Ekonomi

İşsizlik ve sanayi üretiminde çelişkili veriler

Yazar Hayri Kozanoğlu, İşsizlik ve sanayi üretiminde çelişkili veriler: Tüm sinyaller soğuma diyor adlı başlıkla yazısını kaleme alarak işsizliğe dikkat çekti.

Abone Ol

Birgün’ün yazarı Hayri Kozanoğlu, İşsizlik ve sanayi üretiminde çelişkili veriler: Tüm sinyaller ‘soğuma’ diyor adlı başlıkla yazısını kaleme aldı.

İşte Hayri Kozanoğlu’nun yazısı:

İşgücü ile sanayi verileri arasındaki çelişki soru işaretleri doğurdu. TÜİK’e göre işsizlik geriledi, imalatta ise daralma büyüdü. Özellikle işgücü verilerinde böylesi bir tablo çizen ülkenin kalkınmada iddialı olması zor.

Dün TÜİK işsizlik ve sanayi üretimi iki kritik veri yayımladı. Bu istatistiklerin açıklanma takvimi önceden bilindiği için bugünkü yazımı bu konuları yorumlamak üzere planlamıştım. Ancak Temmuz 2024’te sanayi üretimi daralırken işsizliğin düşüyor görünmesi açıkça kuşku uyandırıyor. O nedenle verilere ilişkin değerlendirmeleri siz de şüpheyle karşılayabilirsiniz. Ancak kanıtlayamayacağımıza göre eldeki bilgiler çerçevesinde işimizi yapmaya devam edelim.

Önce şu noktayı hatırlatalım: TÜİK işgücü verilerini aylık istatistikler çok oynak olabildiği için “Üç aylık ortalama” şeklinde yayımlarken, Ocak 2021’de aylık periyotlarla  paylaşmaya başladı. Ancak bu istatistikler işsizlik süreleri, eğitim düzeyleri, sektörel dağılım gibi önemli konuları kapsamıyor. O nedenle 2021 Kasım ayından bu yana “çeyreklik” bir rapor da hazırlanıyor. DİSK-AR da istihdama ilişkin değerlendirmelerini üç aylık Hanehalkı İşgücü Araştırması üzerinden yapmayı yeğliyor.

EKONOMİNİN YAPISAL İŞSİZLİK SORUNU

Öncelikle Türkiye’de yapısal bir işsizlik sorunu var. AKP’li yıllarda kaydedilen en düşük oran, 2012’deki yüzde 8,3. Fikir vermesi açısından şu anda ABD’de işsizlik oranı yüzde 4,2 iken, avro bölgesinde yüzde 6,4. Ama daha önemlisi, Türkiye’de 15 ve daha yukarı yaştaki nüfusun, özellikle kadınların  işgücüne katılma oranının düşüklüğü. 2024 Nisan-Haziran döneminde işgücüne katılma oranı yüzde 54,4 iken, istihdam oranı yani çalışma yaşındakilerin işbaşı yapabilenlerin yüzdesi yüzde 49,6 idi. Her iki yurttaşından birinin emeğini bile üretim sürecine katamayan bir ekonominin kalkınma yolunda fazla iddia taşımayacağını sanırım söylemeye bile gerek yok.

Halbuki Türkiye ekonomisinin önünde bir “fırsat penceresi” duruyor. Şöyle ki ülkemizde doğurganlık oranı OECD ortalamasından 1,51’e geriledi. Bu trend önlem alınmazsa çok uzun vadede potansiyel işgücünü daraltarak sorun yaratabilir. Kısa ve orta vadede ise ciddi bir avantaj sağlıyor. Çünkü nüfusun yaklaşık üçte ikisi, yüzde 66’sı 15-64 yaş aralığında. Yüzde 23’ü 15 yaştan küçük, yüzde 10’u 65 yaş üstü. Çalışma yaşındaki nüfusun 2050’lere kadar yüzde 60’ın altına düşmesi beklenmiyor. Nüfusun azaldığı, buna karşın eğitim ve beceri düzeyinin yükseldiği, her ailenin 3 çocuğa sahip olmasının gerekmediği bir senaryo da pekala mümkün.

