Oldum olası insanı bir kalıba sokup kategorize ederek karşısındakini öteleyip pozisyon almasına neden olan soyut, içi boşaltılmış afaki kelime ve kavramlardan haz etmemişimdir……. “Türk – Kürt … Alevi – Sünni … Sağcı - Solcu … Laik – Antilaik … İlerici – Gerici … Çağdaş – Yobaz … Atatürkçü - İrticacı gibi.”
Çünkü bütün kalıp ve dogmaların ortak noktası insanları kamplara ayırıp belirli bir fikrin, ideolojinin ya da akımın militanı haline getirmektir.
Toplumun bu şekilde kutuplaşarak ayrışması kendisi gibi düşünmeyen ve yaşamayanlara karşı bir cephenin oluşumuna zemin hazırlayıp, toplumu önce ayrıştırmaya sonra çözülmeye nihayet karşılıklı boğazlaşma ve parçalanmaya kadar götürmeyle sonuçlanır.
Bu münasebetle... Beni (İsmail Göktürk) kategorize etme… bir gruba, hizip'e, fırka'ya hapsetme. Ben hiçbir grubun, hizibin, fırkanın militanı, partizanı değilim. Beni bir cemaatle, tarikatla özdeşleştirme, ben hiçbir cemaat ya da tarikatın müntesibi, müridi ve bağlısı değilim.
Beni bir kalıba koyma, bana klişeler, ezberler üzerinden bakma. Ben kalıpların ve klişelerin adamı değilim. Beni statükonun arkaik değerlemeleri üzerinden anlamaya çalışma.
Bu satırların yazarının (İsmail Göktürk) hayata, olaylara ve insana arkaik dönem ideolojilerinin gözleri ve kalpleri kör eden nobran söylemleri ile bakan, sadece fiziksel veya maddi dünyanın gerçeklerine dayanan... ahiret yurdunu, hesap, kitap, mizan ve haşr’ı yok sayan Pozitivizm’i kutsayan militan solculukla hiç işi olmamıştır.
Türklük şuur ve vakarına, İslam iman, aşk, ahlak ve aksiyonuna sahip, Türklüğü bedeni, İslamiyeti ruhu bilen, milletini teknolojik hamlelerle dünyanın bir numaralı devleti yapmak özlemi ile çırpınan Türk - İslam Ülküsünden bi haber dogma’larla örülü içerisinde akıl, izan, erdem, hikmet ve merhamet olmayan ilimsiz, irfansız, zavallı, taşkafalı, rantsever ÇAKMA ÜLKÜCÜ' lükle de hiçbir zaman işim olmamıştır.
Yine, Kur’an ve Sünnet’in devre dışı bırakıldığı hurafe ve menkıbelerin ön aldığı, cemaat ve tarikat müntesibi olmanın cahiliye mantığı ile kutsanıp riyakârlık, menfaat ve çıkar hesaplarında sınırların yıkılarak ar damarların çatladığı ver Allah’ım ver bu zübük kulun helal haram bilmez ne verirsen yer denildiği, ritüel ve bid’at’larla çerçevelenmiş nadan bir din anlayışı ile de hiç mi hiç işim olmamıştır.
Bugün… Birbirimizi sevmeme noktasında o denli sınırları zorluyoruz ki artık benim nefsim benim nefsim demeye, makam ve mevkilere, şan ve şöhrete, dünya metaının aldatıcı süsüne tapmaya, insandan put yapıp onu ululamaya...
... benim cemaatım, benim yolum demeye, benim hocam, benim kutbum, benim efendi hazretlerim demeye, 72 fırkaya ayrılıp parça parça olmaya ve sonunda da benden, benim meşrebim, cemaatim ve benim kutbumdan başkası cennete giremez şeklinde akla, izana zarar laflar etmeye başlamışız.
Sevgisizlik nedeniyle, birbirimizi kıskanmaya, bir kaşık suda boğacak kadar nefret etmeye, insandan ve dünya metaından putlar yapıp tapmaya, hevamızı ilah edinmeye, şeytanın adımlarını takip etmeye başlamışız. Böyle olunca da ilahi va’ad üzerimizde tahakkuk etmiş ve pislikler üzerimize yağmur gibi yağmaya başlamış.
Bu bağlam da… Ravza –i Mutahhara’nın Gül –ü Rana’sı sevgili peygamberimiz efendimiz şöyle buyuruyor…
“Siz iman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de kemal noktasında iman edemezsiniz…” buyurarak… bu nokta da… birbirimizi karşılıksız, koşulsuz, şartsız, beklentisiz sevmemizi istemektedir.
İşte bu yüzden tam da bu yüzden… Beni (İsmail Göktürk) kategorize etme… bir gruba, hizip'e, fırka'ya hapsetme. Ben hiçbir grubun, hizibin, fırkanın militanı, partizanı değilim. Beni bir cemaatle, tarikatla özdeşleştirme, ben hiçbir cemaat ya da tarikatın müntesibi, müridi ve bağlısı değilim.
Beni bir kalıba koyma, bana klişeler, ezberler üzerinden bakma. Ben kalıpların ve klişelerin adamı değilim. Beni statükonun arkaik değerlemeleri üzerinden anlamaya çalışma, diyorum…
Büyük Ozan Nimri Dede’nin yazıp, çizip, söylediği gibi … “BEN BİR İNSAN OLMAYA GELDİM…”
İkilik kinini içimden atıp
özde ben bir insan olmaya geldim
taht kuralı ariflerin gönlüne
sözde ben bir insan olmaya geldim
serimi meydana koymaya geldim
Meğerse aşk imiş canın mayası
ona mihrab olmuş kaşın arası
hakkın işlediği kudret boyası
yüzde ben bir insan olmaya geldim
serimi meydana koymaya geldim
Bütün mürşidlerin tarif ettiği
sadıkların menziline yettiği
embiyanın evliyanın gittiği
izde ben bir insan olmaya geldim … (Nimri Dede)