Çinlilerin bir bedduası var: ‘’Tuhaf zamanlarda yaşayasın!’’ Aynı zamanda atasözü olan bu cümle, sanki bugünler için sarf edilmiş. Gerçekten tuhaf zamanlarda yaşıyoruz. Muhtemelen yarınlar daha da tuhaf olacak. MHP’lilerle Dem Partililerin yakın pozisyonlara düşmelerini anlayabiliyorum. Zira iki tarafta terörün bitmesini istiyor. MHP’liler açısından terör bitince Türkiye’nin önü açılacak. Şehit cenazeleri gelmeyecek. Ülke sürekli tehdit altında yani bıçak sırtında yaşamayacak. Bu liste uzar gider.

Demliler açısından bakıldığında, silah ortadan kalkınca sivil siyasetin yani kendilerinin önü açılacak. Kayyum atamaları son bulacak. Temsil ettiklerini iddia ettikleri Kürtlerle ilgili taleplerde bulunduklarında, terör ve PKK engeliyle karşılaşmayacaklar. Cezaevlerine düşmeyecekler. PKK’dan gelen emirlere uymak zorunda olmayacaklar. Bu liste de uzar gider.  

Kürt milliyetçileri Terörsüz Türkiye girişimine karşılar. Özetle ‘’Yola bağımsızlık için çıktık. On binlerce yoldaşımızı kaybettik. Karşılığında ne aldık?’’, ‘’Bırakın bağımsızlığı özerklik bile alamadık. Türkiye’yi federasyona bile dönüştüremedik. PKK neden hiçbir şey almadan silah bırakıyor?’’ diye soruyorlar.

Aslında Kürtçülerin ekseriyeti, PYD ile Şam’ın ana konularda anlaştığı ve özerk bir Kürt bölgesi olmayacağı açıklanana kadar girişime sıcak bakıyorlardı. Onlara göre PKK’nın silah bırakması ve PKK’lıların Suriye’yi terk etmesinin karşılığında Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde özerk bölge kurulmasına göz yumacaktı. Böylece Kuzey Irak’tan sonra en büyük kazanımları olan ‘’Rojava’’ varlığını sürdürecekti. Aslında PKK militanlarının Suriye’den çekilmesi milliyetçilerin işine geliyor. Doğan boşluğu onlar dolduracaklardı.  

Kürt milliyetçileri; ‘’kültürel haklar konusunda dahi somut, üzerine anlaşılmış bir kazanım yok’’ fikrindeler. ‘’Silahlar bırakıldıktan sonra Türkiye bize kazık atarsa ki atacak, ne yapacağız?’’ sorusuna yanıt bulamıyorlar. Milliyetçilerle Demlilerin en büyük farklılıkları bulundukları ortamların birbirinin zıddı olması. Demliler Türkiye’de ve sahadalar. Silah onları engelliyor. Terör örgütünü kınamadıkları için dışlanıyorlar. Oylarını almak için onlarla ilişki kuran partiler dahi bunu gizli saklı yapmaya çalışıyor. PKK silah bıraktığı an meşrulaşacaklar.

Kürtçüler ise ya Avrupa’dalar ya Irak’ta ya da Suriye’de. Onları kınayan ve dışlayan yok. Ölenlerde onların çocukları ve kardeşleri değil. Demlilerin argümanlarının doğru olduğunu onlarda görüyorlar. Ama bunun sonucunun Kürtlerin Türkiyelileşmesi olacağını ifade ediyorlar. Dem Parti seçimleri kazanınca belediyecilik yapacak. Bir seçim Ak Partiyle anlaşacak diğer seçim CHP’yle. Yani her geçen gün Türkiye ile biraz daha bütünleşecek. Nerde kaldı bağımsızlık ideali? Nerde kaldı ‘’bağımsız ve birleşik Kürdistan’’?

Kürtçüler için mevcut durumun devam etmesi lazım. Türkiye Cumhuriyeti ile Dem ve PKK sürekli çatışmalı ki Kürtler Türkiye ile bütünleşemesin. (Onlara göre düzene entegre olmasın ya da asimile olmasın.) Hendek savaşları da bu nedenle çıkarıldı. Çözüm süreci devam ederken, HDP’nin yüzden fazla belediye başkanı ve seksen milletvekili varken neden Demokratik Özerklik ilan edilerek Türkiye Cumhuriyet’ine meydan okunur?

