Ülkeler geleceklerini devam ettirmekle yükümlüdürler. Geleceği devam ettirmek de öngörülere bağlıdır. Öngörünüz ne kadar yüksek ve isabetli ise ülkenizin güvenirliği ve geleceği de o derece yüksek ve emin ellerde demektir.
Türk devleti köklü ve kurumsallaşmış bir devlet geleneğine sahipti.
Hükümetlerin, bu kurumları devam ettirmek, çağın gereklerine göre geliştirmek ve varsa eksikliklerini tamamlamakla yükümlüdür.
Ne yazık ki AKP hükümetleri, bu kurumları devam ettirmek ve geliştirmek yerine kendince paralel yeni kurumlar ve yöntemler geliştirmeye çalışarak devre dışı bırakmak oldu.
Gelinen nokta da görüldü ki, bu yeni kurumlar ve yöntemler çalışmıyor ve ülkenin ihtiyaçlarına yanıt vermiyor.
Hıfzıssıhha aşı enstitüsünün kapattılar. Ülke aşı da dışa bağımlı hale geldi. Demek ki olası bir salgını öngörememişler.
Oysa hıfzıssıhha sadece Türkiye’nin değil bütünüyle Ortadoğu’nun aşı merkeziydi. Kârda mıyız zararda mı?
THK’na cephe aldılar. Kurumun bitirilmesi için ne gerekiyorsa yaptılar.
Sonuç: Önlenemez bir yangınla yeşil vatan cayır cayır yanmakta. Afaki ve ipe sapa gelmez gerekçelerle toplumu oyalamaya çalışmaktalar.
Kızılay’ı alternatif kurumlarla devre dışı ettiler, kara gün dostu köklü KIZILAY’a halkın güvenini yitirdiler.
AKP hükümet yetkilileri, yangının kolayca söndürüleceğine inanmışlardı ki, beylik laflarla, gurur ve kibir ifadesi davranışlarla işi hafife almışlardı.
Böylesine büyük ve korkunç bir yangını öngörememişler. Oysa devlet adamı, olacak ve olabilecekleri önceden görebilecek zekâ ve ufka sahip olandır.
Gelinen nokta; denize düşen yılana sarılır misali şimdi her yerden yangın uçağı ve helikopter bekler konumdayız.
Biz 2,5 milyar verip S-400’leri niçin almıştık? Hangarda bekletip çürütmek için mi?
Elbette hayır. Olabilecek hava saldırılarına karşı vatanımızı korumak için değil mi?
Oysa hesap edemedik mi Nato ülkesi de olduğumuzu ve bu işe NATO’nun sıcak bakmayıp karşı çıkacağını. İşte bu da bir öngörüsüzlüktür.
S-400’leri aktif edebildik mi? Bir hava saldırısında kullanabilecek miyiz?
Onlarca soru işareti ve acabalar?
Olası bir İstanbul depremini öngörüyor muyuz?
Depremdeki hasarı ve kayıpları tahmin edebiliyor muyuz?
Bilim adamlarının bu konudaki ikaz, uyarı ve taleplerine önem veriyor muyuz?
Varsa yoksa, inat ve hayal uğruna İstanbul Kanalı’na yoğunlaşmışız?
Öngörüsüzlüğümüz yüzünden binlerce yeşil vatanın yanmasına neden olmadık mı?
Neden THK’nun uçaklarına bakım yaptırıp, kurumu daha iyileştirerek yaşamasına gayret etmedik? Yapılan tenkit ve eleştiriler karşısında: “Şimdi sırası mı?” denmekte.
Sırasında yapılan hangi teklif ve öneriyi dikkate aldınız ki?
Fetö ile yapılan ikazlara kulaklarınızı tıkadığınız ve “Fetö devlete sızmış lafına kargalar bile güler” dediğiniz için bir 15 Temmuz travması yaşamadık mı?
Siz hep olaylar oldukça mı önlem almak zorundasınız?
Ülkenin yangınını söndürme işinin özelleştirilmesi ya da ihaleye havale edilmesi hangi ÖNGÖRÜNÜZÜN bir sonucuydu?
Dehanız yeşil vatanın yanmasıyla sonuçlandı. Üç Yalova büyüklüğünde YEŞİL VATAN yandı, kül oldu. Gözünüz aydın olsun.
Şimdi aynı hata ve inadı, düzensiz sığınmacılar konusunda göstermektesiniz. Bu insanların her olumsuz eylemi sizin hanenize eksi olarak yazılacaktır. Kaldı ki AKP’lilerin bile sığınmacılar gitsin yüzdesi çok yüksek.
Öngörüsüzlük kötü bir şeydir. Hele ideolojiniz adına Cumhuriyetin oturmuş kurumlarını devre dışı bırakmak ise bir yıkımdır.