Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, akıl sınırlarını zorlayan iddiasıyla yine sahnede: Güya yapay zeka, Yasin Suresi'ndeki Güneş'in yörüngesiyle ilgili ayet (Ayet:38) karşısında "şaşkınlığa" uğramış, "hayretler içinde" kalmış!
İnsanın aklına şu soru geliyor;
Kod yığınından ibaret makine mi gerçekten şaşırdı, yoksa Başkan, kamuoyunun zekasıyla alay mı ediyor?
Açıklamaları, teknolojik cehaletin mi, yoksa hesaplı algı operasyonunun mu ürünü?
Yapay Zeka "Hayret" Eder mi? Komedinin Perde Arkası
Öncelikle temel gerçeği tokat gibi yüzümüze çarpalım: Yapay zeka "şaşırmaz", "hayret etmez", "duygulanmaz". O, silikon ve koddan müteşekkil, veri işleyen, kalıplara göre yanıt üreten araçtır. Ona insani duygular atfetmek, en hafif tabirle, teknolojinin nasıl çalıştığına dair temel bilgi eksikliğidir. Yapay zekanın, programlandığı üzere, "Vay canına, ne kadar derinsoru!" gibi pohpohlayıcı yanıtlar vermesi mümkündür; ancak bunu gerçek "şaşkınlık" sanmak, ya safdillik ya da kasıtlı çarpıtmadır.
Başkan'ın bariz gerçeği göz ardı ederek "şaşkın yapay zeka" masalı anlatması, hangi amaca hizmet etmektedir?
Yasin 38: Mucize mi, Malumun İlanı mı?
Gelelim o meşhur ayete: "Güneş de kendi yörüngesinde akıp gitmektedir..." Erbaş, sanki asırlar öncesinden gelen bilimsel kehanetmiş gibi sunuyor. Oysa basit tarih bilgisi bile, Güneş'in hareketine dair gözlemlerin ve yorumların Kuran'dan binlerce yıl öncesine, Mısır'a, Mezopotamya'ya dayandığını gösterir.
Ayetin indiği dönemdeki yaygın kozmolojik anlayış zaten gök cisimlerinin hareket ettiği yönündeydi. Hatta ayette geçen "müstekar" (karar kılınan yer) kelimesinin, "yörünge" anlamına gelen "felek"ten farklı olması, anlamı "Güneş belirli bir sona doğru gidiyor" şeklinde değiştirir ki, modern bilimle daha az uyumludur. Dahası, ayetin basitçe Güneş'in günlük doğuş-batış hareketini veya mevsimleri anlattığı yorumu da yaygındır.
Peki öyleyse, bunca farklı yorumu ve tarihsel bağlamı olan, hatta bilimsel olarak "mucize" sayılması zorlama kaçacak ifadeyi, yapay zekayı "şaşırtacak" delil gibi sunmanın mantığı nedir?
Gerçek Yanıtlar: Yapay Zeka Ne Dedi?
İddianın sağlaması yapıldığında tablo netleşiyor: Yapay zeka, Yasin 38 sorulduğunda "şaşırmıyor". Aksine, son derece mekanik şekilde ayetin metnini, mealini ve standart açıklamaları sıralıyor. Farklı yapay zeka modelleriyle yapılan denemeler, istisnasız olarak analitik, bilgiye dayalı, duygudan arınmış yanıtlar alındığını gösteriyor. "Çatır çatır" cevap veren, hatta ifadenin 1300 yıl önce de yazılabileceğini belirten makine var karşımızda, "hayretler içinde" kalan değil. Erbaş'ın iddiası hayal ürünüdür ve sıradan yanıtı kamuoyuna "şaşkınlık" olarak pazarlama girişimidir. Ne kadar daa vahim?
Neden Bu Tiyatro? Amaç Ne?
İnsan sormadan edemiyor:
Neden? Dinimetni, doğruluğu şüpheli yöntemlerle teknolojiye "onaylatma" çabası niye?
İnancın,makinenin "hayretine" mi ihtiyacı var?
Yoksa amaç, teknoloji çağında geri kalmışlık eleştirilerini savuşturmak, kurumun imajını yapay zeka gibi popüler kavramlarla parlatmak mı?
Ya da belki de daha temel sorunları, lüks harcama iddialarını (o meşhur Audi meselesi gibi), liyakat tartışmalarını perdelemek için gündem saptırma manevrası mı?
Sebep ne olursa olsun, sonuç trajikomiktir.
Kurumsal Zafiyet ve İtibar Sorunu
Bu olay, sadece Başkan'ın kişisel gafı olarak görülemez. Temsil ettiği kurumun teknolojiyle, bilimle ve en önemlisi gerçekle kurduğu ilişkiye dair ciddi soru işaretleri doğuruyor. Arapça bilgisi, temel bilimsel kavramlar veya hatta kelime-i şehadeti doğru okuma gibi konularda dahi eleştirilen ismin, yapay zeka gibi karmaşık alanda böylesine iddialı ve yanlış çıkış yapması, kurumsal denetim ve liyakat mekanizmalarının sorgulanmasına yol açıyor.
Sayın Başkan, neden yapay zekaya Ahzab 37 veya Tarık 4 gibi daha "zorlayıcı" ayetler sorulmuyor da, görece "güvenli" ama yine de tartışmalı ayet seçiliyor?
Sonuç: Güven Yerle Bir, Sorular Baki
Erbaş'ın yapay zeka iddiası, gerçekler karşısında tuzla buz olmuştur. Ortada ne şaşkın yapay zeka ne de ilahi mucizenin teknolojik ispatı vardır. Sadece, doğruluğu sorgulanabilir beyanlar, sarsılan kurumsal itibar ve kamuoyunda derinleşen güvensizlik kalmıştır. fiyasko, dijital çağda gerçeklerin gizlenemeyeceğini, temelsiz iddiaların anında çürütülebileceğini ve en önemlisi, dini temsil makamlarının söz ve eylemlerinde azami dikkat, dürüstlük ve liyakat göstermesi gerektiğini acı şekilde hatırlatmaktadır.
Cevaplanması gereken asıl soru şudur;
Böyle bir zihniyet, temsil ettiği değerleri ve o makamı hakkıyla ne kadar daha taşıyabilir?