Çünkü milliyetçilerin hedefi bütünleşme değil ayrışma. Dem Parti belediye başkanlığı kazanacak sonra devlet kazananı görevden alıp kayyum atayacak ki düşmanlıklar artsın. Özellikle yargılaması devam eden ve cezasının kesinleşmesine çok az süre kalmış isimler aday göstertiliyor ki karar kesinleşince devletin belediye başkanını görevden almaktan başka çaresi olmasın. Ondan sonra gelsin demokrasi, kayyum edebiyatı.

Gelelim muhalif Türk milliyetçilerine… Onların bir kısmı girişime içinde Tayyip Bey olduğu için karşılar bir kısmı Devlet Bey olduğu için. Çok yanlış yönetilen çözüm sürecinin hatırası halen hafızalarda taze. Muhalif milliyetçilerin temel argümanı: ‘’Biz binlerce şehidi boşuna mı verdik? Şehitlerimizin kemikleri sızlıyor’’ Türkiye bölünüyor olsa, federasyona dönüşüyor olsa ya da Türkiye’de özerk bölge kuruluyor olsa bu argüman haklı olur. Bunların hiçbiri olmuyor. Şehitlerimiz bu vatan bölünmesin diye kendilerini feda ettiler. Vatan bölünmedi. Hedefe ulaşıldı. Neden kemikleri sızlasın?

Anayasa’nın değiştirilmesi teklif dahi edilemez statüde olan ilk dört maddesinin ve 66. Maddenin değiştirileceğini iddia edenler var. Devletin böyle bir taviz vermiş olması mümkün değil. Ama Dem Partinin ve HÜDAPAR’ın demokratik zeminlerde bu maddelerin kalkması için mücadele edeceği ve kampanyalar düzenleyeceği muhakkak. Çoğunluğu ikna ederlerse bunu başarabilirler de.

Neticede PKK sorununu çözen Türkiye’nin demokratikleşmesi ve yerel yönetimlerin güçlenmesi mukadderdir. Devletin mevcut güvenlikçi politikaları aynı seviyede sürdürmekte ısrar edeceği düşünülemez. Hele İran’da rejim yıkılırsa Türkiye tam demokrasiye bile geçebilir.

Muhalif milliyetçilerin bir kısmı girişimin oy kaygısıyla yapıldığını düşünüyor. Onlara göre gaye Erdoğan’ı yeniden başkan yapmak. Seçimlere daha 2,5-3 yıl var. PKK’nın bugünlerde silah bırakması 2,5-3 yıl sonraki seçimleri etkilemez. Erdoğan ekonomiyi düzeltirse seçimleri kazanabilir. Düzeltemezse kazanamaz. Anketlere göre Suriye’de rejimin devrilmesi üzerine 3-4 puan artan Ak Partinin oyları sadece üç ay sonra eski seviyesine düştü. PKK silah bırakınca oylar daha fazla artabilir ve eski seviyesine düşmesi daha uzun sürebilir. Ama ekonomik durum değişmediği sürece hiçbir oy artışı kalıcı olmaz, olamaz.

Ayrıca hakkı teslim etmeliyiz ki ne Erdoğan ne de Bahçeli oy pazarlığı yapmadı. Bu konuyu gündeme bile getirmediler. Oysa altılı masanın genel seçimlerde, CHP’nin yerel seçimlerde Dem ile ilişki kurmasının amacı seçimleri kazanmaktı. Bu fark bile girişimin bir devlet projesi olduğunu gösteriyor.

Bir başka iddia, Dem oylarıyla Anayasa’nın değiştirileceği ve Erdoğan’ın üçüncü kez seçilmesinin önünün açılacağı. Cumhur ittifakı Demi ikna ederse 360 rakamını aşabilir ama 400’ü aşamaz. Yani anayasa değişikliği ancak halkoyuyla yapılabilir. Halk Erdoğan’ın yeniden başkan olmasını isterse kim ne diyebilir?

Aslında muhalif milliyetçi kesimlerin  girişime yapıcı muhalefet etmesi Türkiye için iyidir. Devletimizin elini güçlendirir. Bazen dışarıdan bakanlar içeridekilerin göremediğini görebilir. Ama dava arkadaşlarım, ağabeylerim kusuruma bakmasınlar, terör örgütünün silah bırakacağı ve prangalarımızdan kurtulacağımız bir girişime karşı çıkarken samimi olmalarını anlayamıyorum. Tarihin doğru tarafında yer almak lazım.