Siyasetçisinden hukukçusuna, eğitimlisinden eğitimsizine, herkesimin ağzında bu tekerleme. Memlekette hukuk yok kardeşim. Peki gerçek öyle mi? Örneğin hukuk yoksa cebindeki hüviyet cüzdanının temeli ne? Anayasa 66.madde ve bağlı yasa ve yönetmelikler olmasa kim nasıl ve neye istinaden verebilir o cüzdanı? O olmazsa ne yapabilirsin bu hayatta bir düşünsene. Okula gidebilir misin? Ev, araba alabilir misin? Aldın diyelim o arabayı kafana göre her yerde sürebilir misin? Hayır.. Bunların tamamının bir kural, kaidesi var. Ve biz onların tümüne hukuk diyoruz. Şimdi söyle bakalım hukuk yoksa sen nasıl varsın, ya da olacaksın?
Bu tür esassız ve sloganik kabullerin şikayet ettikleri hukuksuzluğu normalleştirip, meşrulaştırdığından bîhaberler. Hukuk yoksa eğer hukuksuzluk da olamayacağını düşünmekten aciz ve tembeller. Hal böyle olunca tüm kavram ve kurallar anlamını yitiriyor. Biz bize yeteriz sloganı gibi biz bize benzeriz durumu normalleşince; Demokrasimiz bize özgü şekilci oluyor, tıpkı siyasetimiz ve dindarlık anlayışımız gibi. Seçimleri bizim parti kazanırsa milli irade kutsal, demokrasi de tadından yenmez oluyor. Ötekiler kazanırsa eğer iki başlılık, paralelcilik, tu kaka gibi bir şey. Oysa çok partili siyasi tecrübemizde tüm toplum kesimlerini en az bir kere düşman sayıp düdük çalanlara inat, uzlaşmacı bir anlayış zeminine oturmalıydı değil mi? Atlatılan onca badireye, çekilen bunca sıkıntıya nazaran gelinen nokta ne yazık ki hep aynı. Ele geçirilen iktidar kutsallaşıyor ve muhakkak surette korunmaya değer bir ulvi güç oluyor. İktidarı kaybetmek giderek hayati bir mesele ve ölüm kalım savaşına dönüyor.
Sonrasında herşey bu endişenin etrafında şekillenip gelişiyor. Milliyetçiliği devletin ve "tuttukları" partinin her politikasını ölümüne savunup, muhalif olanları "hain" ilan etmek sanan ve onlarsız devletin de ülkenin de batacağını düşünüp, dünyanın merkezini kendileri kabul eden ağır mental sorunlu bir kitle oluşuyor. Bunun vatan sevgisi değil, kamu kaynaklarından nema-mama sevgisi olduğu araya kaynayıp gidiyor.
Memlekette bir hukuk var ki ''hukuksuzluk'' ona istinaden konuşulup tartışılıyor. Aslında ''alemin muradı bir de rivayet muhalif'' sözündeki gibi. Kastedilen belki de ; ülkede hukuk var ama adalet yok. Karşı çıkılması ve durulması gereken yer burası. Sanırım işin esası ya anlaşılamıyor ya da hukuk yok denerek muhalefet etme kolaylığına kaçılıyor. Nihayet adalet duygusunun özümsenip içselleştirilip savunulacak bir değer olduğunun bilinmemesinden kaynaklanıyor. Öte yandan herkes olmadığını savunduğu hukukun da lehine olmasını ve uygulanmasını istiyor. Bu zihni zafiyet hali yaygınlaşınca, adaletsizliği redde ve karşı durmayı da zaafa uğratıyor.
günlerde hedefe konulan anayasa mahkemesi tartışmalarına bu açıdan bakmak gerekiyor. Neredeyse tümü bu iktidar döneminde atanmış-seçilmişlerden müteşekkil mahkeme şimdi neden topa tutuluyor? Unutmayalım ki anayasa mahkemesine hak ihlali gerekçeli bireysel başvuru bu hükumet döneminde getirildi. Çok da iyi edildi, ancak bugün aynı sebepten tu kaka ediliyor. O günden beri mahkemeye gelen ve esastan incelenen başvuruların %92’sinde hak ihlali olduğu kararı verildi. Bu, Türkiye’de insan hakları ihlallerinin sıradanlaştığının en yüksek yargı merciince açık ve kesin biçimde tespiti demektir. Çünkü hukukta insan haklarını, yürütme-idare-devlet ihlal eder. Kişilerin ihlalleri adi suçtur, mer'i yasaya göre yargılanır ve ceza görürler. Hukukta insan hakları ihlali zorunlu ve mutlak biçimde iktidar eliyle olur.
Anayasa mahkemesinin teşkili anayasa hükmüdür, yasa ile yapısının değiştirilmesi imkansızdır. Cumhur iktidarının Meclis'te anayasa değişikliğine sayısı ve gücü yetmiyor. Öyleyse bu yaygara neden? Mahkemeyi baskı altına alıp adil kararlar vermelerini önlemek. Yeni yılla birlikte Yüksek Seçim Kurulu da tartışılmaya başlanacak ve halkın sorunları gündemden düşecek. Muhalefetin buna ve adını söyleyip içeriğinden hiç söz etmediği güçlendirilmiş parlamenter sistem konularını tartışmaya hazırlık yapması gerek. Bir de memlekette hukuk yok lafından vazgeçip işin gerçeğini ifade ve halkı ikna için hukuk var ama adalet yok demesi gerek. Siyasi partilerin varlığının da hukuka bağlı ve bir hukuka göre örgütlenip faaliyette bulunduğunu bilerek konuşacak.