Ülkücüler tarih yazıyor... Altı aydır sergiledikleri müthiş gayretle ülkücüler sadece yeni tarih yazmakla kalmıyorlar, Türk siyasî hayatına da 'demokrasi mücadelesi' adına yeni bir sayfa ekliyorlar...

Bu basit bir iktidar kavgası değil, Türk siyasî hayatında hakkını alamamış bir hareketin adalet için sıktığı bir yumruk gibi... Ne adlî dirençler, ne uydurma haberler, ne kasaba mahkemelerinden medet uman anlayış, ne yalan ve hakaretler, ne 'merkez sağ' dedikoduları bu yürüyüşü durdurabildi...

Partiler içinde en totaliter gibi itham edilen bir yapının içindeki kararlı insanlar ayaklarını her geçen gün yere daha sert, daha kararlı ve daha cesaretle vura vura yürüdüler ve bir fark meydana getirdiler... Delegelerini hizaya dizen, ayağa kaldıran, kanunun verdiği yetkileri acımasızca kullanan partiler dünyasına "İşte demokratik mücadele böyle olur" dersi vererek istisna oluşturdular...

Bu, şahsiyetli insanların hem kendilerine, hem partilerine, hem de ülkelerine sahip çıkma mücadelesiydi... 'Asla aralanmaz' zannedilen kapılara omuzlar dayandı, sinmiş yüreklere inanç aşılandı, halktaki ümit yorgun bedenlere yeniden 'mücadele ruhu' üfledi... Sağdan sola bütün siyasî yelpazede 'demokratik' geçinen hiçbir yapıda görülmemiş bir kararlılık ortaya konuldu ve eşikler birer birer aşıldı...

***

Hafta sonu Karadeniz'deydik... Yağmurmuş, mesai günüymüş, seçim yokmuş, kimin umurunda? Daha önce "Bu artık bir halk hareketidir" dediğimiz yürüyüşe büyük kitlelerin eşlik ettiğine bir kere daha şahitlik ettik...

Hadi itiraf edelim... Orada 'merkez sağ'dan insanları da gördük... Hatta 'merkez sol'dan olanları da... Ülkenin 'tek adam rejimi'ne doğru sürüklenmesine isyan eden ve ümitlerini ülkücülere bağlayan kitleleri yani... Ülkede seçim atmosferi yokken, insanların MHP ve oradaki değişime bağladıkları son ümitleri yüklenip, o sığılmayan salonlara ve meydanlara akışlarına şahit olduk...

Ordu'da ülkücülerin ağabeyi, yaşı artık 80'i aşmış, kalp rahatsızlığına rağmen İbrahim Maden vardı... 'İdeolojik teminat'sa en öndeydi... Ya Fatsa'da, miting meydanını çeviren balkonlarda insanların salkım saçak olduğu Fatsa'da...

 İnsanları bizimle tanıştırıyorlar... "Bu Fatsa'daki ilk şehidimizin oğlu" dediler... "Bu da ondan üç gün sonra vurulan şehidimizin oğlu" diye bir başkasını tanıştırdılar... 70'li yılların acılarını taşıyan ve babalarının şehadetlerinden birkaç gün sonra işkenceciler tarafından zulmedilen ve bugün 60'ına merdiven dayamış insanlar miting meydanındaydı... Yeniden yazılan tarihe eşlik ediyorlardı...

***

Şu çok açık bir gerçek: "İmza toplayamazlar... Bazı imzalar sahte, bazı imzalar mükerrer... Şok, gerçeği gören delegelerin büyük bir kısmı imzaları geri çekti..." dönemi, bunları söyleyenlerin son itibarlarını da eze eze sona erdi... Bugün ve bundan sonra söyleyeceklerinin de anlamını yedi bitirdi...

Salı'dan Salı'ya sıkıştırılmış hakaret ve tehditler de fayda etmedi... Televizyonlara çıkıp, "Bizim zaten iktidar olmak gibi bir amacımız yok" veya "Ülkücüler aş ve iş peşinde değiller" gibi bir savunma anlayışından zaten bir şey beklenemezdi artık ve bunu Türk milliyetçileri gördükçe tabii olarak değişim dalgası katlanarak büyüdü...

Sayısal çoğunluğu fazla fazla olan bir iktidara koalisyon teklif etmek ve tüzük değiştirilmeden kurultay tarihi belirlemek gibi irrasyonel hamleler, Genel Merkez'e hâkim olan mantığın ne hâlde olduğunu göstermeye yetti...

***

"Bu bir devrim... Geciktirilebilir ama engellenemez" cümlesini üçüncü defa kuruyorum... Yargıtay'ın mahkeme kararını onamasından sonra insanlardaki inanç daha da pekişti... Değişim hareketi her geçen gün yeni katılımlara sahne oluyor... Yılların ezikliğine karşı duyulan öfke ve çıkış arayışı, halktaki destekle birleştiğinde ortaya büyük bir enerji çıkıyor...

Önce salonlarla başlayan, sonra meydanlara taşan bu enerji ülkücü harekete beklediği ruhu üflüyor... "1999'dan bu yana ilk defa halk MHP'yi bu denli konuşuyor ve bekliyor" diye düşünüyorduk... Hayır, öyle değil... Son günlerde kesinleşti ki bu dalga, 1999'un çok çok ötesinde... Anket sonuçları sarsılmaz zannedilen kibir iktidarını sarsıyor...

Türk milliyetçiliği ayağına gelmiş bu imkânı kendi elleriyle boğmayacak bir tecrübeye sahip... İşte onun için bugün tarih yazıyor... 1980 öncesinden itibaren 'tarih'in hep haklı çıkardığı ama 'talih'in mağlup ettiği bu hareket bugün 'talih'i de yenme aşamasında...