Zelenski cuma günü Beyaz Saraydan kovulunca İngiltere pazar günü Londra’da Ukrayna’ya destek vermeyi amaçlayan bir güvenlik zirvesi düzenledi. Zirveye Avrupa’nın büyük devletleriyle Kanada’nın bir numaraları (Fransa’nın cumhurbaşkanı, Almanya ve İtalya’nın başbakanları gibi), NATO Genel Sekreteri, AB Konseyi Başkanı ve AB Komisyonu Başkanı davet edildi. Mesela Yunanistan ve Macaristan davet edilmedi.

Diplomatik kanaldan yapılan daveti kabul etmeyen tek ülke Türkiye oldu. Erdoğan yoğun programını gerekçe göstererek zirveye katılamayacağını iletti. Bunun üzerine İngiltere ve Almanya başbakanları devreye girse de sonuç değişmedi. Erdoğan zirveye katılamayacağını ama Fidan’ı gönderebileceğini ifade edince, Türkiye’nin katılmadığı bir zirvenin zayıf kalacağında mutabık kalan Avrupalı liderler bu teklifi kabul ettiler.

Pazar günü Londra’ya düzenlenen zirvenin bakan seviyesinde tek katılımcısı vardı: Hakan Fidan. Fidan cumhurbaşkanlarıyla ve başbakanlarla aynı masaya oturdu ve Türkiye’nin tezlerini seslendirdi. Daha dün diyebileceğimiz tarihlere kadar Türkiye’yi yok sayan, toplantılara davet etmeyen AB bugün eşit temsil ilkesinden taviz verecek ve Türkiye olmadan toplantı yapamayacak duruma geldi.

Takdir edersiniz ki Avrupa’nın Türkiye’yi davet etmesi sebepsiz ya da kara kaşımızın, kara gözümüzün hatırına değil. Avrupa tam manasıyla bir şok yaşıyor. Yıllarıdır süren gaflet uykusundan uyanıyor. Trump’tan darbe üzerine darbe alıyorlar. Trump önce Grönland’ı istedi. Sonra Avrupa menşeli ürünlerin gümrük vergilerinin artacağını açıkladı ki 2 Nisan’dan itibaren vergiler artıyor. Ardından AB ülkelerinin savunma harcamalarını bütçelerinin %5’ine çıkarmalarını istedi ki AB üyeleri diğer kalemlerden büyük kısıntılar yaparak yüzde %2 oranını henüz yakaladılar. Bütün bunları Ukrayna’nın madenlerinin istenmesi ve Zelenski’nin Beyaz Saraydan kovulması izledi. Trump ve ekibinin Birleşmiş Milletlerden ve NATO’dan ayrılma niyetlerini sürekli ifade etmeleri zaten başlı başına panik nedeni.

Trump bundan sonra başka bir talep gündeme getirmese bile, mevcut taleplerde ısrarlı olursa AB mahvolur.  Düşünsenize AB’ye ait olan Grönland’ın ABD’ye katıldığını. Gümrük vergilerinin arttırılması ticaret açığı bitene kadar süreceğinden AB’nin yıllık kaybı 200 milyar doları aşacak. Bunun anlamı AB ekonomisinin yıllarca küçülmesi demek. AB ülkelerinin ekonomileri küçülürken savunma bütçelerini arttırmaları ise halka aktarılan kaynakların kesilmesi yani fukaralaşma demek. AB bir refah projesi olduğu için bugünlere geldi. Fukaralaşmanın muhtemel sonuçları, aşırı sağın daha da güçlenmesi ve AB’nin dağılmasıdır.

Kaldı ki Rusya başlı başına bir problem. Savaş Trump’ın uygun gördüğü şartlarla sonlandırılırsa Putin ödüllendirilmiş olacak. Bana göre Rusya’nın Avrupa’ya saldıracak gücü de yok niyeti de yok ama bizim nasıl tarihimizden kaynaklanan bölünme korkumuz varsa Avrupalıların da Ruslar tarafından işgal edilme korkusu var. Ruslar Paris’e kadar gitmişler tarihte. Avrupa’yı defalarca işgal etmişler.

