Savaşın Gölgesinde Kalan Acılar

Birinci Dünya Savaşı'nın karanlık perdesi Anadolu'nun üzerine çökerken, cephelerde verilen mücadele kadar, cephe gerisinde yaşanan insani dramlar da tarihin en acı sayfalarını oluşturuyordu. Ancakacıların bir kısmı, zamanla siyasi anlatıların gölgesinde kalarak unutulmaya yüz tuttu. Özellikle Osmanlı Devleti'nin son döneminde, vatan topraklarında yaşayan Türk ve Müslüman ahalinin maruz kaldığı sistematik şiddet, göç ve katliamlar, yürekleri dağlayan, ancak yeterince dile getirilmeyen trajedinin parçalarıdır.

Makale savaşın ve isyanların ortasında savunmasız kalan, evlerini, yurtlarını ve canlarını kaybeden Anadolu insanının, özellikle Türklerin yaşadığı derin ıstıraba odaklanmaktadır.

Van Ağıdı: İsyan Ateşinde Savrulan Hayatlar

Tarihler 1915 baharını gösterdiğinde, Doğu Anadolu'da, özellikle Van vilayetinde, asırlardır bir arada yaşayan komşuluk ilişkileri, Ermeni komitelerinin başlattığı isyan ve şiddet eylemleriyle onarılamaz yaralar aldı. Rus ordusunun sınırları aşmasıyla cesaretlenen silahlı Ermeni çeteleri, bölgedeki Türk ve Müslüman köylerine yönelik acımasız saldırılar başlattı. Erkekleri vatan savunması için cephede olan köyler, en savunmasız anlarında hedef alındı. Van merkezinde Osmanlı Bankası, Duyun-u Umumiye binası ve Postane gibi kurumlar ateşe verilirken, Müslüman mahalleleri alevler içinde kaldı. Kısa süre içinde binlerce masum sivil, kadın, çocuk, yaşlı demeden vahşice katledildi. Hayatta kalabilenler, can havliyle daha güvenli gördükleri Van Kalesi'ne sığınmak zorunda kaldı.

24 Nisan 1915: Bir Halkın Zorunlu Göçü

Ermeni anlatılarında farklı anlam yüklenen 24 Nisan 1915 tarihi, Van'daki Türkler için kendi vatanlarında başlayan sürgünün, ölüm kalım yolculuğunun başlangıç tarihiydi. Ermeni çetelerinin saldırıları Van Kalesi'ne kadar dayanınca, Vali Cevdet Bey, kalede sıkışıp kalan ve her an yeni katliam tehdidi altında yaşayan sivil halkın daha fazla kırıma uğramasını engellemek için tek çareyi, onların batıya doğru göç ettirilmesinde buldu. İçişleri Bakanlığı'na gönderilen ve onaylanan talep yazısı, on binlerce Vanlı Türk için sonu belirsiz, zorluklarla dolu yolculuğun başlangıcı anlamına geliyordu. Bu, devlet tarafından planlanmış, kaynak ayrılmış sevk değil, canını kurtarmak için her şeyini geride bırakarak yollara düşen çaresiz insanların trajik kaçışıydı.

Yollarda Biten Umutlar: Göçün Acı Bilançosu

Van'dan başlayan ve zamanla Doğu Anadolu'nun diğer bölgelerine yayılan Ermeni saldırıları ve katliamları nedeniyle, yaklaşık 1.6 milyon Türk ve Müslüman, ata topraklarını terk ederek daha güvenli bölgelere göç etmek zorunda kaldı. Bu, Osmanlı Devleti'nin daha sonra aldığı Sevk ve İskân kararıyla yerleri değiştirilen Ermeni nüfusun sayısının katbekat üzerindeydi. Ancak Türklerin göçü, devlet kontrolünde ve belirli güzergahlarda yapılan yer değiştirme değildi. Kendi kaderlerine terk edilmiş insanlar, yanlarına alabildikleri birkaç parça eşya ile yollara düştüler. Göç yolları, sadece açlık, soğuk ve salgın hastalıklarla değil, aynı zamanda peşlerini bırakmayan Ermeni çetelerinin saldırılarıyla da doluydu. Zorlu yolculukta, göç etmek zorunda kalan yaklaşık 1.6 milyon insanın neredeyse üçte ikisi, yani bir milyona yakını hayatını kaybetti. Kayıplar, bulundukları yerlerde doğrudan katledilen yüz binlerce Türk'ün acısına eklenerek, trajedinin boyutunu korkunç seviyelere taşıdı.

İhanetin Yarası ve Kaybolan Güven

Savaşın ve isyanın yarattığı fiziksel yıkımın yanı sıra, yaşanan ihanetler de toplumun ruhunda derin yaralar açtı. Osmanlı ordusunda görev yaparken silahlarıyla birlikte firar edip düşman saflarına katılan veya çetelere öncülük eden Ermeniler, casusluk faaliyetleri yürütenler, hatta bazı fırıncıların ekmekle askerleri zehirlemeye kalkışması gibi olaylar, komşuluk ilişkilerine ve devlete olan güvene büyük darbe vurdu. Yüzyıllardır aynı topraklarda yaşayan insanlar arasındaki bağlar kopma noktasına geldi. Cephe gerisindeki güvensizlik ortamı, savaşın zorluklarını daha da artırdı ve sivil halkın çektiği acıları derinleştirdi.

Duyulmayan Çığlıklar ve Tarihin Sorumluluğu

Birinci Dünya Savaşı yıllarında Anadolu topraklarında yaşananlar, sadece tek tarafın acılarından ibaret değildir. Ancak Ermeni komitelerinin başlattığı isyanlar ve katliamlar sonucu hayatını kaybeden, yerinden yurdundan edilen yüz binlerce, hatta milyonlarca Türk'ün yaşadığı trajedi, uluslararası alanda ve hatta ülke içinde dahi yeterince bilinmemekte, acıları yeterince anılmamaktadır. Van'da ve diğer bölgelerde yaşanan katliamlar, zorunlu göç yollarında yitirilen canlar, Anadolu insanının yüreğinde kapanmayan yaradır. Tarihin acı sayfasının tüm yönleriyle, özellikle de Türk halkının maruz kaldığı büyük mağduriyetin ve trajedinin unutulmaması, gelecek nesillere doğru aktarılması, hem tarihi adaletin gereği hem de benzer acıların bir daha yaşanmaması adına zorunluluktur. Topraklarda yitirilen her canın hatırası saygıyı hak etmektedir.