Ekrem Beyin diplomasının iptal edilmesi, önce göz altına alınıp ardından tutuklanması zaten son derece kutuplaşmış olan Türkiye’yi bir kez daha ikiye böldü. İktidar yanlıları operasyonu destekliyor. Suç işleyenlerin cezalandırılması olarak görüyor. Muhalefet taraftarları ise operasyonların siyasi olduğu kanaatinde. Onlara göre iktidara gümbür gümbür gelen İmamoğlu’nun önü kesiliyor. Diploması iptal edilerek aday olması engelleniyor. Yolsuzluk iddialarıyla yıpratılıyor.  İki tarafı da ikna etmeniz mümkün değil.

Merkezde duran, sağduyuyu temsil eden, bazen muhalefete bazen iktidara destek olan kesim bu olayda da belirleyici olacak. Bu kesimin ekseriyeti 2019 haziranında, seçimler iptal edilince Ekrem Beye destek oldu. 2023’te Tayyip Beye oy verdi. 2024 yerel seçimlerinde CHP’ye yöneldi. Bu kesim an itibariyle iktidardan ziyade muhalefete yakın. Eğer iktidar delillerle, şahitlerle ve itiraflarla vatandaşları Ekrem Bey ve ekibinin suçlu olduğuna inandıramazsa kendi adına büyük bir yanlış yaparak Ekrem Beyi kahramanlaştırmış olacak.

Bu millet, bugüne kadar devlet birimleri tarafından seslendirilen iddiaların çoğu yanlış çıktığından, son derece temkinlidir. 27 Mayıs darbesinden sonra demokratlarla ilgili ortaya atılan iddiaların neredeyse tamamı boş çıktı. Öyle ki darbeciler İnönü’nün damadı Toker’e ‘’Yazdıklarının hepsine inanmıştık. Hiçbiri doğru çıkmadı.’’ dediler. Toker darbecilere cevaben ‘’Gazetecilikte böyle şeyler yapılır.’’ dedi. Gazetecilik anlayışının böyle olduğu bir ülkede millet kime nasıl güvensin?

12 Eylül’den sonra yapılanlarda, 28 Şubat sürecindeki propagandalarda öncekilerden farklı değildi. Balyoz ve Ergenekon operasyonlarında suçluların yanında günahsız, tertemiz vatan evlatları cezaevlerine dolduruldu. Devirler değiştiğinde kahramanların hain, hainlerin kahraman olduğu bir ülkeyiz. Sıfatlar çok kolay değişir bizde. Hakikat, Allah’ın ve mahkemelerin nazarında önemlidir. Vatandaşlar algıladıklarına göre karar ve oy verirler. Yani reel siyasette maalesef algı hakikatten daha önemlidir.

Bu süreçte iktidarın yapacağı en büyük hata kefenin bir gözüne devleti koymak olur. Türk milleti dışarıya karşı devletinin yanında hatta emrindedir. Ama kendisine karşı buyurgan olan devletten hazzetmez. Merkez sağ hareketlerin bugüne kadar CHP karşısında galip gelmesinin sebebi, CHP’nin devleti, merkez sağın milleti temsil etmesidir. Öyle ki merkez sağ iktidardayken bile devlete yani bürokrasiye, yargıya, orduya ve akademiye CHP hakimdi. Bugün devlet cumhur ittifakının elinde. Mücadele devletle CHP arasında olursa, CHP bunu devlet millet eksenine dönüştürür. Mücadele iki siyasi kanat arasında olmalı. Yargı işini yapmalı.

Cumhur İttifakı bu süreçten ‘’Bu operasyonu yargı yaptı. Bizim ilgimiz yok.’’ diyerek yırtamaz. Böyle bir siyaset yaparsa başını kuma gömen deve kuşuna benzer. Milletin operasyonun siyasi olduğu kanaati güçlenir. Cumhur İttifakı önce mensuplarına bu davaları detaylı olarak anlatacak. Onları ikna edecek. Sonra seferberlik halinde tüm imkanlarını ve kanallarını kullanarak millete ulaşacak. Diploma davasını, yolsuzlukları ve terör örgütüyle kurulan ilişkileri delillendirerek anlatacak.

