Oldukça yoğun bir katılımın gözlendiği konferans Şube Başkanı Ali İhsan Hasanpaşaoğlu’nun açılış konuşmasıyla başladı.

Prof.Dr Vahit Türk iki saate yakın süren konuşmasında, milattan önceki dönemlerden başlayarak, Cumhuriyet Dönemimiz ve Harf Devrimine kadar geçen sürede Türklerin kullandığı alfabeler,  Türk Aydınının yıllara göre durumu, din alfabe ilişkisi  gibi konular hakkında bilgiler verdi.

Sendika yöneticileri tarafından Vahit Türk Hoca’ya günün anlam ve önemini belirten Hatıra Plaketinin takdim edilmesinin ardından toplantı sona erdi.

Konferansın içeriğinden farklı konu başlıkları altındaki ilgi çekecek bölümleri, cümleleri aşağıda bulabilirsiniz :

“Ağlayarak hiç kimse büyük medeniyet kuramaz.”

“Orhun Alfabesi Türk icadıdır. Türk damgalarından geliştirilmiş bir alfabedir. Orhun kitabelerinde içinde mecazları da barındıran gelişmiş bir dil görüyorsunuz. Bir dilin bu hale gelebilmesi için binlerce yıl işlenmesi, konuşulması lazımdır.”

“Bilge Kağan “Çin’e giden Beyler, Türk adını bırakıp Çin adını aldı” diyor.Bey o zamanın aydını, topluma öncülük edecek insanlar. Vatandaşta sıkıntı yok, onlar bir yere gitmiyor, okur yazar takımında sıkıntı var. Gerçi bu Beylerin içinden çıkıp 2.Göktürk Devletini kuranlar da var, aynen İstiklal Harbi döneminde mandacılar olduğu gibi tam bağımsızlığı savunan aydınlarımızın olduğu gibi ama Aydınımız o zaman da ayran gönüllü.”

“Din değişiklikleri, alfabe değişikliğine de yol açıyor ve o dinin alfabesine kutsallık yüklenmek isteniyor. Halbuki düşüncelerimizi yazıya geçirme aracı olan yazı kutsal değildir kutsal olan. “

“İlk Kuran tercümemiz Karahanlılar döneminde yapılmıştır. O zamanki tercümeler günah olmasından çekinildiği için üstte Arapça ayet altta kelimelerin tek tek Türkçe karşılıkları yazılarak yapılıyordu. İnananların kutsal kitaplarını kendi dillerinde anlamaları çok önemlidir.”

“Ahmet Yesevi dili Türkçedir ve o bütün tekkeleri etkilemiştir. Tasavvufun dili Türkçe’dir. Nizamülmük’ün kurduğu medrese dili ise Arapçadır.”

“Kaygusuz Abdal 15 yy da Adem Baba’yı bile Türkçe konuşturmuştur :

Cenab’ı Allah Cebrail’e buyurdu : “Git Adem’e söyle cennetten taşra çıksun (dışarı çıksın)

Cebrail Aleyhisselam Hz. Adem’e Cenab-ı Allah’ın buyruğunı ilettü ama Adem oralı olmadu,

Cebrail Cenab-ı Allah’a giderek “Ey Rabbim buyruğunuzu Adem’e ilettüm ama beni dinlemedü” deyince , Alemlerin Rabbi “Git ona Türki dilinde söyle” buyurur.”

 “Yusuf Has Hacib mükemmel bir din dili oluşturarak bütün dini terimleri Türkçeleştirmiştir. Bugün onun geleneği devam etmediğinden hala Allah yerine Tanrı denir mi yi tartışıyoruz. İnsanların duygularını kendi diliyle ifade etmesinden daha güzel bir şey olabilir mi ? Hz. Nevai de Hak Teala ya da Tanrı Teala diyor. Bu konuda dinimizin hükmü “Ameller niyetlere göredir” diyerek konuya noktayı koyalım.”

“Moğollara yazı yazmayı Türkler öğretmiştir. 20 yy başlarına kadar Uygur Alfabesini kullanmışlardır.”

“Karadeniz’in kuzeyindeki limanlarda köle olarak satılan Kıpçak çocukları Mısır’a götürülüyor. Sayıları artınca bunlar orduya alınıyor. E bunlar Türk, eline kılıç, altına da at verirsen ne yapar devlet kurar. Bunlar da Memluklar Devletini kuruyor.”

“1926 yılında Bakü de yapılan Türkoloji Kongresinde Sovyet Coğrafyasındaki Türk Devletlerinin hemen hemen tamamı Latin Alfabesine geçme kararı alıyor. Bu kongrede Türkiye’yi temsil eden heyet muhtemelen aldıkları talimat gereği hiç görüş belirtmiyorlar. Stalin aslında bu hamleyle Sovyet Coğrafyasındaki Türk Devletleriyle, Türkiye arasındaki bağı koparmayı hedefliyor çünkü Türkiye’nin alfabe değiştirebileceğine hiç ihtimal vermiyor. Mustafa Kemal Atatürk 1928 yılında Harf Devrimini yaparak Stalin’i mağlup ediyor.

Latin Alfabesi, Türk icadı olan Orhun Alfabesi dahil, Türk Dilinin yazıya geçirilebileceği en iyi alfabedir.

İlginç bir not olarak söylemeliyim ki 1926 Bakü Türkoloji Kongresine katılan ülke temsilcilerinin tamamına yakını ilerleyen zamanlarda öldürülüyor.”

“Atatürk Türk Dil Kurultayına katılarak 9 saat aralıksız orada kalıyor ve notlar alarak konuşulanları dikkatlice dinliyor. Yardımcıları kendisine o sırada ülkemizi ziyaret eden İngiliz Başbakanının görüşmek için beklediğini hatırlattıklarında “Beklesin önemli işim var” cevabını veriyor.”

 1924 yılında Fuad Köprülü’yü çağırtarak “Fuad Bey artı dil meselesine eğilmenin zamanı geldi” diyor ve kendisinden İstanbul Üniversitesine bağlı bir Türkiyat enstitüsü kurmasını istiyor. Ord.Prof.Fuad Köprülü kendisine Türkiyat Enstitüsü’nün ambleminin nasıl olması gerektiğini sorduğunda “Karlı Tanrı Dağları’nın önünde elinde meşale tutan bir Bozkurt olsun. Bu meşale genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ilminin ifadesi olsun. Ergenekon’dan çıkmamızda kılavuzumuz olan Bozkurt, Türklüğün Anadolu topraklarındaki yeni devletinin kuruluşunu ifade etsin” cevabını veriyor."

“Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucu iradesi temele Türk’ü ve Türklüğü koymuştur.”,

“Türkçe söylenen her söz kutsaldır.”

Serkan KAPANCI