Odatv Güvenlik Uzmanı Feramuz Erdin’in yazısı şu şekilde:
Montunun fermuarını çektikten sonra çocuklarının odasına girdi. Hafta sonu olduğu için üçü de uyuyordu. Dokunsa uyanacaklardı, kendisi de dokunsalar ağlayacak durumdaydı. İki gün önce toprağa verdikleri meslektaşı Rafet’in çocukları geldi aklına, daha da üzüldü. Rafet evinde beylik silahı ile intihar etmişti. Kendi çocuklarına tek tek uzaktan baktı ve kapıyı usulca kapattı. Eşi bugün de henüz yataktan kalkamamıştı. Kronik hastalığı onun da hayatını oldukça kısıtlamıştı. Karısının yanağını şefkatle okşayıp, kahvaltısını bile etmeden evden çıktı. Mesaisi neredeyse başlamak üzereydi.
Polis memuru Metin’e ikinci şark görevi için talep formu gelmişti. Yer seçmesi gerekiyordu. Ailesi için hayat zaten zorduve yer değiştirince daha da zor olacaktı. Şimdi kayınpederinin gecekondusunda kira vermeden oturuyorlardı. Mutfak masrafı zaten ortaktı, ablalarının ve çocukların bazı ihtiyaçlarını da kayınbiraderleri karşılıyordu.
Tekrar şarka gidince aile hayatları çok daha zorlaşacaktı.
“BEĞENMEYEN İSTİFA ETSİN”
Galiba Emniyet yönetimi tarafından yıllardır dile getirilen şey bu kez gerçek oluyor: Emniyet Hizmetleri Sınıfı Tayin ve Atama Yönetmeliği’nde yapılan değişiklik sonrasında ikinci kez şarka gitme sırası gelen bazı polisler başta özel güvenlik olmak üzere çeşitli sektörlerde iş aramaya başladı! Emniyette kalıp da aile düzenlerini bozmak yerine daha az maaşa razı olup hayatlarını kurdukları yerlerde devam ettirmeyi amaçlıyorlar.
Son yapılan yönetmelik değişiklikleri ile zaten ezelinden beri cazip olmayan ve “atanamayan” meslek grupları için son tercih noktası olan polislik mesleği iyice gözden düşmüş oldu.
İnsanların sınırda haklara sahip olarak çalışmasını beklemek yanında bunun da ötesinde Bakan Soylu’nun açıkladığı “özveri” üzerine bir sistem kurmak zaten yanlıştı.
Çok kritik bir görevi olan bir teşkilatın yanlış bir tarzda yönetilmesinin topluma olan olumsuz yansımalarını maalesef yakında deneyimleyeceğiz gibi duruyor?
KURUMSAL BEYİN GÖÇÜ
Beyin göçü nerede yaşanırsa yaşansın maliyeti üç boyutludur:
1. Bir kişinin yetişmesi için aldığı eğitimin ve deneyimin maliyeti
2. Kişinin bırakıp gitmesi ile ondan verim alamamanın maliyeti
3. Yerine yenisini yetiştirmenin maddi ve kayıp zaman yönünden maliyeti
Beyin göçünü engellemenin en basit yolu o insanı mutlu etmektir. Bu maddiyat olabileceği gibi, aidiyet yaratmak suretiyle manevi şekilde de yapılabilir. “Beğenmeyen gitsin” zaten yanlış bir stratejiydi ve kurumsal bedeli de çok ağır oluyor.
DÜNYA DEVLERİ POLİS AKADEMİSİ MEZUNLARINI ADETA KAPIŞTI
Emniyet teşkilatındaki yönetici sınıfındaki en kapsamlı beyin göçü FETÖ’nün tüm kadroları ele geçirmek amacıyla vahşice mobbing yaptığı 2005 yılından sonra arttı. O dönemde aralarında benim de bulunduğum yüzlerce kişi Emniyet kadrolarından ayrılarak özel sektöre geçti.
Bugün dünya devi olarak adlandırabileceğimiz şirketlerin, uluslararası kuruluşların ve hatta yabancı misyonların çok üst düzey güvenlik yönetimlerio dönemde teşkilattan ayrılmak zorunda kalan deneyimli Polis Akademisi mezunlarına emanet.
Bugün çalıştıkları yerlerde, muhtemelen Emniyette bir yılda aldıkları maaşı sadece bir ayda alıyorlardır? Ondan da ötesi kendilerine saygı duyuluyor ve el üstünde tutuluyorlar. Çünkü bir organizasyonu kurmak ve yönetmek için devlet tarafından gerçekten çok iyi yetiştirilmişlerdi. Bu insan kaynağı vahşice heba edildi.
Polis Akademisi mezunlarını sadece güvenlik alanında değil, kurumsal şirketlerin birçok üst pozisyonunda görmek mümkün. Bugün milyarlarca dolarlık bütçelere sahip olan otomotiv, ilaç, bilişim, iletişim sektörlerindeki küresel şirketlerde CEO seviyesinde çalışan Polis Akademisi mezunları var.
FETÖCÜLERİN TASFİYESİ KÂR HANESİNE YAZAR
Emniyette ikinci dalga bu kez FETÖ üyesi olanların tasfiyesi ile yaşandı. Hırsları, zorla ele geçirdikleri mevkileri bir süre sonra kendilerine de yar etmedi. Aralarında gerçekten müthiş beyinler, çok yetenekli personel vardı.
Ama onların temel amacı vatana ve millete değil de mensubu oldukları paralel yapılanmaya hizmet etmek olduğu için onların gidişini Emniyet’in ve hatta ülkenin zarar değil kâr hanesine yazmak gerekir.
Kendilerine, paralel amaçları doğrultusunda faaliyet gösteren çok uluslu kuruluşlarda yönetici pozisyonunda rastlayabilirsiniz. Birçoğu da göç ettikleri ülkelerde hükümet ve Recep Tayyip Erdoğan aleyhine çalışır görünüp hala Türkiye’ye zarar vermekle meşgul.
SURİYELİ POLİSLER GELİR Mİ?
Hükümetin, kendi içinde bir mantığı olan ancak normalde akla mantığa uymayan mülteci politikasının bir sonraki aşamasının özellikle Suriye kökenli vatandaşlık sahiplerini polis yapmak olacağı artık açıkça beklenebilir.
Burada hedeflenen sayının ne olduğu çok önemli ama bu sayı maalesef henüz kamuoyu ile paylaşılmış değil. Muhtemelen “kültür ve lisan” uyumunu sağlamak mazereti adı altında Suriyeli polis istihdamına çok yakında başlanacaktır.
Hazır Emniyet Hizmetleri Sınıfı Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği’nden birinci derece yakınların soruşturulması maddesi de kaldırılmışken, Emniyet tarafından gelecek böyle bir adım bizi hiç şaşırtmamalı!
FERAMUZ ERDİN KİMDİR?
Feramuz Erdin 1992 -2007 yılları arasında Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde çeşitli birimlerde görev yaptı.
2007-2020 yılları arasında çok uluslu kurumsal şirketlerde profesyonel güvenlik yöneticiliği görevlerinde bulundu.
Halen kurumsal ve kişisel güvenlik, acil durum ve kriz yönetimi danışmanlığı yapmaktadır.