Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) 10. Zirvesi Kazakistan’ın Astana kentinde 3 Kasım 2023 tarihinde yapıldı. Zirveye Kazakistan, Azerbaycan, Kırgızistan, Türkiye, Özbekistan, Türkmenistan ile gözlemci üye Macaristan, Devlet Başkanları seviyesinde katılım sağladı. Zirvenin mottosu ‘Türk Devri’ olarak belirlendi.
Yrd.Doç.Dr. M. Sadık Akyar ve Doç.Dr.Hakan Arıdemir’in ortak kaleme aldığı, strasam.org sitesinde yer alan bir analiz yazısında, zirvenin sonuçları tartışıldı. İşte o makale:
Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron, TDT zirvesi öncesinde Kazakistan ve Özbekistan'ı ziyaret etmişti. Ziyaretin Rusya-Ukrayna ve İsrail-Filistin savaşının devam ettiği bir dönemde gerçekleşmesi ayrı bir önem taşımaktaydı. Bu ziyaretin sebeplerine geçmeden önce Paris'in son dönemdeki dış politika dinamiklerini gözden geçirmenin uygun olduğu öngörülmektedir.
Avustralya Hükümeti 2021'de Fransa ile nükleer denizaltı inşasına yönelik milyonlarca dolarlık bir sözleşmeyi iptal etmiş daha sonra da İngiltere ve ABD ile üçlü savunma ve güvenlik ortaklığı anlaşması imzalamıştır. Bundan sonra Fransa, ABD ve diğer ülkelere karşı görünürde AB’nin ancak esasında kendi çıkarlarını ön planda tutan bir politika izlemeye başlamıştır. Ukrayna ile savaşın başlangıcından itibaren Rusya'nın savaşa kanalize olması sonucunda ise Orta Asya’da meydana gelen boşluğu yine kendi çıkarları doğrultusunda doldurmak istemektedir.
Fransa şu anda enerji ihtiyacının yaklaşık yüzde 65-70'ini nükleer santrallerden karşılamaktadır (1). Fransa Nijer’den adeta kovulduktan sonra, Macron ülkesinin nükleer yakıt, uranyum ihtiyacını karşılamak için Orta Asya'da bir çıkış noktası aramaya başlamıştır. Bilinenin aksine Fransa’ya uranyum tedarikinde Kazakistan birinci, Nijer ise ikinci sıradadır. Yine önemli bir uranyum üreticisi olan Özbekistan’da Macron’un ziyaret ettiği ülkeler arasında bulunmaktadır. Ayrıca ziyaret kapsamında AB'ye gaz ve petrol tedarikinde ikinci sırada yer alan Kazakistan ile petrol ve doğal gaz alanında da bazı sözleşmelerin imzalandığı da yapılan açıklamalardan anlaşılmaktadır.
Ziyaret tarihinin TDT'nin Astana'da gerçekleştirdiği Zirve toplantısından hemen önce olması ise diğer önemli bir husustur. Bu bize çok kutuplu dünyada Türk dünyasının yeni bir siyasi ve ekonomik güç merkezi olmaya başladığını göstermektedir. Çünkü Fransa’nın Türkiye ve Azerbaycan'la sorunları bulunmaktadır. Fransa, Doğu Akdeniz'de KKTC ve Türkiye aleyhine faaliyet göstermekte ve Azerbaycan'a karşı Ermenistan'ı siyasi ve askeri olarak desteklemektedir. İşte böyle bir ortamda Fransa Cumhurbaşkanı iki önemli TDT üyesi ülkeyi ziyaret ederek yumuşatıcı mesajlar vermektedir. Bu ziyaretlerde ilginç olan konu ise hemen hemen her ortamda verilen Ermenistan’a destek mesajlarının hiç gündeme gelmemesidir.
Çin'in 2013 yılında başlattığı "Tek Kuşak, Tek Yol" (OBOR) projesi halihazırda işlemektedir. Orta Asya –Güney Kafkasya ve Türkiye bu yolun orta koridorunu oluşturmaktadır. ABD Eylül ayı içerisinde Çin’in bu projesine karşılık üretim üssünün Çin’den Hindistan’a geçmesini istediği Hindistan-Ortadoğu-Avrupa (IMEC) ticaret koridorunu ortaya atmıştır. Tüm bunları göz önünde bulundurduğumuzda Fransa bu bölgede güç dengelerinin değişmesi durumunda Orta Asya’da bulunarak ülkesinin menfaatlerini koruma çabasındadır. Bu ziyaret o kapsamda değerlendirilebilir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ (KKTC) ve TDT Zirvesi
Zirve öncesinde KKTC’nin zirveye gözlemci statüsünde davet edileceği öngörülmekteydi. Özellikle KKTC Cumhurbaşkanı Sn. Ersin TATAR’ın Azerbaycan ziyareti, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sn. İlan ALİYEV’in ve Sn. Erdoğan’ın bu konudaki açıklamaları umutları artırmıştı. Ancak Kazakistan tarafından KKTC’nin TDT’ye gözlemci olarak kabul edilmesi ile ilgili kendi iç hukuk onay prosedürünün devam ettiği gerekçesine sığınarak zirveye davet etmemesinin KKTC ve Türkiye’de şok etkisi yarattığı söylenebilir. Buna bir de basında yetkili ağızlardan yapılan açıklamalar ile KKTC’nin gözlemci statüsü ile katılacağı haberi tekrar umutları yeşertmişti. Ancak bu açıklamanın da daha sonraki zirveler ile ilgili olduğu açıklanınca tekrar bir hayal kırıklığı yaşanmıştı. Aslında bu tür zirvelere kimlerin hangi seviyede davet edileceği çok önceden belirlenir ve ilgili ülkeler ile koordine edilir. Belki istihbarat ve emniyet kapsamında katılacaklar son anda açıklansa da davet edilenler çok önceden belirlenmektedir. Maalesef burada Türk Dışişleri’nin bu konuyu zirveden çok önce çözmesi gerekirdi. En azından yapılacak bir açıklama ile kamuoyunda bu yöndeki beklentiler önceden belirlenirdi. Tabii burada akla hemen İsrail-Filistin krizi nedeniyle bu konunun gözden kaçabileceği gelmektedir. Ama böyle güçlü bir teşkilatta bunların olmaması gerekir. Burada stratejik seviyede bir iletişim noksanlığı yapıldığı öngörülmektedir.
