Okurlarım Orta Asya ifadesini kullanmama, bu tanımlamanın Sovyetler tarafından uydurulduğu gerekçesiyle tepki gösteriyorlar. Orta Asya yerine Türkistan kavramını kullanmamız gerektiğini ifade ediyorlar. Oysa Türkistan Orta Asya’dan ibaret değil. Türkistan’ın Rus Çarlığı ve SSCB tarafından işgal edilen parçasına yani Kuzey ve Batı Türkistan’a Orta Asya deniyor. Doğu Türkistan Çin’in, Güney Türkistan Afganistan’ın ve Güneybatı Türkistan İran’ın işgali altında. Ulu Türkistan’ın kuzeydoğu ucunda yer alan Bayan Ülge Moğolistan, kuzeybatısında yer alan Astrahan Rusya toprağı.

Nasıl ki Ege Anadolu’dadır ama tek başına Anadolu değildir, Orta Asya’da Türkistan değildir. Orta Asya’ya Türkistan dersek işgalcilerle aynı safa düşmüş olmaz mıyız? Zira Çin Doğu Türkistan’a Sincan, Afganistan Güney Türkistan’a Kuzey Afganistan ve İran Batı Türkistan’a Horasan diyor.

Kullanabileceğimiz en doğru ifade ‘’Hür Türkistan’’ olabilir ama bu tanımlamayı devlet adamlarımız kullanamaz. Zira bu ifadeyle Çin, İran ve Afganistan’ın toprak bütünlüğü hedef alınmış olunuyor. Belki en doğru ifade Batı Türkistan olabilir. Ama Orta Asya, Türkistan değildir. Türkistan’ın bir parçasıdır.

Orta Asya sadece AB için değil dünya için önemli. Hazar’ın iki yanı, Basra Körfezinden sonra dünyada en zengin enerji rezervlerine sahip olan bölge. Düşünün Çin’in doğalgaz ihtiyacının %60’dan fazlasını Türkmenistan, Özbekistan ve Kazakistan karşılıyor. AB’nin petrol ihtiyacının %13’ünü, Çin’in %10’dan fazlasının tek başına Kazakistan karşılıyor. Kırgızistan ve Tacikistan’ın su kaynakları Orta Asya, Afganistan ve Pakistan’ın elektrik ihtiyacını karşılayacak potansiyelde.

Orta Asya sadece enerji zengini değil. Neredeyse bütün madenlerde devasa stokları var. Orta Asya, dünyadaki manganez cevherinin yüzde 38,6'sını, kromun yüzde 30,07'sini, kurşunun yüzde 20'sini, çinkonun yüzde 12,6'sını ve titanyumun yüzde 8,7'sini teşkil eden büyük yataklara sahip. Örneğin yıllık bazda, Kazakistan’ın bakır ve Özbekistan’ın altın ihracatı Türkiye’nin bütün maden ihracatından fazla. Kırgızistan her yıl milyarlarca dolarlık ham altın ihraç ediyor.

Nadir toprak elementlerinde de Çin’den sonra bilinen en yüksek stoklar Orta Asya’da. Nadir toprak elementleri, Çin’in ileri teknoloji de ABD ve AB’nin önüne geçmesini sağladığı için stratejik açıdan çok önemli. Çin, Batılıların pahalı madenlerden yaptığı makineleri, iletkenleri, parçaları, yarı mamul ve mamulleri topraktan elde edildiği için çok ucuz olan elementlerden yaptığından rekabet üstünlüğü kazandı. Batı bu sorunu çözemezse geri kalmaya mahkum. Trump’ın Grönland’ı istemesinin ve Zelenski’yi 500 milyar dolar değerinde nadir toprak elementi rezervlerini ABD’ye vermeye zorlamasının nedeni bu durum.

Türk ülkelerinin hem enerjide hem de madenlerde potansiyelleri şu an ki ihracatlarından çok daha fazla. Sıkıntıları açık denizlere çıkışlarının olmaması. Daha doğrusu, Moğolistan’la birlikte açık denizlere en uzak ülkeler olmaları. Yani denizlere çok yüksek maliyet ödeyerek ulaşıyorlar. Bu da rekabetçi olmalarını engelliyor.

AB, bu kaynakları zenginliğe çevirmek ve bu zenginliğe ortak olmak için kapsamlı bir proje geliştirdi. Stratejik ortaklık bu projenin zemini, düzenlenen zirve ilk adımı. 300 milyar avrodan fazla kaynak aktarılacak olan KÜRESEL GEÇİT PROJESİNİN hedeflediği coğrafyaların başında Orta Asya geliyor.

Başlangıçta aktarmayı planladıkları tutar 22 milyar avro. 12 milyar avroyu madenlere, iletişime, suya, ulaşım altyapısına ve sanayileşmeye ayıracaklar. 10 milyar avro ise, Orta Asya’yı en hızlı şekilde ve enerji nakil hatlarını da içererek Avrupa’ya bağlayacak olan Trans Hazar Koridoruna harcanacak. Koridor mevcut haliyle Hazar’ın iki yakasını bağlayacak bir köprü içermiyor olsa da kısa süre zarfında bu köprü olmadan coğrafi bütünleşmenin sağlanamayacağı anlaşılacaktır.

AB, önerdiği projenin Türk ülkeleri için cazip olmasını önemsemiş. Şöyle ki talep ettiği hiçbir madeni ve elementi ham olarak istemiyor. İşlenme ve üretim Orta Asya’da yapıldığından, katma değerin ciddi kısmı Orta Asya’da kalıyor. Türk ülkelerinin petrol, doğalgaz, maden ve pamuklarının %90’dan fazlasını ham olarak yani çok düşük fiyattan sattığı düşünüldüğünde projenin ne kadar cazip olduğu daha iyi anlaşılır.

Bu model çok ağır çevre normları uygulayan AB içinde avantajlı. Hem çevreleri kirlenmeyecek hem de sanayi kurmak zorunda kalmayacaklar. Zira sanayi kursalar hem daha fazla göçmen kabul etmek zorunda kalacaklar hem de yüksek ücretler ve çevre normları nedeniyle maliyetleri Orta Asya’ya ödediklerinden yüksek olacak.

AB savaştan önce doğalgaz da Rusya’ya bağlıydı. Savaşın başlamasından itibaren Amerika’dan doğalgazın ortalama 4-5 katı yüksek fiyatla kaya gazı alıyorlar. Azerbaycan’dan aldıkları gaz, Çin’in Türk ülkelerinden aldığından üç kat pahalı da olsa kaya gazından çok daha ucuz.

AB netice almak için yukarıda özetlediğimiz yatırımlarla ve bütçeyle sınırlı kalmayacak. Başta EBRD olmak üzere Avrupalı bankalar Orta Asya’da faaliyete geçerek yatırımcıları kredilendirecekler. Böylece özel sektörün öncülüğünde madenlere, petrole ve gaza bağlı sanayileşme gerçekleştirilecek.

Bu atılım AB’nin maliyetlerini düşürerek rekabet gücünü yükseltmenin yanında Çin’in maliyetlerini yükselteceği içinde AB açısından önemli. Zira Çin birçok üründe AB’nin rakibi. Proje hayata geçirilirse (AB başlattığı projelerin çok azını tamamlayabiliyor.) Türk ülkeleri ekonomik ve coğrafi olarak Avrupa’ya entegre olurlar. Bu entegrasyon Türkiye ve Azerbaycan üzerinden olacağından Türk dünyası idealini güçlendirir.