HAKKI ÖZNUR : ERBAKAN’I TASFİYE, MUHSİN YAZICIOĞLU’NU’ ŞEHİT ETTİLER
Milli, Yerli, Sivil ve Demokrat bir sivil toplum kuruluşu olan “Anadolu Düşünce ve Strateji Merkezi” nin düzenlediği “Gazze Ekseninde Ortadoğu ve Muhsin Yazıcıoğlu” konulu panel Ulucanlar Cezaevinde yapıldı. 500 kişilik salon hınca hınç doldu. Çok sayıda, STK temsilcisinin ve gençlerin yoğun ilgi gösterdiği Panel, Dernek Başkanı Haşim Yanar’ın açış konuşmasıyla başladı. Yanar kısa ve öz konuşmasında şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu’ndan ve derneğin misyonundan ve çalışmalarından bahsetti.
Panel’in Başkanlığını EKSEN Sendikası Genel Başkanı Dr. İsmail Yıldız Yaptı. Panel’in konuşmacıları, Muhsin Yazıcıoğlu’nun dava ve yol arkadaşı Ülkücü Hareketin önde gelen isimlerinden, Araştırmacı Yazar Hakkı Öznur , Yazıcıoğlu’nu yakından tanıyan ve alanlarında otorite olan Prof. Dr. Mevlüt Uyanık, Prof. Dr. İbrahim Maraş ve Araştırmacı Yazar Ömür Çelikdönmez idi. Programı Yüksek Ziraat mühendisi yazar Emre Keskin sundu. Konuşmacılar Ortadoğu’daki küresel emperyalist oyunları ve Asimetrik savaşı anlattılar. Yine Ortadoğu’daki vekalet savaşlarına ve çıkar ittifaklarına dikkat çektiler. ABD ve Batı emperyalizminin ve Siyonist İsrail’in Ortadoğu’daki kirli ve karanlık oyunlarını anlattılar.
Konuşmacılardan Ortadoğu konusunda uzman olan yazıları ile kamuoyunda dikkat çeken ilgi ile takip edilen, yazar Ömür Çelikdeniz sınırlarımızda yapılan Mayın temizliğini, ABD AB, ve İsrail’in sınırlarımızdaki mayınlarla neden ilgilendiklerini, sınırlarımızın dibinde meydana gelen ve ülkemizi hedef alan terör saldırılarını, ABD ve İsrail uşağı PKK/ PYD terör örgütünün kirli emellerini anlatmıştır.
Çelikdeniz, Muhsin Yazıcıoğlu’nun Mayınlar konusunda nasıl bir yiğit tavır ortaya koyduğunu ve mayınlar konusunda devleti yönetenleri nasıl uyardığını ,yaptığı milli çalışmaları ve Yazıcıoğlu’nun ABD ve AB’nin mayınlar konusundaki kirli ve karanlık oyunlarını bozan çıkışlarını tek, tek anlatmıştır. Konuşmacılar Muhsin Yazıcıoğlu’nun BOP ve BİP gibi küresel emperyalist projelere karşı çıktığı için şehit edildiğini söylemişlerdir.
Muhsin Yazıcıoğlu’nun dava ve yol arkadaşı Yazıcıoğlu’nun çizgisini ,duruşunu, ve misyonunu devam ettiren Hakkı Öznur konuşmasında Türk dış politikasını ve yakın dönem siyasal süreçleri, iktidarları (özellikle-2002 -2024 ) anlatırken 2001 yılında kurulan AKP’nin kuruluş sürecine değinmiş ve AKP ile ilgili çok çarpıcı analizler yapmıştır.
Hakkı Öznur konuşmasında, AKP’nin kuruluşunun kirli ve karanlık olduğunu, AKP’nin arkasında dünya Finans kapital çevrelerinin ve Neoconların bulunduğunu söyledi. Öznur,AKP ‘nin Neoconlar tarafından kurdurulduğunu , AKP ‘ye iktidar Erdoğan’a başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı yolunun ABD ye hakim olan çoğu Yahudi ve İsrail taraftarı olan Neoconlar ve Yahudi lobilerinin açtığını söylemiştir.
AKP’nin isim babasının, CIA’nın Türkiye uzmanlarından Graham Fuller olduğunu , CIA’ nın Ortadoğu istasyon şeflerinin ve Türkiye uzmanı CIA elemanlarının başta Graham Fuller olmak üzere hepsinin AKP ye kuruluşu ve sonrasında yazılı ve görsel medyada destekler verdiklerini, Washington ve Pentagon’da AKP ve Erdoğan için kulis çalışmaları yaptıklarını da tek, tek anlatmıştır.
Konuşmasında AKP iktidarının Amerika’daki Yahudi lobilerle nasıl ilişki kurduklarını Siyonistlerin AKP’ye verdikleri küresel destekten geniş bir şekilde bahsetmiştir.
Öznur Konuşmasında İngiliz Gül’ü lakabı takılan ve İngilizlerin gözdesi AKP kurucularından eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün İngiltere ile ilişkilerini ve İngiliz kraliçesinden iki kez aldığı nişanları ( Haçlı Nişanını) anlatmıştır. Erdoğan ve Gül ikilisinin ABD ve İngiltere ile yakın ilişkilerini ve İngilizlerin de AKP ye nasıl sıcak baktıklarını tarihsel süreçlerle ortaya koymuştur.
