Türkiye çok kritik bir süreçten geçiyor. Darbenin önlenmesi önemli ama daha önemli olan bir daha olmaması için gerekli tedbirleri almaktır. Bunun yolu sadece TSK içinde kadro tasfiyeleri yapmak değil,demokratik bir zihniyet ve kültürün yerleşmesi için gayret sarf etmektir. Bir yerde demokrasinin kültürü yoksa kendisi de olmaz. Var olan da her zaman tehdit altında olur.

Bu ülkede en eksik olan husus budur. Herkes devleti ele geçirmeye çalışıyor.Kimse devleti herkesleştirme yani topyekün milletin malı olarak görmeye tahammül edemiyor. Gerçek demokrasilerde devletin sahibi millettir.Herkes bu sahiplenme de eşit konuma sahiptir. Kimsenin kimseye önceliği olmadığı gibi imtiyazlı sınıflar da yoktur.

Demokrasi kültürünün devlet yönetimine yansımalarını kadro seçiminde görmek mümkündür. Bir ülkede demokrasi varsa devlet kadroları ideolojik önceliklere göre değil,liyakat esasına göre doldurulur. Kimse etnik mensubiyetinden,mezhebinden,dini veya ideolojik görüşlerinden dolayı pozitif veya negatif ayrımcılığa tabi tutulamaz. Biz de öyle mi? Uzun zamandır devlet kadrolarını tayinde siyasi ve ideolojik tercihler belirleyici. Bu vatana, bu ülkeye aşkla bağlı bir kısım insanlar siyasi veya fikri mensubiyetlerinden dolayı ikinci sınıf vatandaş muamelesi görebiliyorlar.Bunun en bariz misali okul müdürlerini değiştiren düzenleme idi. Bir çok yetişmiş eleman bir gecede kapı önüne bırakıldı.Bu gibi durumlar insanlarımızın devlete,millete olan bağlılık ve sadakatlerini aşındırır. Yeni sıkıntılara neden olur.Bunlar yanlıştı,şimdi darbe oldu diye bu yanlışlar meşru hale getirmez.Yani darbeleri önlemenin bir yolu devleti milletleştirmektir.

Bugün gözümüzün önünde cereyan eden ve yüzlerce insanımızın şahadetine neden olan kanlı bir darbe var.Buna tiyatro demek için sadece kör olmak yetmez, aynı zaman da vicdansız olmak da gerekir.Darbe kanlı bir oyundur başarıya ulaştığında da ulaşmadığında da çok büyük sıkıntılara neden olur. Darbe tehdidi siyasi iktidarları sert önlemler almaya,suçlu,masum demeden toptancı değerlendirmeler yapmaya zorlar.Bu da darbenin tortularının senelerce sürmesine neden olur.

Türkiye darbe ve darbelerle hesaplaşmalıdır. Hangi kisve altında yapılırsa yapılsın darbenin haklı bir gerekçesi olamaz. Ancak toplumda ki bu infial ortamının da bir an önce yatıştırılması şarttır. Bir topluma yirmi dört saat öfke yüklemenin çok acı sonuçları olur.Patlama noktasına getirilen bir toplumu hiçbir silahlı güç durduramaz.İnsanlar birbirini şucu bucu diye katletmeye başlar.Demokrasiyi kurtaralım derken milli birliğimizi kaybederiz.Unutmayın hepimiz yanıldık,bir ülkenin Başbakanı,hükümeti, hatta Cumhurbaşkanı yanılmışken sokaktaki insana niye yanıldın denilemez.

Bu alçakça kalkışma en büyük darbeyi topluma vurmuştur. Bir çok insan hayatının en büyük hayal kırıklığını yaşamıştır.Askerin itibarı sarsılmıştır. Etrafı tehditlerle dolu bir ülkenin –askerini-el üstünde tutması, moral motivasyonunu en yüksek düzeyde olmasına dikkat etmesi gerekir.Bir taraftan PKK diğer tarafta her geçen gün büyüyen bir tehdit olarak Suriye bunu zorunlu kılıyor.Şimdi yapılması gereken hem darbe ve darbecilerle hesaplaşmak hem de darbenin açtığı yaraları yeni yaralara meydan vermeden sarmak olmalıdır.Bu da hukukla olur,çünkü devlet demek aynı zamanda hukuk demektir.