Muhalefet partilerimiz de dâhil olmak üzere, ülkemizin can yakıcı problemlerini gündeme getirmek yerine, günlük siyasetin dedikoduları ve polemikleriyle kamuoyunun meşgul edilmesi sebebiyle, gerçek gündemimizde olması gereken meseleleri kendi sınırlı imkânlarımızla bizler irdelemeye çalışıyoruz.
Bu anlamda BDDK'nın batık krediler açıklamasıyla gündeme gelen ve karşı karşıya bulunduğumuz çok ciddi bir problem olan, ENERJİ DOSYASINI açmak zarureti hâsıl olmuştur.
Ortaya koyacağımız tespit ve değerlendirmelerin mukayeseli olarak daha iyi anlaşılabilmesi için, 2002-2019 arası yılları analiz etmeye çalışacağız.
Bilhassa enerji üretim ve tüketimleri, yatırım miktarı planlamaları ve doğalgaz ihtiyacımızı ne kadar olduğununüzerinde duracak ve karşı karşıya bulunduğumuz acil meselelere temas edeceğiz.
* 2002 yılında elektrik enerjisi üretimi bakımından kurulu gücümüzün 31.845 MW olduğunu, ürettiğimiz elektrik enerjisi miktarının yıllık 129,4 milyar Kw/saat,
1 MW kurulu güçten ortalama yıllık 4.063 kw/h elektrik ürettiğimizi ve tükettiğimiz yıllık doğalgazın 17,5 milyar m3 civarında bulunduğunu aklımızda tutalım.
* Aynı şekilde geriye doğru 50 yıllık elektrik enerjisi üretim ve tüketim verilerine baktığımızda, ortalama her yıl bu rakamların %7,5 civarında artmış olduğunu da aklımızda tutalım. Benzer şekilde AKP iktidarları döneminde de 2009 yılındaki (-) %1,8 üretim ve tüketim düşüşü hariç, yaklaşık olarak ortalama her yıl %6'ın üzerinde üretim artışı sağlandığını da unutmayalım.
* 2019 yılı Ağustos verilerine göre elektrik üretimi için "kurulu güç kapasitemizin" 94.000 MW civarına çıktığını, ancak 2018 yılından başlayarak bırakınız %7,5'luk üretim artış oranını, enerji üretim ve tüketiminde küçülmeler dönemine girdiğimizi de, yine hafızamızda tutmaya çalışalım...
Kaldı ki 94.000 MW × 4.063 KW/h ölçüsünü esas alırsak; 382 milyar Kw/h elektrik üretim kapasitemize karşın, tüketimimiz bu yıl sonunda 300 milyar kw/h altına düşecek demektir. Bu kadar verimsizlik tablosuna kimse dayanamaz.
* Şimdi 2002-2019 arası yapılan 125 milyar $'lık yatırımlar sonucu oluşan toplam 94.000 MW'lık "KURULU GÜÇTEN", MW başına yıllık ortalama ne kadar elektrik ürettiğimize bakalım;
* 2018 yılı itibariyle 303,8 milyar kw/h elektriği toplam 88,551 MW kurulu güçten ve ilave 56,706 MW'lık yeni yatırımdan elde ettiğimize göre, yaptığımız yeni yatırımlardan 1 MW başına yılda 3.075 kw/h elektrik enerjisi üretmişiz demektir. Yani 2002 yılında 1 MW kurulu güçten yılda 4.063 Kw/h elektrik üretebilirken, yeni yatırımlardan MW başına yılda 3075 kw/h elektriği ancak üretebiliyoruz demektir. Bunun adı yeni yatırımların verimsiz olması demektir.
Bu rakamları niye veriyorsunuz diye merak ediyorsanız, bugün karşılaştığımız ENERJİ yatırımlarından kaynaklanan finansman problemleri ve bankalara yansıyacak olan "takibe alınacak" kredi sorununu daha iyi anlayabilmek içindir.
Bütün bu yazdıklarımızın daha iyi anlaşılabilmesi için, enerji yatırımlarının verimliliğine ve üretimde kullanılan kaynağa bağlı olmak üzere bazı bilgileri de paylaşmak zorundayız. Dikkat edileceği üzere üretilen ve tüketilen elektrik miktarlarını verirken, zaman birimi olarak (h) "saat" ölçüsünü kullanıyoruz. Bunun sebebi ise bir takvim yılında 8.760 saatin bulunmasıdır.
Bu sebeple bir enerji yatırımının verimli sayılması için yılda ortalama 8.200 saat elektrik üretmesi gerekmektedir...Bu saatlere ulaşan yatırımlar ise daha çok termik santrallerde olur.
ENERJİ kaynağı olarak doğalgaz, kömür, petrol gibi termik kaynakları kullanan santraller bu anlamda, verimlilik ölçüsü olarak verdiğimiz, yılda 8200 saat ve üstünde elektrik üreten tesislerdir.