Öznur konuşmasında Muhsin Yazıcıoğlu’nun 40 yıllık siyasi yaşamı boyunca ilkeli ve dik durduğunu küresel emperyalizm ile mücadele ettiğini söylemiştir. Muhsin Yazıcıoğlu’nun Erdoğan için “BOP taşeronu” dediğini “AKP’nin Küresel projelere boyun eğdiğini” söylediğini belirten Hakkı Öznur “BOP, BİP, BAP gibi küresel emperyalist projelere karşı çıkan Muhsin Yazıcıoğlu yaşasaydı Erdoğan asla Cumhurbaşkanı seçilemezdi” demiştir. Hakkı Öznur’un Türk siyasi hayatı açısından son derece çok önemli olan konuşmasının tam metni:
YAHUDİ LOBİLER VE NEOCONLAR AKP VE ERDOĞAN’IN ÖNÜNÜ AÇTILAR
Türkiye’deki siyasi gelişmeleri yakından takip eden küresel güçler çeşitli kirli yol ve yöntemlerle Türk siyaseti hayatına kendi çıkarları doğrultusunda yön vermeye çalışıyorlardı.
28 Şubat sürecinin sonunda Refah Partisi kapatılmış Erbakan’a ise 5 yıl siyaset yasağı gelmişti. “ Refah Partisi Lâik Cumhuriyet ilkesine aykırı eylemleri “ gerekçesiyle, 16 Ocak 1998'de Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı. 17 Aralık 1997'de, Refah Partisi'nin kapatılması ihtimaline karşı Millî Görüş çizgisindeki bir parti olarak Fazilet Partisi kuruldu.
Hukuki olmaktan daha çok siyasi bir kararla kapatılan Refah Partisinden sonra kurulan Fazilet Partisi de (FP) bölünmenin eşiğindeydi, Bir tarafta Erdoğan destekli Abdullah Gül ve ekibinin oluşturduğu "Yenilikçiler" bir yandan, siyasi yasaklı Erbakan’ın destek verdiği Kutan çevresinde toplanan "Gelenekçiler".
Fazilet Partisi’nin birinci olağan genel kongresinde Yenilikçiler olarak adlandırılan grubun açık muhalefetine tanık olunmuştu. Yenilikçiler Erbakan’ın yasaklı olması nedeniyle kongreyi alacaklarını zannetmişlerdi. Gül ve Erdoğan ikilisi Erbakan çizgisini tasfiye etmek, Erbakancılardan partiyi almak istemişlerdi.
Erbakancılar tarafından Gül ve Erdoğan, Erbakan’a vefasızlıkla rantiyeye alet olmakla suçlanmıştır. Abdullah Gül’ün çekilmesi için “Gül dalında güzeldir” denilmiş telkinlerde bulunulmuştur. Erbakan’a bağlı olan bazı Milli Gazete yazarları tarafından “İngiliz Gülü”, “İsrail Gülü” olmakla suçlanmıştır. Abdullah Gül'ün adaylığını ilan etmesiyle Milli Görüş tarihinde ilk kez grup savaşları ve karşılıklı propaganda, eleştiri, suçlamalar yaşandı. Gelenekçilerin en önemli isimlerinden İstanbul İl Başkanı Numan Kurtulmuş Abdullah Gül’ün adaylıktan çekilmesini istedi. 29-30 Nisan’da Konya’da yapılan il başkanları ve müfettişleri toplantısında da Gül’ün adaylıktan çekilmesi talep edilmiş bir deklarasyon yayınlanmıştır.
Erdoğan İstanbul’dan Ankara’ya gelip karargah kurup açık bir şekilde, yenilikçiler lehine propaganda yapmıştı. Milli Gazete dışında tüm medya, özellikle kartel medyası Abdullah Gül lehine yayınlar yapmıştı. Kongre’de Erbakan’ın adayı Recai Kutan ve listesi 633, Erdoğan’ın desteklediği Gül ve yenilikçiler de 521 oy aldı.
CIA İSTASYON ŞEFLERİNİN DESTEĞİNE RAĞMEN GÜL / ERDOĞAN EKİBİ KONGREYİ KAYBETTİ.
ABD' destekli Erdoğan ve Gül ekibi Erbakan'ın desteklediği gelenekçilere yenildi. CIA' elemanı Graham Fuller "Yenilikçiler"e tam destek vermişti. Fuller , FP kongresinde Yenilikçilerin kazanacağını rapor etmişti. Fuller, "Genç olan daha baskın olacak. Çünkü Türkiye ve dünya için değişimi temsil ediyorlar.” diyordu.
ABD ve Batı ile bağlantılı iş çevreleri ve liberaller Erdoğan ve Gül ikilisine büyük destek veriyorlardı. Bu siyasi sürecin özellikle 1998 – 2003 sürecinin çok iyi bilinmesi lazım. AKP’yi kuran kadro ise içinden çıktıkları Milli Görüş geleneği tarafından “Yahudi Yenilikçi Hareketi” olarak suçlanmış, arkalarında dış odaklar olduğu vurgulanmıştır.