Gelelim Temmuz 2024 istatistiklerine. Bu ayda 15 ve üstü nüfus 36 bin artarken, işgücü 123 bin yükselmiş. Böylece işgücüne dahil olmayanların sayısı 87 bin gerilemiş. 123 bin daha fazla kişinin çalışmak istemesine karşın istihdamın 235 bin genişlemesi sonucu işsiz sayısı 112 bin düşmüş. Erkeklerde işsiz sayısı 118 bin düşerken, kadınlarda 6 bin artmış. Erkeklerde işsizlik oranı yüzde 7 iken kadınlarda yüzde 12,4. Dolayısıyla toplumsal cinsiyet makası haziranda 4,9 puan iken, temmuzda 5,4 puana çıkmış.

İşgücü verilerinde en vahim gösterge, atıl işgücü oranının yüzde 26,5 olması. Tam zamanlı çalışmak isterken kısmi zamanlı mesaiyle yetinenler ve işsizlerin bütünleşik oranı yüzde 17,9 iken; iş bulmaktan umudunu kesenleri ve aktif çalışmasa da bir iş olsa çalışırım diyenleri kapsayan işsiz ve potansiyel işgücünün bütünleşik oranı yüzde 18,5.

Çeyreklik verilerden izleyebildiğimiz diğer önemli bir sorun ise, uzun sürelik işsizliğin yaygınlaşması. İkinci çeyrekte bir yıl ve daha fazla süreli işsizlerin sayısı 603 bine, oranı yüzde 20,2’ye yükselmişti. Bu oran bir önceki çeyrekte, yüzde 19,8 düzeyindeydi.

SANAYİ ÜRETİMİNDE DÜŞÜŞ SÜRÜYOR

Sanayi üretim verilerine dönersek, yıllık yüzde 3,9’luk bir azalma gözlemliyoruz. Madencilik ve taşocakçılığı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 3,3, elektrik, gaz, buhar üretim ve dağıtımı yüzde 8,2 artarken, sanayinin en kilit alt sektörü imalat yüzde 5,1 geriliyor. Sanayi üretiminin aylık ise yüzde 0,4 arttığı görülüyor. Haziran ayındaki uzun bayram tatili göz önüne alınırsa, bu kıpırdanmanın fazla önem taşımadığı anlaşılır.

Sanayi üretim endeksleri değişim oranına göz attığımızda ise, yüksek teknolojili üretimin aylık yüzde 7,9, yıllık yüzde 20,2 gerilemesi dikkat çekiyor. 2024 2’nci çeyrek işgücü istatistikleri bir önceki çeyreğe göre sanayi istihdamının 50 bin kişi azaldığını ortaya koymuştu. Temmuz verileri sanayide bu kanamanın sürdüğü yolunda bir izlenim veriyor.

GÜVENCELİ ESNEKLİK TUZAĞI

Daha önceki yazılarımızda da vurguladığımız gibi ekonomideki tüm sinyaller soğuma yönünde. Dolayısıyla önümüzdeki aylarda işsizlik oranlarında belirgin sıçramalar gözlemleyebiliriz. O nedenle Orta Vadeli Program’ın (OVP) yüzde 9,3, 2025 yüzde 9,6 işsizlik tahminleri gerçekçi görünmüyor. 2018’deki yüzde 13,7 işsizlik oranı civarında bir düzeyin 2025 ilk çeyrekte gözlenme olasılığı bulunuyor. Buna karşın OVP’de “yeni nesil çalışma modelleri çerçevesinde işgücü piyasasının uyumu ve güvenceli esnekliği geliştirilecektir” ifadesiyle aslında yeni güvencesiz çalışma tiplerine kapı aralanıyor. Aziz Çelik arkadaşımızın “güvenceli esneklik” kavramının; geçici işçilik, uzaktan, kısmi çalışma ve platform çalışması türleriyle esnek ve güvencesiz çalışmayı yaygınlaştırmak ve sevimli göstermek için kullanıldığı yolundaki değerlendirmesine aynen katılıyorum.