Hidrolik, rüzgâr, güneş vb. gibi diğer kaynakları kullanan enerji yatırımları ise bu anlamda çok verimli yatırımlar sayılmazlar. Hatta bu enerji yatırımları için gerekli "üretim teknolojisi ve imalat" kapasitesine sahip değilseniz, üretici ülkelerden alınan kredi ve ithal ürünlerin daha çok satılması için "mutemet taşeronluk" rolünü yerine getiriyorsunuz demektir.
Peki, bütün bunları anladık, bir tarafta "ithal kömüre, doğalgaza ve petrol" ham maddesine dayalı verimli yatırımlar, öte yandan teknolojisine sahip olmadığımız ve 3000 saatlik verimle çalışan "emre amadelik" oranı düşük, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı yatırımlar...Ne yapacağız yani ?
Bu vesileyle bilgi vermiş olalım; karşı karşıya bulunduğumuz "enerji şirketlerine" ait finansman ve kredi krizi "yenilebilir enerji yatırımlarında" yaşanmıyor. Bu tür yatırımlara çok bilmiş bürokratlar ve hükumetimiz ($) bazında satın alma garantisi verdiği için, bu tür yatırım sahiplerinin keyfi yerinde...
Sadece tüketici olarak milletçe döviz bazlı bu satın alma garantilerinin ceremesini elektrik zamlarıyla bizler ödeyeceğiz.
Şimdi gelelim nasıl bir problemle karşı karşıya olduğumuza; daha önce de yukarıda ifade ettiğimiz gibi, bu dönemde enerji yatırımlarına yaklaşık olarak 125 milyar $ civarında para harcadık.
Yine devletimiz de bu yatırımlar için yaklaşık 30 milyar $ teşvik uygulaması yaptı. Bu yatırımların öz kaynakları yeterli olmadığından, yaklaşık 70 milyar $'da hem içeriden hem de dışarıdan kredi kullandık.
2016-2017 yılına kadar her şey yolunda gidiyordu. Düşük ($) kuruyla ithal kömürü, doğal gazı ve petrolü satın alıyor ve elektriğimizi üretip, güzel güzel devlete ve tüketiciye satıyorduk. Düşük kur sebebiyle elektrik tüketen sanayicimiz ve hane halklarının da bu durumdan bir şikayeti yoktu.
Bütün hesaplarımızı da bu düzenin sonsuza kadar devam edeceğine göre yapmış; 2013 yılında 54 milyar m3 doğal tüketmemize karşın, bu yıl ki tüketimin 44 milyar m3'e düşecek olduğu anlaşılan doğal alımlarımızı 2020 için 66,6 milyar m3, 2023 için de 75 milyar m3'e göre yapmış, bu yönde doğal gaz alım garantileri vermiş ve buna uygun da boru hatları yatırımları yapmışız.
Düşünün ki, 6-7 milyar € harcanarak yapılarak tamamlanan TANAP projesinden yılda 16 milyar m3 doğalgaz gelmesi gerekirken, bir yılın sonunda alınabilen miktar ancak 1,8 milyar m3 olmuş. Ayrıca taahhüt etmemize karşın bu yıl sonuna kadar diğer hatlardan Rusya'dan da 8 milyar m3 daha az gaz alacağız.
Şimdi ise Ağustos 2019 yılında yatırımı tamamlanan ilave 6.000 MW'lık santrallere karşın elektrik tüketiminin bırakınız %7'lik ortalama artışı, 2009 tarihinden itibaren ilk defa düşmeye başlaması, yıl sonunda (-) %3 düşecek olması, döviz kurlarının artması sonucu doğal gaza dayalı elektrik üretiminin payının %32'lerden %20'lerin de altına düşmesi, bu yatırımların döviz kuru sebebiyle verimliliğini kaybetmesi, geçen yıl İran lehine tahakkuk eden 700 milyon $'lık, bu yıl sonuna kadar Rusya lehine tahakkuk edecek 1,750 milyar $'lık "al ya da öde" tazminatları da dikkate alındığında, enerji şirketlerinin kredi problemleri dışında daha büyük problemler bizi bekliyor.
Yani durumumuz tam olarak KIRK KATIR MI, KIRK SATIR MI durumu...
Özet 2023 hayali hedeflerinde olduğu gibi enerji sektöründe de yanlış varsayımlarla, iktidar hepimize öylesine büyük kazıklar attı ki, şimdi buradan nasıl çıkılır sorusuyla daha çok meşgul olmamız gerekiyor.
Görünen odur ki, bazı enerji şirketleri batacak, bankalar daha çok zarar yazacak, doğal gaz taahhütlerimiz sebebiyle daha çok "al ya da öde" tazminatları ödeyeceğiz ve iktidarımız bu zararların ne kadarını zam olarak milletten çıkaracak, hep birlikte bekleyip göreceğiz.
Yahu "bunlar hiç mi iyi bir şey yapmadı" diyorsanız, bu sorunun cevabını da siz verin...
Selametle kalın...