Fazilet Partisi’nden ayrılıp yeni oluşum çalışmaları yapan Erdoğan ekibinin ABD ve Batı ile temasları vardı. Erbakan Hoca karşısında ABD hesapları tutmadı. Erbakan hoca oyunu bozdu. Bunun üzerine 2 .plan devreye sokuldu. Gül Ve Erdoğan ikilisine yeni parti kurma çalışmaları tavsiyesinde bulundular ve her türlü desteği sundular.
1994 -1998 yılları arasında Refah Partisi İstanbul Belediye Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan Amerika’nın Adana Konsolosu Elizabeth Shelton, ABD’nin İstanbul Başkonsolosu Caroline Hagins, ABD Büyükelçilik Müsteşarı Silwer Lawrens ve CIA görevlisi Kenny Bob ile de defalarca görüşmüştür.
Erdoğan, Belediye Başkanı olduktan sonra ilişkiler daha kurumsal bir şekilde yürütüldü. 14 Ekim 1996’da Erdoğan’ı başkanlık makamında ziyaret eden Abromowitz, Erdoğan’a, “Siz Türkiye’nin geleceği için çok önemlisiniz” diyordu.
1991-1994 yılları arasında ABD’ nin Ankara Büyükelçiliği yapan Neoconlardan Morton Abramowitz “kravatlı, daha şehirli görünen Tayyip Erdoğan’ı Erbakan’a tercih ederiz” demiştir. Neoconların en şahinlerinden sayılan Abramowitz Belediye Başkanı’yken Erdoğan’ı ziyaret etmiş ve onun önünü açmak için Washington’da çalışmalar yapmıştı. Erdoğan 17-21 Nisan 1995, 17-22 Kasım 1996 ve bir ay sonra da 20-23 Aralık 1996 , 26 Mart 1998 de 4 kez Amerika’ya gitmiştir.
ABD VE İNGİLTERE GÜL VE ERDOĞAN İKİLİSİNİN PARTİ KURMA ÇALIŞMALARINDAN ÇOK MEMNUNDULAR
22 Haziran 2001’de Fazilet Partisinin kapatılmasından sonra Erdoğan yine ABD'ye gitmiştir. AKP kurulmadan 1 ay önce (4 Temmuz 2001) ABD'nin bağımsızlık gününe özel olarak katılır. Bu ziyaretler sırasında sık sık Yahudi Lobisi ile görüşmelere yapan Recep Tayyip Erdoğan, ABD'nin Türkiye masası şefleri tarafından ağırlanmıştır.
Erdoğan’ın AKP yi kurmadan 18 Temmuz 2001'de İsrail Büyükelçisi David Sultan'a "Yeni oluşacak partinin İsrail ve ABD politikalarına asla ters düşmeyeceği” garantisi verildiği basında konuşuldu, yazıldı.
14 Ağustos 2001’de resmen kurulacak olan AK Parti’nin açıklanmasından bir hafta önce Erdoğan’ın Üsküdar’daki bürosunda bir görüşme gerçekleşti. İngiltere’nin İstanbul Başkonsolosu Roger Short ile Erdoğan arasında yapılan görüşmenin ayrıntıları, Erdoğan’a yakınlığı ile bilinen 8 Ağustos 2001 tarihli Yeni Şafak gazetesinde yer aldı. Habere göre, Short, “Böyle bir partinin kurulması bizi mutlu eder” diyor ve devamında şu ifadelere yer veriliyordu:
“Roger Short, "Tayyip Erdoğan'ın misyonu hakkında ne düşünüyorsunuz?" sorusuna ise şu karşılığı verdi: "Bu parti çoğulcu demokrasiyi benimserse, yeni atılımlar yaparsa bizi mutlu eder. Çoğulcu demokrasinin benimsenmesiyle, oy kullananlar isteklerini daha kolay ifade edecekler. Bu onları mutlu eder. Böylece demokrasinin gelişmesi de bizi mutlu eder."
BİR NEOCON KURULUŞU : AKP
Morton Abramowitz, Richard Perle, Graham Fuller, Marc Grosman, Paul Wolfowitz, David L. Phillips, Henry Barkey vb. bazıları, Türkiye’de büyükelçilik yapmış, Orta Doğu’da CIA istasyon şefliği yapan ,Türkiye uzmanı, Türkiye masasına bakan ajan diplomatlarla yurt dışında, özel malikanelerde, ofislerde, otellerde, lobilerde görüşmüşlerdir,
14 Ağustos 2001 yılında kurulan AKP’nin kuruluşu kirli ve karanlıktır. CIA istasyon şefliği yapmış olanlardan biri olan Fuller, AKP’ ideolojisinin teorisini yazmıştır. Atlantik’in, Ortadoğu’da “Ilımlı İslam projesini en iyi uygulayacak parti AKP’dir” diyen Fuller’dir.
