2016’nın Mayıs ayında 25 arkadaşımla birlikte Urumçi, Turfan ve Kaşgar’ı görüp atalarımızın hatıralarına yüz sürmek, kardeşlerimizle hasbihal etmek niyetiyle indiğimiz Urumçi Havaalanı’nda on saat tutsak edilip sınır dışı edilmiştik. Ben o tarihlerde Türk Ocakları Genel Merkezi’nde Merkez Denetleme Kurulu Başkanı idim. Aynı uçakla gittiğimiz ve Ulusal Kanal muhabirleri ellerini kollarını sallayarak ve bize de “işiniz zor olabilir” diyerek geçip giderlerken durumu anlamaya çalışıyorduk.

On saat bekletilip sınır dışı edileceğimizi öğrendikten sonra rehberimize söylenen gerekçe şu idi: “Grubunuzda Türk Ocakları yöneticisi olan var. Senin Türk Ocakları ile ilgin var mı? Ya ilk uçakla geri dönersiniz ki, o da dört gün sonra ve otelde hiç dışarı çıkmadan beklersiniz ya da bu akşam Kazakistan ve Kırgızistan’a gidebilirsiniz!..”

Çaresiz Kazakistan’a gitmiştik…

Türk Ocakları’nın bir kuruluş/varoluş gayesi vardı ve ondan vaz geçecek değildi. İşte, 27 – 28 Ekim tarihlerinde Ankara’da düzenlediği İstişare Toplantısı’nda “Doğu Türkistan” konulu bir Basın Bildirisi yayınlamış, hemen peşinden 4 Kasım günü de “Doğu Türkistan’da İnsan Hakları İhlalleri” konulu Panel düzenlemişti. Panelle ilgili haberler dün verilmişti. Panele katılan konuşmacılardan Ömürbek Bekali Çin’in bir milyondan fazla Türk’ü topladığı işkence kamplarında kalmış olan biri idi ve panel sonunda onunla röportaj yaptım. Çok heyecanlı ve duygu yüklü idi.

Fazla yormadan konuştum.

Osman Oktay - Ömürbek, kısaca kendini tanıtır mısın?

Ömürbek Bekali - 30 Nisan 1976 tarihinde Turfan’ın Piçan kasabasında doğdum ve Pekin Milletler Üniversitesi’nden mezun oldum. Annem Uygur, babam ise Kazak Türkü. 3 bayan, 3 de erkek kardeşiz. Babam, annem ve diğer kardeşlerim de Çinlerin Türklere uyguladıkları işkence kamplarında idiler. Babam kampta ölmüş. Bu bilgiyi bana, her türlü tehlikeyi göze alan kardeşim iletti. (Ömürbek haliyle burada gözyaşlarını tutamadı, sonra yanında getirdiği zincirleri de göstererek devam etti) Uygur, Kazak, Kırgız demeden orada bulunan Türkler Çin tarafından tamamen katliama uğratılıyorlar. Kamplarda işte 7 kilo ağırlığındaki bu zincirlerle ellerimiz kollarımız bağlanmış olarak duruyoruz. Türkiye başta olmak üzere dünya bize sahip çıkmalı.

Osman Oktay - Ne denebilir, ne sorulabilirdi? Yani dedim, açıkladıkları gibi bir eğitim kampı falan değil!

Ömürbek Bekali -Dışarıya karşı mesleki eğitim verildiğini söylüyorlar ama kesinlikle öyle bir durum yok; yalnızca işkence!

Osman Oktay - Peki, seni ne zaman, hangi sebeple kampa almışlardı?

Ömürbek Bekali - Ben, Çin’den çıkıp Özgürlük aramak için 2006’da Kazakistan’a gitmiştim. Babam da Kazak asıllı idi, Kazak vatandaşlığına geçip bir seyahat acentesinin temsilcisi oldum. 2017 Temmuzunda bir toplantıya katılmak için Urumçi’ye gitmiştim ki annemle babamın evine beş polis gelerek beni götürdüler. Hastanede kanımı alıp DNA’mı tespit ettikten sonra karakolda dört gün dört gece zincire bağlı olarak işkence ettiler. Sebep olarak da, hiç görmediğimiz, bilmediğimiz Suriye’deki teröristlere yardım ettiğimizi söylüyorlardı.

Osman Oktay - Sonra?

Ömürbek Bekali -Sonra hapse/kampa attılar. 15 ila 80 yaş arasında yüzlerce, binlerce kişi orada idi ve işte şu zincirlerle bağlı idik. Tuvalet ihtiyaçlarımızı bile olduğumuz yerde yapmak zorunda idik. Oraya giren bir daha çıkamıyordu. Polisler, Uygur ya da Kazak ne olursanız olun, “Siz teröristsiniz” diyorlardı.

Osman Oktay - Yemek veriyorlar mı idi?

Ömürbek Bekali - Kamplarda, o toprakların asıl sahipleri olan bizler bir parça kuru ekmek alabilmek için Çin Komünist Partisi’ne teşekkür etmek, Devlet Başkanı’nı öven şarkılar söylemek zorunda idik. Hastalananları bile çıkarmıyorlardı ve herkes ölüme mahkûm idi.

Osman Oktay - Seni nasıl bıraktılar?

Ömürbek Bekali - Kazak vatandaşı olduğum için daha fazla tutamadılar.

Osman Oktay -  Çıktıktan sonra ne yaptın?

Ömürbek Bekali - Artık orada duramazdım. Gidebildiğim yerlere giderek oradaki vahşeti anlatmaya çalışıyorum. Ben Hun soyundan gelen bir Türk olarak bunları anlatmayı vazife bildim ve bu yoldan dönmeyeceğim.

Osman Oktay - Peki, Çin’den tehditler aldığın oluyor mu?

Ömürbek Bekali - Olmaz olur mu? Ama ömrümün sonuna kadar Doğu Türkistan’daki Türk soyluların hürriyet mücadelesi için çalışacağım. Yalnız, Türkiye’den yeterince tepki olmaması ve destek verilmemesi beni üzüyor. Biz Türk’üz ve Türk olarak doğduk, Türk olarak öleceğiz.

Sözün bittiği yerdi. Bu sözlerin, buralarda birilerinin kafalarına balyoz gibi inmesi dileği ile kendisine teşekkür ettim ve ayrıldık.