Yönetenlerin kalitesini, yönetilenlerin kalitesi tayin eder. Toplum hangi seviyedeyse seçimini,tercihlerini o yönde kullanır. Şanlı Peygamberin “Neye layıksanız öyle yönetilirsiniz,” hadisi bu gerçeğe işaret eder.
Onun için sadece siyaset adamlarını, toplumun önünde olanları şikayet etmek doğru değil. Bir yerde ülkeyi yönetenler seçimle geliyorlarsa onları seçenlerin de sorumlulukları vardır. Bile bile yanlışa,zulme,hırsızlığa, haksızlığa,ahlaksızlığa evet deniliyorsa orada kimsenin ortaya çıkan sorunlardan şikayete hakkı yoktur.
Toplumları yeni fikirler etkiler, ama onun ahlakına bürünmek değiştirir. Yeni bir ahlak,yeni bir sosyal düzen getirmeyen fikirler sadece zihinlerde iz bırakır. Büyük medeniyet sıçramalarının arkasında hep büyük fikirlerin ahlakına bürünme,fikrin ahlakını,heyecanını taşıma gerçeği vardır.Bir fikrin kuvveden fiile geçmesi,ana rahminden canlılar alemine intikal etmesi ancak getirdiği ahlakın toplumda kök salması,yaygın hale gelmesi ile mümkündür. Fikirden kastım alelade fikirler değil,dava,ideoloji,mefkure, kısacası dünyayı değiştirme iddiasında olanlardır.Hayata bakan,ahlak getiren fikirler toplumu değiştirir.
Bir fikre mensubiyet veya sempati duymakla, dava adamı olmak arasında ki fark da burada ortaya çıkar. Dava adamı, fikrin sempatizanı değil, mecnunu yani onu yaşayan,hayat gayesi haline getiren, ahlakına bürünendir. Dava adamının kendini ifade için rozete,söze ihtiyacı yoktur, ne olduğunu, ne olmadığını hal ve davranışları söyler.
Geçmişte oturuşuna kalkışına bakarak bir kişinin hangi fikir ve iman merkezine bağlı olduğunu tahmin edebilirdiniz.Çünkü insanların inançları,düşünceleri davranışlarına yansımış,mensubiyetler bir ahlak halini almıştı. Bugün o ölçü adamlarını bulabilmek çok zor. Davranışlarında Ülkücü,Nurcu,Süleymancı,Akıncı şucu,bucu sonucunu çıkaracağınız çok az insan kaldı
.İnananla inanmayanlar arasındaki ahlak mesafesi neredeyse kapandı.İnanmayanlar inananlara yaklaşmadı tam tersine inananlar ahlak olarak inanmayanlara benzedi.Fikir olarak şucu bucu farklı ama ahlak olarak hepimiz aynıyız.
Hiç unutmam, bir arkadaşım Ülkücüyüm dedikten sonra toplum içinde hiç bacak bacak üstüne atmadım,hiç kahveye gitmedim,hiç sinkaflı küfür etmedim dedi. Niye, bir şeye inanıyorsan onun ahlakına bürünmek gerektiği için. Bir davaya mensubiyet sözde değil davranışlarda görülür. Ülkücü hareketin hala geçmişin hikayeleri ile beslenmesinin sebebi budur. Sonradan üzerine hiçbir şey konulamadığı için insanlara ancak geçmişe ait –fazilet ve yiğitlik-tabloları örnek gösterilebildi.
Yazının başındaki hükme dönecek olursak, seçenlerin kalitesi düşerse seçilenlerin de kalitesi düşer. Bu partiler,cemaatler,gruplar,klikler,toplumlar için geçerli bir hükümdür.Yukarıyı değiştirmekle mesele bitmiyor,aşağıdakilerin kendi hallerini de değiştirmesi gerekir. Yoksa o yukarı kısa bir süre sonra aşağıya benzemeye başlar. Başkalarını şikayet kolay,zor olan insanın aynayı kendine tutmasıdır.Bir davayı hedefe taşıyacak imanınız,heyecanınız, ahlakınız varsa korkmayın,bayrak er geç zirveye dikilir.
Yoksa, konuştuklarınızla kalırsınız.