Türkiye’de diş sıkma görülme oranının ortalama yüzde 70-80 civarında olduğunu belirten Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi İpek Necla Güldiken, “Günümüzde bu şikâyetlerle bize başvuran hasta sayısı oldukça artmıştır. Bunun olası sebepleri modern yaşamın getirdiği ağır çalışma koşulları, postür kaybına neden olan bilgisayar başında uzun süreli çalışma, yorgunluk ve psikolojik strestir” dedi.

İstinye Üniversitesi Ağız ve Diş Sağlığı Uygulama Merkezi İSÜ Dent’ten Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi İpek Necla Güldiken, bruksizm -diş sıkma- hakkında açıklamalarda bulundu. Bruksizmin tanımını yapan Dr. Öğr. Üyesi Güldiken, “Bruksizm tanım olarak dişlerin istemsiz bir şekilde sıkılması veya gıcırdatılması olup bu durum parafonksiyonel -fonksiyon dışı- bir eylem olarak değerlendirilmektedir. Halk arasında diş sıkma olarak da bilinir” diye konuştu.

ÇENE AĞRILARINA DİKKAT EDİLMELİ

Görülebilecek belirtilerden bahseden Dr. Öğr. Üyesi Güldiken, “Bruksizmin belirtileri çene kaslarında ağrı, aşırı kasılma -spazm-, yorgunluk ve çenelerde katılık hissi ile ilerleyen dönemde dişlerde ve çene ekleminde aşınmalar, hassasiyet ve eklem deformasyonudur. Kulak önünde çene fonksiyonları sırasında hasta veya hekim tarafından hissedilen/işitilen ses ile kendini gösterebilir” ifadelerini kullandı.

60 yaşından sonra yemeği bırakmanız gereken tek yiyecek! 60 yaşından sonra yemeği bırakmanız gereken tek yiyecek!

HASTA SAYISI OLDUKÇA FAZLA

Türkiye’de diş sıkma görülme oranının ortalama yüzde 70-80 civarında olduğunu söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Güldiken, “Günümüzde bu şikâyetlerle bize başvuran hasta sayısı oldukça artmıştır. Bunun olası sebepleri modern yaşamın getirdiği ağır çalışma koşulları, postür kaybına neden olan bilgisayar başında uzun süreli çalışma, yorgunluk ve psikolojik strestir” dedi.

UYKU ESNASINDA GÖRÜLEBİLİR

Uyurken dişlerimizi neden sıkabileceğimize değinen Dr. Öğr. Üyesi Güldiken, “Diş sıkma veya gıcırdatma eylemi günün herhangi bir saatinde gerçekleşebileceği gibi çoğunlukla uyku esnasında görülmektedir. Kişi bazen farkında bile değildir. Bu nedenle bruksizm bir yönüyle de bir uyku bozukluğu olarak sınıflandırılmaktadır” diye konuştu.

ÇENE CERRAHLARI TARAFINDAN TANI KONULUYOR

Diş sıkma tanısının nasıl konulduğunu söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Güldiken, “Yukarıda bahsi geçen şikâyetlerle başvuran hastaların tanısı; çoğunlukla çene cerrahları, protetik diş tedavisi uzmanları, fizik tedavi uzmanları ve ortodonti uzmanları tarafından konmaktadır” ifadelerini kullandı.

DİŞ ETİ İLTİHABI GÖRÜLEBİLİR

Diş sıkmanın uzun vadedeki etkilerine dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Güldiken, şu bilgileri paylaştı:

“Hasta diş sıkmaya devam ettiği sürece ağız bölgesindeki hasar daha da artar. Diş minesinde çatlaklar, dişlerde hassasiyet, mine kırıkları, diş eti iltihabı, diş eti kanamaları ve diş kayıpları görülebilmektedir. Uzun vadede kemik erimesi ve diş eti çekilmesi ile karşılaşılabilmektedir. Aynı zamanda diş sıkmaya devam eden hastalarda geniş restorasyonlara ihtiyaç duyulabilmektedir. Bu sorunlar kişinin yaşam kalitesini düşürmektedir.”

DİŞLERDE KALICI AŞINMALAR OLUŞABİLİR

Tedavi edilmeyen bruksizmin farklı sağlık problemlerine neden olabileceğini belirten Dr. Öğr. Üyesi, “Bu durum mutlaka tedavi edilmesi gereken bir problem olarak görülmeli ve benzer şikâyetlere sahip bireyler mutlaka gerekli sağlık kuruluşlarına başvurmalıdır, aksi takdirde tedavi edilmeyen bruksizm kalıcı çene eklemi deformitelerine ve şiddetli ağrılarla seyreden çene yüz ağrısı sendromuna sebebiyet verebilir. Dişlerde kalıcı aşınmalar meydana gelebilir. Bu durumun tedavisi multidisipliner yaklaşım gerektiren yani birçok uzman hekimin rolünün olduğu bir dizi basitten komplike ilerleyen tedavi yöntemlerinin hastaya spesifik olarak izole veya kombine biçimde uygulanmasıyla gerçekleştirilir” dedi.

FİZİKSEL EGZERSİZLER UYGULANABİLİR

Diş sıkma tedavisinin nasıl olduğunu söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Güldiken, “Tedavi genellikle dişleri koruyucu apareylerin ve ilaçların kullanıldığı, fizik tedavi egzersizlerinin uygulandığı koruyucu yaklaşımlar ile başlar. Bir sonraki basamak minimal invaziv yöntemler olarak değerlendirilen eklem veya kas içi -botoks, lokal anestezi, kuru iğneleme vb.- enjeksiyonlardır. Eklem içinin fiziksel olarak yıkanması -artrosentez- bir diğer minimal invaziv cerrahi metot olup, bu yöntemlerle sonuç alınamadığında eklem cerrahileri ve nöropatik ağrı tedavilerine geçilebilmektedir. Sıkma ve gıcırdatma alışkanlığının önlenmesi için mutlaka çene eklemi (TME) uzmana başvurmalı ve size özel koruyucu yaklaşımlardan faydalanmalısınız” diye konuştu.

Editör: Habererk Haber Merkezi