AKP Washington’un, Batı başkentlerinin, dünya finans kapitalinin, desteği ile kurulmuştur. Arkasında finans kapital Davoscular, Bilderberg Gruop, Tüsiad ve Doğan medyası vardı.
ABD'nin “Gölge Dışişleri” olarak bilinen dünyayı yöneten küresel çete CFR ve TÜSİAD içindeki elemanları AKP ye daima destek vermişlerdir. AKP, ilk baştan itibaren, küresel kapitalist emperyalist sistem tarafından desteklenmiştir. Amerika’daki Neoconlar, AKP’ye yıllarca yön vermişler, yol göstermişler, düşünce merkezlerinde ağırlamışlar ve konuşturmuşlardır.
Erdoğan 22 yıllık iktidarı döneminde bir çok kez Neocon kuruluşu ABD'li Dış İlişkiler Konseyi (CFR) de konuşmuştur. Eylül 2005 yılındaki CFR de yaptığı konuşmada “ABD’yle ittifakımız güçlü ve dostluğumuz çok kuvvetlidir”demiştir. ABD ve NATO’ ya övgüler dizmiştir.
CIA’nın Türkiye uzmanlarından Graham Fuller’in, “ılımlı İslam” modeli olarak gördüğü, tam destek verdiği, “ılımlı İslam’a” öncülük edecek parti dediği AKP ne yerlidir ne millidir. AKP, CIA’nın Türkiye ve Ortadoğu masası şeflerinden Türkiye uzmanlarından Graham Fuller’in çocuğudur.
AKP GENEL MERKEZİNİN AÇILIŞINDA KÜRESEL GÜÇLERE BAĞLILIK DEKLARE EDİLDİ
14 Ağustos 2001’de Ankara Bilkent Otel’de, yerli ve yabancı gazetecilerin karşısında kendilerini ve neden parti kurduklarını anlatırken “Biz gömleğimizi değiştirdik. Ben, ABD ile mutabakata vardım. Partiyi kurduk ve iktidara geliyoruz. AB’ye ve NATO’ya bağlıyız, AB stratejik müttefikimiz” dedi. Erdoğan’ın sözleri AKP’yi destekleyen küresel sömürgecilere, uluslararası güçlere gönderdiği mesajdı. Mesaj alınmış, AKP’ye her yönden büyük destek artarak devam etmiştir.
AKP lideri Recep Tayyip Erdoğan, partinin ilk dönemindeki birkaç konuşmasında Millî Görüş gömleğini çıkarttıklarını söylemişti. AKP’nin kurucu kadroları, Millî Görüş geçmişini, ‘temiz’ ama ham bir tecrübesizlik dönemi gibi, ‘çocukluk hastalığı’ gibi görme eğilimindeydiler
AKP Genel Merkezi’nin açılışı için özel olarak davet edilen, törenle karşılanan, Amerika’dan kalkıp gelen açılış kokteylinde ‘çizmeli adam’ Grenville Byford vardı. TÜSİAD mensupları, sermaye çevreleri , tekelci medya mensupları Neoconlarla, Soros ile bağlantılı liberaller kokteylde baş roldelerdi.
AKP'nin Ankara Balgat'ta bulunan genel merkezinin açılışına yakın dostu Cüneyt Zapsu götürmüştü. Zapsu da, AKP kurucularından ve MKYK üyelerindendir. Zapsu “Çizmeli Adam”ı burada . Recep Tayip Erdoğan'la tanıştırmıştır. Bu tanışma ve görüşmeden sonra Byford Erdoğan'a ve AKP'ye açıkça destek vermiştir. Byford , Washington'daki iyi ilişkilerini AKP ve Erdoğan'ın hizmetine sundu. ABD medyasına yazdığı makalelerde AKP'nin ve Erdoğan'ın ABD için büyük dost olduğunu söylüyordu. Byford. Nitekim 2002'de ABD'nin etkili gazetelerinden Washington Post'da yayınlanan makalesinde AKP için “Müslüman demokrat” tanımlamasını ilk kez o yapmıştı.
PROF. DR. NECMETİN ERBAKAN : AKP HAİM NAHUM DOKTRİNİN TAŞERONUDUR
Erdoğan'ın ve Bush yönetimleri karşılıklı destek taahhüdünde bulunurken perde arkasında hep Byford-Zapsu ikilisi vardı. Bu yüzden yıllar sonra “iki ülkenin siyasileri arasındaki gayri resmi arka kanallar” olarak tanımlanacaklardı. İngiliz olan ama ABD vatandaşlığına geçen Byford'un Beyaz Saray'daki resepsiyonlarda giydiği smokinin altında bile çizme vardı.
Bir dönem Erdoğan’ın baş danışmanı olan yurtdışı seyahatlerinde kılavuzluk yapan, küresel ilişkileriyle Erdoğan’a bağlantılar kuran Cüneyt Zapsu yakın arkadaşı Byford Erdoğan’ı 2001 2002 yıllarında Amerika’da, Batı başkentlerinde kapı kapı gezdiren adamdır. AKP henüz kurulmuş. Meclise girememiş. İktidarda falan değil. Ama ABD’ye gezi yapıyor. Hatta arka arkaya üst düzey ziyaretler yapabiliyor.
