Mart sonuna kadar idareler faaliyet raporlarını açıklamak zorunda. Nitekim birçok idare faaliyet raporlarını açıklamaya başladı. Bunlar arasında üniversitelerin açıkladığı faaliyet raporunu da görüyoruz. Raporlardaki süslü ifadeler dikkatlerden kaçmıyor.
Ölümsüz Aytmatov
Türk dünyasının yetiştirmiş olduğu büyük yazar Cengiz Aytmatov, milletinin tarih boyunca kazandığı sosyal, kültürel, ahlaki, edebi, askeri zenginliğini eserlerine yansıtmış, yaşadığı coğrafyanın insanının tarih içinde kazandığı değerleri, acılarını, kahramanlıklarını, tecrübelerini yazıya döküp ölümsüzleştirmiş, halkının içine düştüğü zor durumları eserlerinde en güzel şekilde anlatmış, onların çözümlerine dair ipuçları göstermiş, önemli bir yazardır. 10 Haziran 2008 tarihinde vefat etti ve babasının yanına, Ata Beyit’e defnedildi. Aytmatov’un cenaze merasiminde sadece Kırgız halkı değil Bişkek’teki farklı milletlere ait insanlar da vardı ve onlar da çok üzüldüler, hep birlikte ağladılar. Bişkek’te Filormanya’da; Aytmatov’un cenazesi, halkın ziyaretine açılmış, halk son defa o “büyük insanı” görebilmek için uzun kuyruklar oluşturmuş ve halk o çok dokunaklı ağıtlarını “ Cengiz’imiz gitti” diyerek yakıyor, Filormanya o ağıtlar ile inliyordu. "Cengiz” Kırgız halkı için önemli bir değerdi, halkın derdi ile dertlenir ve çözümlerini hikayelerine yansıtırdı. O ölse de “ölümsüz” bir halk kahramanı idi.
5018 Sayılı Kanuna Göre Faaliyet Raporu
5018 Sayılı Kanun’un 25'inci maddesine göre kamu idareleri; birim faaliyet raporlarını esas alarak idarenin faaliyetleri ile performans sonuçlarını gösterecek şekilde üst yöneticiler tarafından idare faaliyet raporu hazırlanmaktadır.
Faaliyet raporları “mali saydamlık” ve “hesap verme sorumluluğunu” sağlayacak şekilde hazırlanır. Faaliyet raporlarında yer alan bilgilerin “doğru, güvenilir, önyargısız ve tarafsız” olması zorunludur. Faaliyet raporları, ilgili tarafların ve kamuoyunun bilgi sahibi olmasını sağlamak üzere “açık, anlaşılır ve sade bir dil” kullanılarak hazırlanır. Faaliyet raporlarında yer alan bilgilerin eksiksiz olması, faaliyet sonuçlarını tüm yönleriyle açıklaması gerekir.
Mart ayı içerisinde idareler, 2023 dönemi faaliyet raporlarını hazırlayarak web sayfalarına koymaya başladılar.
Üniversitelerin idare faaliyet raporlarında durum
Üniversitelerin idare faaliyet raporları incelendiğinde; fiziki yapı, personel kaynağı, öğrenciler, mali durum ve akademik faaliyetler ayrıntılı bir şekilde bu raporda açıklandığı görülmektedir. Türkiye’de tüm illerde üniversite bulunurken, her üniversitenin de fiziki, idari ve beşeri kapasitesinin aynı olması mümkün değildir. Bu farklılıklar olsa da, yeni kurulmuş üniversitelerin bazılarında ( Kars Kafkas Üniversitesi…) üniversite kampüslerinde olumlu, pozitif bir tablo sergilenirken, eski kurulmuş üniversitelerde ( Dokuz Eylül Üniversitesi, Akdeniz Üniversitesi… ) tam tersi bir durumun ortaya çıkabildiğini görmek mümkündür.
Üniversitelerin idare faaliyet raporları incelendiğinde, özellikle dikkatimizi çeken bir bölüm vardır: Üniversitenin güçlü ve zayıf yönleri. Zayıf yönleri belli olup zaten üniversiteler tarafından bu özellikler kabul edilmektedir. Ancak asıl problem güçlü yönlerin ifade edilmesinde ortaya çıktığı görülmektedir. Mesela “Aidiyet hissi gelişmiş çalışan ve öğrenci yapısı”, “Paydaşlarla olan yakın ve güçlü ikili ilişkileri”, “Güçlü öğrenme kaynakları ve altyapı olanakları”, “Üniversitenin topluma hizmet üreten güçlü kampüs alt yapısı, zengin olanakları”, “Üniversite bünyesinde yer alan tüm birimlerde topluma hizmet sorumluluk ve bilincinin gelişmiş̧ olması, çok sayıda toplumsal duyarlılık projesinin yürütülmesi”, “Takım çalışmasını benimsemiş̧ dinamik üniversite yönetimi ve liderliği”, “Şeffaf ve katılımcı yönetim anlayışına sahip, sorun çözme hızı yüksek yönetim kadrosuna sahip olunması” gibi kurumsal yetenek ve kapasiteyi ortaya koyan güçlü yönler sözkonusu idare faaliyet raporlarında güçlü yön olarak ifade edilmektedir.
Gerçekten üniversitelerde durum bu şekilde mi?
Keşke öyle olsa idi? O rektör, dekan, müdür gibi idarecileri görevlerinden sürelerini tamamladığı zaman ya da tamamlamadan ayrıldığında onları “ağıtlar yakarak” uğurlasa idik. Örneğin Siirt Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinin dekanlığını 2 yıldan fazladır bir veteriner öğretim üyesi yapıyor. Fakültede dekanlığa atanacak profesör öğretim üyesi de var ama neden atama yapılmaz bilinmiyor. Siirt Üniversitesi sadece bu görevlendirmelere bir örnek. YÖK’te, Türkiye’deki üniversitelerde hangi fakültede alan dışı görev yapan dekanların isimleri bilinmektedir. YÖK’ten eğer istenilirse bu dekanların kimler olduğu ortaya çıkacaktır. Eskiden üniversitelerde dekanların vekalet yolu ile görevlendirilmeleri 6 ayı geçmiyordu. Şimdi kaç 6 ay geçtiği halde bu görevlendirmeler bitmiyor. Peki böyle bir durumda farklı bir meslekten dekan atanması halinde, o dekanın fakülteye hakimiyeti ne olabilir? Öğretim üyelerinin o dekanı benimsemesi ne derecede olabilir? Böyle bir ortamda sözkonusu birimde aidiyet, huzur ve takım çalışmasından söz etmek mümkün müdür?
Bir de rektörlerin öğretim üyelerine “randevu vermeme halleri” bulunmaktadır. Akdeniz Üniversitesi rektörünün öğretim üyelerine randevu vermediği iddia edilmektedir. Böyle bir durumda “Takım çalışmasını benimsemiş̧ dinamik üniversite yönetimi ve liderliği”nden bahsetmek mümkün mü? Daha başka üniversitelerde de var bu şekilde randevu verilmeyen hal. Onları da zamanı gelince açıklayacağız.
Sonuç olarak, faaliyet raporlarının idarelerin performansını objektif bir şekilde değerlendirmesi ve topluma doğru bilgi sunması önemlidir. Ancak bu raporların içeriğinin gerçeklikle uyumlu olup olmadığının sorgulanması ve eksikliklerin giderilmesi gerekmektedir. Aksi halde, idarelerin gerçekten de ölümsüzleştirilmesi mümkün olmayacaktır.