Bu hiç kolay değil. Bir insanın diplomasının 30 yıl sonra tamda cumhurbaşkanlığına aday olacakken iptal edilmesi kolay izah edilemez. İktidar terörsüz Türkiye girişimini sürdürürken, terör örgütüyle kurulan ilişkiler nedeniyle Ekrem Bey, halk nezdinde nasıl mahkum edilebilir? Yolsuzluklar hukuki boyutunun yanında liyakat boyutuyla da irdelenmeli. Diyelim ki, CHP’lilerin iddia ettiği gibi ‘’İhalelerde yolsuzluk var ama bundan belediye başkanlarının haberi yok. Onlar talimat vermedi.’’ Bu tez birkaç ihale için geçerli olabilir. Ama ihalelerin çoğu bu şekildeyse, belediyesinin bütçesinden daha fazla parayı çaldıran belediye başkanına Türkiye Cumhuriyeti teslim edilebilir mi?

Bu yazdıklarımız CHP içinde geçerli. CHP’de davaların siyasi olduğunu, yolsuzluk yapılmadığını ve diplomanın hak edildiğini millete izah etmek mecburiyetinde. CHP’nin bir handikabı da parti içindeki menfaat çatışması. Kameraların karşısında ve mikrofonlara konuşurken herkes Ekrem Beye sahip çıkarda, gerçek tavırlar nasıl olur? Genel başkanlığı kaybetmesinden Ekrem Beyi sorumlu tutan Kemal Bey nasıl davranır? En güçlü rakibinden kurtulan Mansur Bey gelişmelerin önünü açtığını görmüyor mudur? Hele Özgür Bey. Hem Ekrem Beyin vesayetinden kurtulacak hem de cumhurbaşkanı adayı olması mümkün olacak.

CHP ve Özgür Bey an itibariyle başarılı. Milleti sokağa döktüler. Kalabalıklar topladılar. Çok akıllı bir hamle yaparak ön seçime üye olmayanlarında katılımını sağladılar. Şu ana kadar yekvücut olarak Ekrem Beye sahip çıktılar. Öngörülerim gerçekleşirse her hafta bir başka yolsuzluk dosyası sızdırılacak. Kamuoyu bombardımana tutulacak. Kurultay ve il kongresi iptal edilebilir. Hatta kayyum bile atanabilir. Hem bu hamleler hem olağanüstü kongreye gidilmesi hem de CHP’nin genleri bu pozisyonun uzun süre sürdürülmesini zorlaştıracak.

Bu vesileyle bir tespitimi ifade etmek isterim. Vatandaşların oy verme davranışlarında yolsuzlukların sanıldığı kadar etkili olmadığını düşünüyorum. Yerel seçimlerden önce iktidara yakın kanallar haftalarca para kuleleri gösterdiler. CHP oy patlaması yaptı. Muhalefet, iktidara geldiğinden beri Tayyip Beyi yolsuzluk yapmakla suçlar. Bu suçlamalar Tayyip Beye seçim kaybettirmedi. Bunları okuyunca bazı okurlarımın hatırlarına İSKİ skandalından sonra SHP’nin düştüğü durum gelecektir. Oysa SHP’nin oy kaybetmesinin nedeni İSKİ skandalı değildi, belediyelerin son derece başarısız olmasıydı. Zira oylar sadece İstanbul’da değil ülkenin her tarafında dibe vurdu. İstanbul’daki oyların azalma oranı diğer metropollerden daha yüksek değildi.

Vatandaş yolsuzluktan ziyade ülkenin genel gidişine özelliklede ekonomik duruma göre oy verir. 2002 yılında DSP’yi %22’den %1’e ekonominin berbat yönetilmesi düşürdü. DYP ve ANAP ekonomiyi iyi yönetemedikleri için tükendiler. Ak Partinin oyları yolsuzluk iddiaları artınca değil ekonomi kötüleşince düşüyor.

Önümüzdeki seçimlerde sonuçları yolsuzluklardan ziyade ekonomi belirleyecekte olsa, yolsuzluk iddialarının merkeze oturduğu, daha önce şahit olduklarımızdan daha yoğun bir medya savaşına muhatap olacağımız kesin. Bu savaşın taraflardan birinin zaferiyle değil Ekrem Beyin ve Tayyip Beyin cumhurbaşkanı adayı olmalarını sağlayacak bir anayasa değişikliğiyle sonuçlanacağını ve üç güçlü adayın katılacağı bir cumhurbaşkanı seçiminin olacağını düşünüyorum.