AKP, ilk baştan itibaren, küresel kapitalist emperyalist sistem tarafından desteklenmiştir. Amerika’daki Neoconlar, AKP’ye yıllarca yön vermişler, yol göstermişler düşünce merkezlerinde ağırlamışlar konuşturmuşlardır. Merhum eski başbakanlardan Necmettin Erbakan 19 Temmuz 2007 günü ESAM tarafından düzenlenen “ İşbirlikçiler ve AKP'nin Ekonomik Yıkımı” adlı konferansta ,AKP için şunları söylemiştir:
“AKP, ırkçı emperyalizm tarafından 3 Kasım 2002’de işbaşına getirilmiştir. Bütün medya imkânlarını kullanmak suretiyle, üflemek suretiyle bunları başa getirdiler AKP’yi dış güçler kullanıyor. AKP, Haim Nahum doktrininin taşeronudur.”
“KARANLIKLAR PRENSİ” RİCHARD PERLE : ERDOĞAN GELECEĞİN BAŞBAKANI
AKP Genel Başkanı Erdoğan 27 Ocak 2002 Pazar sabahı, “Karanlıklar Prensi” olarak tanınan, ABD dış politikasını yönlendiren, CIA’nın Türkiye uzmanlarından biri olan Richard Perle ile Perle’nin Washington-Maryland eyaleti sınırındaki 3 katlı malikanesinde görüşmüştür. Bu sır görüşmede Cüneyd Zapsu ve Çizmeli adam’da vardır.
Perle, 2000'lerde ABD politikalarını biçimlendiren neo-konservatif akımın öncüleri arasında yer alıyor. Perle, Erdoğan’la 2002 ortalarında yaptığı görüşmeyi 2004 yılı başında ABD‘de American Enterprise Institute (AEI) tarafından düzenlenen bir toplantıda, artık Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı sıfatıyla salonda bulunan Erdoğan’ı konuklara tanıtırken anlatmıştı.
AKP’nin New York çıkarmasındaki en önemli davetlerden biri, Çizmeli adam ile birlikte bazı finans çevrelerinin Waldorf Oteli’nde 3 Şubat 2002 Pazar akşamı ayarladığı ‘Türk yemeği’ idi. “Büyük masalardan biri de Erdoğan ve AKP heyetine ayrılmıştı. Masada, Erdoğan’ın yanı sıra Abdullah Gül, Yaşar Yakış ve Cüneyt Zapsu bulunuyordu. Kısa bir süre sonra Erdoğan’ın yanına bir Amerikalı geldi oturdu. ‘Gelen Amerikalı, ABD Hazine Bakan Yardımcısı John Taylor’du”
BAŞBAKANLIK YOLUNU AÇTILAR
AKP dışardan estirilen rüzgarlar sayesinde 3 Kasım 2002'de tek başına iktidara gelmiştir 18 Kasım 2002'de Türkiye Cumhuriyeti'nin 58. Hükümetini kurdu. Abdullah Gül'ün başbakanlığı sırasında, Recep Tayyip Erdoğan AK Parti Genel Başkanlığını sürdürdü.
Seçimden hemen sonra bir ilk gerçekleşmiş ve Erdoğan, herhangi bir resmi devlet sıfatı olmaksızın Beyaz Saray'a çıkmıştı (O günlerde Başbakan Abdullah Gül, Erdoğan'sa seçimden zaferle çıkan AKP'nın yasaklı genel başkanıydı).
Byford, uluslararası camiada da özellikle İngiltere Kraliçesi Elizabeth’e ve de İngiliz Gizli Servisi’ne yakınlığı ile biliniyor . Byford'un “Neocon” dostları gibi Irak'a bir an önce girilerek Saddam'ın devrilmesi gerektiğini savunuyordu. Bu yolda da Türkiye'nin savaşa dahil olmasının çok pozitif bir etkisi olacağını düşünüyordu. Bunu da her fırsatta dile getiriyordu.
Ama Recep Tayyip Erdoğan milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olamadığı için TBMM'ye giremez. İşte bundan sonra 116 gün sürecek alacakaranlık dönemi başlar. İç ve dış aktörler belirledikleri hedefler için kolları sıvarlar. Amaç Erdoğan'ı Milletvekili ve Başbakan yapmaktır.
Erdoğan'ın yasağının kaldırılması için meclise yasa değişikliği teklifi sunulur. Teklif, CHP'nin de desteğiyle kabul edilir. Böylece, Erdoğan için bütün engeller kaldırılır. Önce seçimlerde Siirt Milletvekili seçilen Fadıl Akgündüz'ün milletvekilliği düşürülür. Ardından bir usülsüzlük sebebiyle Siirt'te ki seçimlerin tekrar edilmesi kararlaştırılır. AKP ilk sıradaki adayı Mervan Gül adaylıktan çekilir. Erdoğan partinin birinci adayı olarak seçime girer. 9 Mart 2003 tarihli yenileme seçiminde Erdoğan oyların yüzde 85'ini alarak milletvekili olur.
