahkûmdur. Bu savunma illa ki İHA’larla ve başka silahlarla olmaz. Diplomasi de oldukça etkili bir silahtır. İşe, “Çin’in toprak bütünlüğüne saygılıyız” ve “Tek Çin” safsataları bırakılarak başlanabilir.

Tekrar edelim ki, Azerbaycan’ın Karabağ için verdiği Vatan Muharebesi ne ise Doğu Türkistan’da yaşayan Uygur ve Kazak Türkü kardeşlerimizin Milli Azadlık (Müstakillik) Hareketi (Köreşi) de odur. Şu benzerliğe bakar mısınız? Azerbaycanlı kardeşlerimiz savaşa “Dövüş” diyorlardı, Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz de “Güreş” diyorlar.

Başta Türkiye olmak üzere mazlum milletlerin yanında olmak bütün dünya devletlerinin üzerine vazifedir. Bu böyle biline!