İngiltere bu toplantıyı düzenleyerek Amerika’ya ‘’Zelenski sahipsiz değil’’ mesajı verdi. Toplantının, 1807 savaşında, İngiliz ordularının Washington’u işgal etmesi ve Beyaz Sarayı yakması kararının verildiği kalede yapılması bir başka mesaj. Toplantıda savunmaya ve Ukrayna’nın desteklenmesine 800 milyar ayrılması en güçlü mesaj. Alınan en önemli kararın ‘’Trump’ın ikna edilmesi ve ABD’nin liderliğinde Ukrayna’nın desteklenmesinde ısrar edilmesi’’ olması ise ABD’ye ‘’Liderimiz sensin. Sana meydan okumuyoruz. Başımıza geç.’’ demek. Nitekim Zelenski toplantıdan hemen sonra daha önce imzalamamakta direndiği maden anlaşmasını imzalamaya hazır olduğunu açıkladı.

Toplantıya Türkiye’nin katılmasında ısrarcı olmalarının nedeni, AB’nin çok zayıf olduğu askeri alanda Türkiye’nin güçlü olması ve giderek güçlenmesi. İngiltere hariç tutulursa Avrupa ordularına ‘’kağıt üzerinde varlar’’ denilse çok abartılmış olunmaz. Avrupa ordularının savaşma kabiliyeti çok az ve giderek azalıyor. Avrupalı devletler Ukrayna savaşından sonra ordularını büyütmek, güçlendirmek ve modernize etmek için gayret gösterseler de mesafe alamadılar. Mehmetçiğe ihtiyaçları var.

Tayyip Bey’in toplantıya gitmemesinin nedeni elbette yoğun olması değil. ABD ve Rusya’ya ‘’İngiltere ve AB’yle bütünleşmedik’’, ‘’Ortadayız, denge politikası takip ediyoruz’’ deniyor. Fidan’ın gönderilmesi ise takip edilen denge politikasının bir gereği. Bu siyaset beni rahatlattı. Zira Tayyip Bey Zelenski’yi şemsiyesinin altına alınca ve artık Ukrayna’nın bile vazgeçtiği Kırım’a gönderme yapınca tedirgin olmuştum.

Şunu görmeliyiz: Ukrayna, sadece Ukrayna değildir. Öngörüm ABD’nin, Ukrayna’da Rusya’nın kazanımlarını, olası bir operasyonda Rusya’nın İran’ı desteklememesi şartıyla kabul ettiği. Suriye’deki Rus üslerinin faaliyetlerini sürdürmelerinin bu anlaşmanın bir parçası olduğu. Şimdiye kadar öngörülerim nedeniyle mahcup olmadım bunlarda da yanılmadığımı göreceksiniz. Yani ABD, Ukrayna’da barışı Rusya’nın istediği şartlarda sağlayacak. Bu nedenle Rusya ile ilişkilerimizi iyileştirmeliyiz. Ukrayna’ya gönderilmesi planlanan otuz bin kişilik Avrupa ordusuna hiçbir şartta asker vermemeliyiz. Bu ordu savaşmayacak ama şu an geri hizmetteki otuz bin askerin cepheye gitmesini sağlayarak Rusya’ya büyük zarar verecek. ABD-Avrupa geriliminde daha tarafsız, daha orta da bir pozisyon belirlemeliyiz.

Fidan’ın cumhurbaşkanları ve başbakanlarla birlikte oturduğu masanın fotoğrafı beni tarihe götürdü. 1606 yılında imzalanan Zitvatoruk anlaşmasına kadar veziriazam Avrupa krallarına eşit kabul ediliyordu. Zitvatoruk’ta Habsburg imparatoru sultana denk kabul edildi. Bu anlaşma Osmanlılara o kadar ağır geldi ki padişahın onaylaması tam on bir yıl sürdü. O günler bugün sadece hayal. Ama dün cumhurbaşkanımızı dışlayanların, görmezden gelenlerin bugün Dışişleri Bakanımızla muhatap olmayı kabul edecek noktaya gelmesi diplomatik bir başarı. Dünyadaki gelişmeler, değerlendirebilirsek önümüzü açıyor.