Anayasa ve yasalarda yapılan değişiklikle aday olmasının önündeki engeller kalkan AK Parti Genel Başkanı Erdoğan , 11 Mart 2003'te, TBMM Genel Kurulunda ant içti. Ardından Gül 58. Hükümetin istifasını sundu. 14 Mart 2003'te Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında kurulan 59. Hükümette Gül Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcılığı'na getirildi
YAZICIOĞLU: AKP KÜRESEL PARA OLİGARŞİSİNİN KURDURDUĞU KÜRESEL BİR ŞİRKETTİR
Şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu 2001-2009 yılları arasında parti kurullarıyla yaptığı bir çok istişare toplantılarında ve meydanlarda AKP nin nasıl dış destekle kurulduğunu anlatmıştır. Küresel finans kapitalin AKP ye büyük destek verdiğini , ABD, AB, ve küresel merkezlerden güç aldıklarını ve yurtdışından çantalar dolusu AKP ye paralar geldiğini her zaman her yerde açıkça anlatmış ve söylemiştir
Muhsin Yazıcıoğlu gerçek bir siyaset ve devlet adamıydı. AKP ve Erdoğan ile ilgili çok önemli bilgilere sahipti. AKP’yi kuranları çok iyi tanıyordu. Çünkü AKP’nin kuruluşunu ortaya çıkartılışını çok iyi biliyordu. AKP için “küresel proje” diyor ve öyle görüyordu. Yazıcıoğlu , AKP ile iç ve dış politikada çok farklı düşünüyordu. AKP’nin, ABD’nin yeni “BOP “ planı için tasarlanıp, kurdurulduğunu düşünüyordu. Bunu açıkça her yerde ifade etmiştir.
Milletin adamı şehit liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu 2001 – 2009 yılları arasında yapmış olduğu bir çok konuşmada şunları söylemiştir:
“AKP 28 Şubat’ın ürünüdür. AKP küresel bir projedir. AKP küresel finans kapitalin ve Amerika, İngiltere ve İsrail’in desteğiyle iş başına gelen atlantikçi bir partidir. Kuruluşu kirli ve karanlık olan AKP’nin her safhasında Neoconlar, CIA istasyon şefleri, TÜSİAD patronları, medya patronları yer almış açık ve destek vermişlerdir. Boğazda Rahmi Koç ailei tarafından ağırlanmışlardır. TÜSİAD mensupları ile Boğaz gezileri ve toplantıları yapmışlardır. Küresel sermaye ile bağlantılı bazı iş adamları AKP’ye bavullarla paralar getimiştir. Amerika’nın, AB’nin, Davosçular’ın yahudi lobilerinin, kapitalist enternasyonalin dediklerini yapanlar millete hizmet edemez!
YAZICIOĞLU: AKP NİN KURULUŞU KİRLİ VE KARANLIKTIR
Milletin adamı şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu AKP nin kuruluşuyla ilgili şunları söylemiştir:
“Erdoğan ABD'den dönüşünde ben ABD ile mutabakata vardım, partiyi kuruyorum ve iktidara geliyorum dedi. Bu süreç içinde de Başbakan'ın danışmanlarının beyanatları var. Bunu atmayın, kullanın diye. Bence her şey aleni, kapalı bir şey yok. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin siyasi tercihi kara para ekonomisi, kayıt dışı ekonomi, kaçakçılık, kumar ve fuhuş ekonomisi, yolsuzluk ekonomisi ve terör ekonomisidir. Şimdi bu beslendiği kaynaklar bakımından ilişkilere baktığınızda yapısı ortaya çıkıyor. Son zamanlarda da enerji kaçakçılığını görüyoruz. Kuzey Irak'tan Türkiye'ye gelen petrol, Türkiye'den oraya giden petrol ürünlerinin ihracıdır. Bütün bunlara baktığınız zaman orada tamamen ilişkiler ortaya çıkıyor.”
ERDOĞAN/ GÜL ABD’YE TESLİM OLDU MUHSİN YAZICIOĞLU ABD VE KÜRESEL SERMAYE’YE MEYDAN OKUDU VE BOYUN EĞMEDİ!
AKP kurulmadan önce de BBP ülke gündeminden düşmüyordu. 2000 ve 2001 yılları arasında bazı heyetler Muhsin Yazıcıoğlu ile görüşmüşler yine benzeri teklifleri bir kez daha yenilemişlerdir. Yazıcıoğlu’na“bizimle birlikte hareket edersen finans sıkıntını çözeriz, medya yanında, televizyonlar emrinde seni başbakanlığa taşırız yeter ki bizimle ol” demişlerdi.
Şehit liderimiz gelen bu heyetlere şunları söylemiştir:
“Benim adım Muhsin Yazıcıoğlu. Ben kimseden emir ve talimat almam boyun eğmem, diz çökmem iç odak dış odak tanımam. Milli iradenin dışında ve üstünde hiçbir vesayeti, gücü, odağı kabul etmem. ABD, AB, İsrail ve IMF ile bağlantılı, ilişkili her türlü gayri milli girişimin yanında ve içinde asla olmayız. Küresel emperyalizmin. Küresel finans oligarşisinin. Para lobilerinin hizmetine girmeyiz taşeronu olmayız. Türkiye Amerika’nın, AB’nin sömürgesi değildir. Ben ve dava arkadaşlarım küresel emperyalist projelerde yer almayız, alet olmayız, ” .
