Türkiye'nin savunma sanayii, özellikle insansız hava araçları (İHA) alanındaki atılımları ve hızla artan ihracatıyla küresel bir oyuncu olarak dikkat çekiyor. Ancak bu etkileyici yükseliş, ABD ile S-400 füzeleri ve F-35 savaş uçağı programı üzerinden yaşanan gerilimler ve İHA'ların çatışma bölgelerindeki kullanımına yönelik artan etik tartışmalar gibi önemli pürüzlerle birlikte yaşanıyor.
İhracatta Rekorlar Kırılıyor, Yeni Pazarlar Hedefleniyor
Savunma ve havacılık ihracatı 2024 yılında 7 milyar doları aşarak tarihi bir zirveye ulaştı. Bu başarıda Baykar, TUSAŞ ve Aselsan gibi firmaların büyük payı var. Türkiye, ürünlerini 170'ten fazla ülkeye satarken , son dönemde özellikle ABD ve Avrupa pazarlarına yönelik güçlü bir açılım gözleniyor. Ancak bu ihracat başarısı, sektörü ekonomik olarak dış satışlara daha bağımlı hale getirme riskini de taşıyor.
"Katil Dronlar" mı, "Diplomasi Aracı" mı? İHA'ların İki Yüzü
Bayraktar TB2 ve Akıncı gibi Türk İHA'ları, Libya, Karabağ ve Ukrayna gibi savaş alanlarında oyun değiştirici olarak görüldü. Ankara, bu İHA'ları "İHA diplomasisi" adını verdiği bir stratejiyle dış politikasında aktif olarak kullanıyor, özellikle Afrika'da yeni ortaklıklar kuruyor. Fakat madalyonun diğer yüzünde, bu İHA'ların Etiyopya ve Burkina Faso gibi ülkelerde sivil kayıplara yol açtığına dair ciddi iddialar ve raporlar bulunuyor. Türkiye'nin "sorgusuz sualsiz" olarak nitelenen ihracat politikası uluslararası alanda eleştirilere hedef oluyor.
Geleceğin Silahları: Kaan Savaş Uçağı ve TCG Anadolu Mercek Altında
Türkiye'nin 5. nesil savaş uçağı projesi Kaan (TF-X), ilk uçuşunu başarıyla gerçekleştirdi. Gizlilik (stealth), gelişmiş sensörler ve İHA'larla ortak operasyon gibi iddialı yeteneklere sahip olması hedefleniyor. Ancak projenin önünde motor bağımlılığı ve geliştirme takvimi gibi belirsizlikler var. Suudi Arabistan'ın projeyle ilgilendiği konuşuluyor. Diğer yandan, dünyanın ilk İHA gemisi olarak tanıtılan TCG Anadolu, F-35 programından çıkarılmaya karşı geliştirilen yenilikçi bir çözüm olarak görülüyor ve ABD Donanması ile ortak tatbikat yaparak birlikte çalışabilirlik yeteneğini sergiledi.
ABD ile İlişkiler: S-400 Düğümü ve F-35 Hayali
Türkiye'nin Rusya'dan S-400 hava savunma sistemi alması, ABD ile ilişkilerde derin bir krize yol açtı. Bu durum, Türkiye'nin F-35 savaş uçağı programından çıkarılmasına ve CAATSA kapsamında yaptırımlara maruz kalmasına neden oldu. Yaptırımlar, özellikle kritik parça tedariki ve ihracat lisansları konusunda sektörü olumsuz etkiliyor. Ankara, yaptırımların kaldırılmasını ve F-35 programına geri dönmeyi talep ediyor. S-400'lerin operasyonel olarak kullanılmaması bir çözüm formülü olabilir mi sorusu gündemde. Yakın zamanda onaylanan F-16 satışı olumlu bir adım olsa da, temel S-400/F-35 sorununu çözmüyor.
Yerlilik Hedefi Büyük Ama Engeller Var
Türkiye, geçmişte yaşadığı silah ambargoları nedeniyle savunma sanayiinde kendi kendine yeterli olmayı uzun süredir hedefliyor. Yerlilik oranı %80 seviyelerine ulaşmış durumda. Ancak özellikle motor, yarı iletken gibi kritik yüksek teknoloji bileşenlerinde dışa bağımlılık devam ediyor. Ülkedeki yüksek enflasyon, Türk Lirası'nın değer kaybı ve nitelikli mühendislerin yurt dışına gitmesi (beyin göçü) gibi ekonomik ve beşeri sorunlar da bu hedefin önündeki önemli engeller. Bazı analizler, "tam bağımsızlık" söyleminin pratik bir hedeften çok iç politikaya yönelik bir mesaj olduğunu öne sürüyor.
Tartışmalar Büyüyor: İnsan Hakları ve Jeopolitik Riskler
Yabancı basında, Türk İHA'larının Etiyopya, Burkina Faso, Somali gibi ülkelerde kullanılması sonucu sivillerin hayatını kaybettiği veya yaralandığına dair ciddi raporlar ve suçlamalar giderek artıyor. Türkiye'nin silah ihracatında yeterince seçici davranmadığı ve insan hakları sicilini göz ardı ettiği eleştirileri yapılıyor. Bu durum, Kanada gibi bazı müttefiklerin İHA teknolojisi ihracatını durdurmasına ve Fransa gibi ülkelerle rekabetin artmasına neden oluyor. Ayrıca, Rusya'ya yönelik yaptırımları delebilecek askeri kullanıma uygun malzeme ihracatı yapıldığı iddiaları da endişe yaratıyor.
Gelecek Ne Getirecek? Fırsatlar ve Tehditler
Uluslararası medya, Türk savunma sanayiinin başarılarını takdir etmekle birlikte, artık daha eleştirel ve sorgulayıcı bir bakış açısı sergiliyor. Sektörün büyüme potansiyeli taşıdığı ancak geleceğinin; ABD ile ilişkilerin normalleşmesi, ekonominin istikrara kavuşması, teknolojik bağımlılıkların aşılması ve etik tartışmaların yönetilmesine bağlı olduğu vurgulanıyor. Türkiye, artık küresel savunma sahnesinde göz ardı edilemeyecek, etkili ancak aynı zamanda politikaları ve eylemleri nedeniyle sıkça tartışılan bir aktör konumunda.