Son KHK, doğru anlaşılmadı diye düşünen varsa hala bakın Başbakan güzelce açıklamış. AKParti Burdur il kongresine katılan Yıldırım aynen şunu dedi; "Son günlerde bir tartışma var. Önüne gelen konuşuyor. Neymiş, biz bir düzenleme yapmışız, vatandaşları korumaya almışız. Ne yapacaktık, darbeye karşı alçakların karşısına hayatını koyan insanlara "Niye gelip darbeyi önlediniz?" mi diyecektik. Burdurluların güzel bir lafı var. Güttüğü 3 keçi, ıslığı dağı taşı deldi geçti. Kılıçdaroğlu'nunki da aynı buna benziyor. Ne var bunda? Bir daha darbe girişimi olursa vatandaşlar sokağa çıkmasın mı?’’
Bunun üzerine ne desin başka? Ne yazık ki hukukçu sayılan bir sürü aymaz bile en hafif haliyle bile anarşizme yol açacak bu KHK yi savunmak için abuk subuk tefsir ve tevil derdindeler. Onlara tek söz; Zırva tevil götürmez. Demokratik hukuk devletinde darbelere dur demek hak, hatta hukuk-adaletten yana her vatandaş için bir görevdir. Ancak bu görevi zihnen, siyaseten ve hukuken karşı durarak yerine getirebilir.
Darbelere karşı durmanın yolu, siyaseten eğitimle toplumun genelini bilinçlendirerek demokrasi kültürünü hakim kılmak, teşebbüsüne zemin oluşturabilecek uygulamalardan sakınmak ve hukuken de darbecilere sert ve ağır cezalar, yaptırımlar konması ve mutlak surette uygulanmasıyla mümkündür. Aksi halde sistem hukuk dışılığı aynı usulle bertaraf etme ilkelliğinden kurtulamamış bir kabile devletine dönüşür. Demokrasi, hatayı kendi içerisinde tamir kabiliyeti en yüksek rejim olduğu için iyidir. Tercihe şayan olması da bu yüzdendir. Demokrasilerde meşruiyetin kaynağı halkın iradesiyle yönetenlerin, yasalara uygun idareleri zorunlu ve sistemin korunması da ancak bu yolla olur. Demokrasinin gayrimeşru yollarla korunması diye bir düzen yahut usul hiçbir yerde yoktur.
Hukukçulara da bir çift söz etmek gerekirse; Bu KHK daki düzenleme af değildir, yargı muafiyeti veya dokunulmazlığı da değildir. Bu eylemi suç olmaktan çıkaran çok daha tehlikeli bir şeydir. Malum suçun 3 unsuru var. 1-Maddi unsur (eylem-hareket-fiil), 2-Manevi unsur (kast-taksir), 3-hukuka uygunluk sebebi yokluğu. İşte bu son unsuru yok eden yani suç olması için gerekliliği ortadan kaldıran ve eylemi hukuka uygun hale getiren de budur. Bir kimse bu kapsamda birini öldürür, yaralar, kaçırır, işkence eder ve zorla bir yerde tutarsa darbecilere karşı eylem sayıldığı an suç olmaz. Darbeciler kim? Destekçileri kimler? Yahut referandumda olduğu gibi örneğin hayır diyenler ya terörist ya da yandaşı sayılır ve vatan haini(!) olurlarsa, vatansever(!) silahlı palalı milisler onlara ne yapmazlar?
Başbakanın baştaki konuşmasına göre bu süreli, sınırlı bir KHK olmayıp darbe girişiminde el’an da kullanılacakmış. Peki hala 15-Temmuzu tam olarak aydınlatamamış bir iktidarın kurgu bir darbe girişimiyle ortalık kan gölüne dönerse kim sorumlu olacak? Bu nevi normlar sivil silahlı oluşumları tetikler ve ileride telafisi mümkün olmayan yaralara ve istismarlara yol açar. HÖH ve benzeri örgütlenmelerin tam da bu amaçlı olduğunu ispata yarar. Unutmayınız ki bu tür düzenlemeler gün gelir karşıtlarını yaratır ve aynı KHK sahibinin başını da yer. Çünkü Allah korusun bir iç savaşta kimin kime ne yapacağı hiç belli olmaz. O yüzden Meral Akşener’in iç savaş çıkarır uyarısı yerindedir. Hadi O’na inanmıyorsunuz AKP mahallesinden gelen itirazlara kulak verin. Eski C.Başkanı A.Gül’e siyaseten sallamak yerine acaba diye biraz düşünün.
Demokratik hukuk devleti düzeni, adaletle yönetim ülkedeki tüm sorunları çözmeye yeterli ve en etkili yoldur. Bundan ayrılarak bir şeyi başarmak ve düzeni sağlamak imkansızdır. Çünkü bu topraklar diktatörlüğe geçit vermez, bu toplum da demokrasinin, hukuk devletinin faziletini görmüş, yaşamış ve inanmıştır. Daha iyi yarınlara başlangıç olması dileğiyle, İYİ YILLAR TÜRKİYEM.