AKP kuruluş çalışmaları devam ederken kendisini birkaç kez ziyarete gelen daha sonra AKP kurucuları olan ve AKP’de siyaset yapacak olan bazı isimlerin ısrarla birlikte olalım hareket edelim davetlerine rahmetli liderimiz açıkça yine şu cevabı vermiştir:
“Yeni parti kurmaya gerek yok. Demokrat, sivil, katılımcı ve ötekileştirici olmayan sisteme muhalif olan BBP, Türkiye’nin teminatıdır. Bu ülkenin değerlerine bağlı herkesin siyaset yapacağı kendini bulacağı parti BBP’dir. BBP ilkeleriyle, duruşuyla, programıyla milletin büyük kesiminde sevilen, sayılan bir harekettir.
Ben ve arkadaşlarım başkalarının yazdığı senaryolarda, oluşumlarda yer almayız. Biz milli ve yerli bir hareketiz. Arkasında küresel güçlerin olduğu ve onların dizayn ettiği siyasi yapılanmaları arayışları doğru bulmayız. Dışarıdan talimatlı ve onların talimatlarıyla hareket edecek bir siyaset tarzı gayri – millidir.
ABD ve Batı’nın Türk siyasetini dizayn etme çalışmalarına alet olmayın. ABD ve Batı projelerinin içinde yer almayın. Küresel emperyalizmin, bekçiliğine soyunmayın. Bakın ABD ve Batılı çevreler ile görüşmeler yapılmış ki, onlara söz verilmiş ki bu küresel emperyalist güçler yeni parti çalışmalarına destek veriyor.
Şunu açıkça ifade etmek zorundayım. İç ve dış mihrakların istediği ve desteklediği icazetli ve dışa bağımlı parti kurma çalışmalarının bu ülkeye ve millete faydası yoktur. Bundan vazgeçin. Küresel oyuna gelmeyin. Kimlerden icazet alındığına kimlerle nasıl bir yola çıktığınıza dikkat edin.”
MUHSİN YAZICIOĞLU: CENAB – I ALLAH DURUŞUMUZU BOZDURMASIN, BİZİ HAK YOLDAN AYIRMASIN
Muhsin Yazıcıoğlu MYK toplantılarında, İl/ İlçe başkanları ile yapılan İstişare toplantılarında, mitinglerde şu tarihi sözleri söylemişti:
“Evet bana da teklifler geldi. ‘Sana başbakanlığa giden yolu açarız. Ancak bizimle hareket edersen, bizimle iş birliği yaparsan’ dediler. Ben inançlarımıza, ilkelerimize, bizi biz yapan yüce değerlerimize ihanet olan küresel güçlerin teklifini, tekliflerini nasıl kabul edebilirdim? Bu küresel projeyi, AKP’yi kuranlar, şimdi iktidarda olanlar kabul etti. Ben etmedim. Dış mihraklara ve onların işbirlikçilerine boyun eğmedim. Küresel güçlere teslim olmadım. Milli irade dışında, irade tanımam. Ben siyasi yaşamım boyunca kolay yolu hiç seçmedim. Zoru, çileli ama onurlu ve ilkeli bir yolu seçtim. İnançlarımızdan, ilkelerimizden, davamızdan taviz vermedim. Önemli olan zoru başarmaktır.
Makam, mevki, ikbal, koltuk için yola çıkmadım. Egemen güçlere, çıkar çevrelerine, uluslararası güç odaklarına sırtını dayayarak, onların maşası olarak başbakan olacaksam Allah böyle bir başbakanlığı bana, iktidarı bizlere nasip etmesin. Biz Allah’ın yardımıyla, milletimizin desteğiyle, kimseye diyet borcumuz olmadan, iktidara gelmek ve sadece yüce milletimize, ülkemize, devletimize hizmet etmek istiyoruz. Bizim küresel güçlerle ilişkili olan çevrelerden farkımız inancımızdır, ahlakımızdır, duruşumuzdur. Allah duruşumuzu bozdurmasın, bizi hak yoldan ayırmasın”
YAZICIOĞLU: ABD’NİN İSRAİL’İN KÜRESEL MAFYANIN ADAMI OLMAYI KABUL ETSEYDİM ÇOKTAN BAŞBAKAN OLURDUM.
