Trump’ın açıkladığı yeni gümrük vergisi oranlarında İngiltere ve Brezilya ile birlikte en kayırılan ülkelerin arasındayız. Düşünün bize %10, İsrail’e %17 vergi koyulmuş. Yeni vergi oranlarının sektörel bazda olumlu ve olumsuz etkileri olacaktır.

Tekstil sektöründe, başat rakiplerimiz olan Çin (%34), Vietnam (%46), Kamboçya (49), Bangladeş (%37) ve Tayland’a (%36) çok yüksek oranlar takdir edildiğinden avantajlı gibi gözüküyoruz. Listeye bakıp Çin dışındakiler etkisiz rakipler diye düşünmeyin. Toplam ihracatımız, tekstil değil bütün sektörlerde 280 milyar dolar civarında. Vietnam’ın sadece ABD’ye yaptığı ihracattan oluşan ticaret fazlası 123 milyar dolar.

Uzmanlar ve siyasiler bu tabloya bakıp tekstil sektörümüz şahlanacak yorumunu yapıyorlar. Bu yorum bizi yanlışa götürebilir. Zira henüz kesinleşmemiş hususlar var. Mesela Meksika’ya uygulanacak vergi oranı belli değil. Oysa ABD’nin tekstilde en büyük tedarikçisi Çin ve Vietnam’la birlikte Meksika. Trump dediğini yapar ve Meksika’ya %25 vergi koyarsa avantajlı oluruz. Bu oran azaltılırsa ki bu yüksek ihtimal, zira Meksika ABD’nin birçok talebini yerine getirdi, Meksika avantajlı olur.

Bir başka handikap kotalar. Mantıken oranların güncellenmesiyle birlikte kotaların kalkması gerekir. Aksi halde vergileri arttırmak anlamsız olur. Ama kotlarla ilgili yapılan bir açıklama yok. ABD Ticari Ataşeliği de henüz bu konuda bilgilendirilmemiş.

Tekstilde en büyük handikabımız, Mısır’ın ABD’ye vergisiz ve kotasız satış yapabilmesi. Listede Mısır’ın olmaması bu uygulamanın süreceğini gösteriyor. Bu durumda neden tekstil sanayicileri Türkiye’ye yatırım yapsın? Mısır’a yaparlar. Majör pamuk üreticilerinden olan Mısır’da asgari ücret çok daha düşük. Çok cazip teşvik paketleri de var. Düşünün sadece 2024 yılında 300’den fazla tekstil şirketimiz Mısır’da fabrika açtı. 

Üzerimizdeki ataleti atmalıyız. Krizden finans ağırlıklı ekonomi politikalarıyla çıkabiliriz ama hem halk ezilir hem de yüksek kalkınma oranları yakalayamayız. Çok cazip teşvik paketleri hazırlamalıyız. Bölgesel asgari ücret uygulamasına geçmeliyiz. Kastım az gelişmiş il ve ilçelerde asgari ücreti düşürmek değil. Buralarda işveren payının ve SSK ödemelerinin-en azından bir kısmının- devlet tarafından üstlenilmesi. Bunları yaptığımızda mevcut tesislerimizin Mısır’a gitmesi durur. Yeni yatırımlar gelir.

Yabancılar adalet sistemimiz nedeniyle yatırım yapmıyor safsatasından da kurtulmalıyız. Mısır, Vietnam, Çin, Kamboçya, Meksika ve Bangladeş’in hangisinde adalet sistemi bizden daha iyi, daha güvenilir? Yabancılar uluslararası tahkim şartını koymadan yatırım yapmaz. Bu şart olduktan sonra adalet sistemiyle ilgilenmez.

En adil, en hızlı ve en güvenilir hukuk sistemine sahip olmalıyız. Tıpkı tarihimizde olduğu gibi. Dinimiz ve töremiz mutlak adaletten ve eşitlikten yana olduğu için. Türk milleti mükemmele layık olduğu için. Yatırım gelsin diye değil zira yatırımın hukuk sistemiyle direk ilgisi yok.

Bir başka görüş, hızlı büyüyen ve ihracat ağırlıklı çalışan otomotiv yedek parça sektörümüzün düzenlemeden zarar göreceği ki bu doğru. Zira en büyük müşterimiz Avrupa. Avrupa kadar olmasa da Uzakdoğu’ya da yüklü ihracatımız var. (Bu müşterilerimiz ABD’nin otomobil ithalatının %90’dan fazlasını yapıyorlar.) AB’nin ve Uzakdoğu’nun Amerika’ya olan ihracatları azalınca doğal olarak yedek parça ithalatları da azalacak.

Bununla beraber ülkemizde otomobil fabrikaları olan üreticiler, ABD’ye Türkiye üzerinden ihracat yapmaya başlayacaklarından kapasite kullanım oranlarını yükselteceklerdir. Dolayısıyla parça üreticilerimizin iç piyasaya olan satışları artacaktır. Ülkemize bu düzenleme nedeniyle yeni otomobil fabrikalarının kurulması mümkün değil. Zira bu oranlar bir anlaşmaya dayanmıyor. ABD istediği zaman değiştirebilir. Kim Trump’ın açıkladığı oranlara güvenerek milyarlarca dolar yatırım yapar?

Yatırım almak istiyorsak uygulayacağımız teşvik sistemiyle, bu düzenlemenin dışında, ülkemizi rakip ülkelerden avantajlı hale getirmeliyiz. Düzce ve Akçakoca’nın teşvike ihtiyacı olmayabilir, Yığılca’nın var. Çorlu ve Çerkezköy’ün olmayabilir, Malkara, Hayrabolu ve Saray’ın var. Alanya, Kemer, Side ve Manavgat’ın olmayabilir, Korkuteli ve Akseki’nin var. İlçe bazında teşvik sistemine geçmeliyiz ki iç göç minimum seviyeye düşsün. İşsizlik azalsın.

Teşvik ve vergilendirme sistemimiz üreticileri koruyacak şekilde revize edilmeli. Zira ABD pazarını kaybeden yabancı şirketler diğer pazarları ele geçirmek ve yerli üreticileri batırmak için sübvanse edilmiş fiyatlar uygulayacaklar. Aynı nedenle ihracat rejimimizde revize edilmeli ki müşterilerimizi kaybetmeyelim.

Gıda, Kimya, Temizlik, Demir-Çelik, İlaç, İnşaat Malzemeleri, Madencilik ve Savunma Sanayi gibi sektörlerde ABD’ye olan ihracatımız artacaktır. Bu artışa bağlı olarak üretimimiz ve istihdamda artacaktır.

ABD’nin yeni vergi politikasını gerçekten avantaja çevirebilmek için cumhurbaşkanımızın mayıs ayında yapacağı seyahat hayati derece de ehemmiyetli. Bu seyahatte tekstil sektöründeki kotaların kaldırılmasını ve %10 vergiden muaf tutulmayı hedeflemeliyiz. Yaptığım görüşmelerden edindiğim izlenim kotaların kaldırılmasının mümkün olduğu ki bence bu muafiyetten daha önemli. İlaveten Suriye’de Türkiye ile aynı kapsamda değerlendirilmeli ki ekonomisi canlansın, kardeşlerimiz memleketlerine dönebilsinler.