Zirvenin mottosu ‘Türk Devri’
Zirvenin öne çıkarılan ‘Türk Devri’ mottosunun çok yerinde bir seçim olduğu öngörülmektedir. Cumhuriyetin 100. Yılında Türkiye’de ise motto olarak ‘Türkiye Yüzyılı’ seçilmiştir. Ancak bunun aslında ‘Türk Yüzyılı’ olması gerektiği bu satırların yazarları tarafından her platformda dile getirilmektedir. Çünkü ‘Türk Yüzyılı’ Türkiye’nin TDT üyelerini de kastederek daha kapsayıcı bir ifade olduğu düşünülmektedir. Çünkü Türk Yüzyılı mottosu ile bu yılda dış etkenler ve aktörler tarafından yapılabilecek muhtemel engellemelerin karşısında tüm TDT üye ülkelerinin olacağı mesajı vermesi bakımından daha önemli olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle ‘Türk Devri’ mottosu teşkilatın vizyon ve misyonu ile de uyuşan bir terim olarak dikkat çekmektedir.
TDT 10. Zirvesi Sonuç bildirgesinde yer alan bazı konular:
• Sivil korunma mekanizması anlaşmasının yıl sonuna kadar imzalanarak yürürlüğe girmesi
• Türkiye’ de 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen deprem nedeniyle ‘6 Şubat’ın Afet mağdurlarını Anma ve Dayanışma Günü’ olmasını
• Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki normalleşmenin desteklendiği,
• Gözlemci statüsündeki Macaristan’ın TDT sekreteryasında diplomat görevlendirilmesini memnuniyetle karşıladıkları,
• Terörizm ve düzensiz göçle mücadele konusunda iş birliğinin sürdürülmesini,
• İsrail ve Filistin arasında devam eden çatışma için BM kararları, uluslararası hukuk, iki devletli çözüm temelinde ele alınmasına, sivillerin korunması için acil ateşkesin ilanı ve bir garanti mekanizmasına ihtiyacı vurguladıkları,
• Milli Güvenlik Kurulu Başkanları toplantılarının uluslararası güvenlik ve ortamın değerlendirilmesi için önemli olduğu bu toplantıların devam etmesini,
• Özellikle savunma sanayi ve askeri konularda daha yakın iş birliğinin tesis edilmesini,
• Ekonomik iş birliği konularının artırılmasına,
• Orta koridordaki Bakü-Tiflis-Kars ve Çin-Kırgizistan-Kazakistan-Özbekistan-Türkmenistan-İran-Afganistan-Pakistan (Peşavar) demir yollarında ortaya çıkan fırsatlarının geliştirilmesine,
• Orta koridorun rekabet gücünün arttırılması için gümrük ve sınır noktalarında kesintisiz ulaşım mekanizmalarının kurulmasını,
• İklim değişikliği ile ilgili ortak karar almaları ve müzakere etmeleri,
• Çeşitli kültürel etkinlikler planlanmasını,
• Türk dünyasında kurumsal iş birliklerinin arttırılmasını,
destekledikleri çeşitli konu başlıklarını ön plana çıkardıkları görülmüştür (2).
Sonuç
TDT icra edilen zirve ile biraz daha ete kemiğe bürünmeye başlamıştır. Alınan kararlar hayata geçtikçe TDT dünyanın evrildiği çok kutuplu ortamda siyasi, ekonomik ve askeri bir güç merkezi olarak hak ettiği yere gelecektir.
Alınan kararlar göz önünde bulundurulduğunda TDT’nin mevcut sekretarya ile alınan kararları takip etmesi ve gerekli etkiyi yaratması konusunda zorlanacağı öngörülmektedir. Bu nedenle öncelikle teşkilatın mevcut yapısının sekretarya düzeyinden çıkarılarak, NATO, AGIT, OECD benzeri bir organizasyon yapısına kavuşturulması önümüzdeki dönemde teşkilatın etkinliğini daha da artıracaktır.
Savunma sanayi ve askeri işbirliğinin geliştirilmesi ile ilgili konu sonuç bildirgesinde yer almıştır. Ancak özellikle savunma sanayinde işbirliğinin geliştirilmesi için, teşkilat içerisinde özel bir yapı içerisinde ele alınması bu konudaki çalışmalara ivme kazandıracaktır.