Muhsin Yazıcıoğlu mecliste, seçim meydanlarında, çeşitli platformlarda küresel projelere, nasıl alet olmadığını, dik durduğunu, boyun eğmediğini anlatmıştır. Sosyal medyada yayınlanmakta olan Afyon – Emirdağ konuşmasında yine tarihi öneme sahip şu sözleri söylemişti:
“Eğer, Amerika’nın İsrail lobilerinin, AB fonlarının, küresel mafyanın, Türkiye’yi sömüren sermayenin, çetelerin adamı olmayı kabul etseydim başbakan yardımcısı olurdum, başbakan da olurdum, başka şeyler de olurdum. Ama ben sizinle yürümek istediğim için tenezzül bile etmedim, etmem de. Dış güçlerin dediklerini kabul etseydim, onların projelerinde yer alsaydım, başbakan da olurdum, iktidara da gelirdik. Ben milletin adamıyım. İktidara geleceksem milletimin desteğiyle gelirim, dış güçlerin, karanlık mihrakların desteğiyle değil. Ben sadece milletimden güç alırım, vesayetçilerden, kirli yol ve yöntemlerle siyaseti dizayn etmeye çalışan iç ve dış mihraklardan değil”
Yine Yazıcıoğlu bir meydan konuşmasında şunları ifade etmiştir:
“Ülkemize yönelik küresel siyaset mühendisliği yapılıyor. Küresel iradeye boyun eğmem. Sermayenin, statükonun emrine girmem. Başbakan olacağım diye, cumhurbaşkanı olacağım diye inançlarıma ilkelerime davama ihanet etmem. Geleceksem iktidara milletimin desteğiyle gelirim. Biz parayla makamla mevki ile satın alınacak adamlar değiliz.
Biz milletimizle siyaset yaparız ve ancak büyük Türk milletine hizmet ederiz. Biz bağımsız bir siyaseti, millete dayanan bir siyaseti ilkemiz edindik. Hiçbir odak bizim siyasetimize ve duruşumuza müdahale edemez. Bu milli ve yerli çizgimizden ve milli duruşumuzdan asla taviz vermeyiz.”
Yine 2000 yılının 7 Mayıs’ında, İstanbul’da “Yağmaya son, hukuka saygı” mitinginde, “Kimseye diyet ödemedik! Biz milletle varız, milletimizle var olmaya devam edeceğiz. Ben size bir şey vaat ediyorum: Adalet!” diyordu.18 Haziran 2000 tarihinde katıldığı bir şölende Muhsin Yazıcıoğlu yine şunları söylüyordu:
“Ne loca, ne sermaye bizi asla satın alamaz. Hiçbir locanın, hiçbir kirli sermayenin bizi satın alması mümkün değildir. Hiçbir küresel, egemen, emperyalist gücün önünde eğilmedik, dik durduk dik durmaya devam edeceğiz”
Muhsin Yazıcıoğlu AKP’nin küresel sermayenin işbirlikçisi olduğunu şu tarihi sözlerle ortaya koymuştur:
“AKP, dışarının buyruğu altındadır. Dış odakların sayesinde iktidar olmuşlardır! Döne döne siyaset yapanlar, her renge ve her boyaya girenler, her duruma göre yeni bir gömlek değiştirenler, bukalemunlar gibi siyaset yapanlar güç odaklarının önünde eğilip, kapılar arkasında kirli sermayeyle, kirli medyayla, kirli bürokrasiyle ve dış odaklarla anlaşmak suretiyle iktidar olabilirler ve olmuşlardır da... Ama hiçbir zaman millete hizmet edememişlerdir. Milletin isteğini yerine getirememişler, sadece kendilerini iktidara taşıyan kirli odakların hizmetkârı olmuşlardır. Birtakım odaklarla girdikleri! Örtülü anlaşmaların sonucu hükümet olabilmişlerdir.”
Muhsin Yazıcıoğlu 30 Mart 2004 yerel seçimleri dolayısıyla katıldığı bir mitingde yaptığı konuşmada “Tüccar siyasetin mucidi sayın başbakan, dış politikada ABD’nin iç politikada AB’nin, ekonomide ise IMF ve dünya bankasının distribütörü gibi davranıyor” demiştir .
ŞEHİT LİDER YAZICIOĞLU AKP KONUSUNDA HEP HAKLI ÇIKTI
Muhsin Yazıcıoğlu öngörülerinde, tespitlerinde hep haklı çıktı.
Musevi lobilerinden ve İngiliz Kraliçesinden ödül alanlar, küresel emperyalist- kapitalist sistemin taşeronu olanlar elbette diz çökerler, teslim olurlar, rehin alınırlar.
Muhsin Yazıcıoğlu Küresel güç merkezlere koşmadı. ABD, AB ve Davos’ta dünyayı yönetmeye çalışan dünya Kapitalizmden icazet almadı. Muhsin Yazıcıoğlu siyasi yaşamı boyunca küresel güç merkezleriyle mücadele etti.
Muhsin Yazıcıoğlu siyasi yaşamı boyunca ABD emperyalizmine, Siyonizm’e, dünya kapitalist sistemine meydan okuyan milli ve yerli bir duruş ortaya koyarken, AKP Genel Başkanı Erdoğan ise “AB’ye ve NATO’ya bağlıyız, AB stratejik müttefikimiz” diyordu.
Milli lider Muhsin Yazıcıoğlu Emperyalizme boyun eğmedi emir ve talimat almadı, dışa bağımlı olmadı, güç odaklarının önünde eğilmedi, küresel diktatörlerin, karanlık merkezlerin emrine girmedi, onlarla kirli ve karanlık ilişkiler kurmadı.
( KONUŞMANIN BİRİNCİ BÖLÜMÜ)