Bugün Sizlere iki demokrasi şehidi olayını anlatacağım.

Bakalım ne gibi benzerlikleri var.

Birinci Millet Meclisi kurulur ve çalışmalarına başlar. Çok çeşitli görüşlere sahip milletvekilleri ve gruplar vardır. Bunlardan bazı gruplar vardır ki Mustafa Kemal Paşaya muhalefetiyle bilinir. Lozan görüşmelerindeki yapılan yanlışları ve hükümetin başarısızlığını konu edinen eleştiriler sonrası ortam gerilir. Hatta birinde Mustafa Kemal Paşa eli cebinde silahına davranır vaziyette kürsüden inerek Trabzon mebusu Ali Şükrü beyin üzerine dahi yürür. Bu eleştirilerin en ilgi çekici olanları ise İsmet İnönü’nün hariciyeden anlamadığı ve beceremediği ile dış basında Lozan görüşmeleri ile ilgili çıkanlarla İnönü ve Mustafa Kemal Paşanın anlattıklarının birbirleriyle örtüşmüyor oluşudur.

Çok geçmez ve Ali Şükrü Bey ortadan kaybolur. Fakat kaybolduğu gün Topal Osman’ın adamı herkesin içinde Ali Şükrü Bey’e kendisini Topal Osman ağanın çağırdığı söylenir beraber Topal Osman’ın evine giderler. Ali Şükrü Bey tereddüt etmez zira samimi dostlardır ikisi de. O günden sonra haber alınmaz Ali Şükrü Bey’den.

Daha önce Mustafa Suphi ve 14 arkadaşını öldüren Yahya Kaptanı da öldürmekle suçlanan Topal Osman Ağa, Mustafa Kemal Paşaya yakınlığından dolayı hemen kamuoyunda ilk şüpheli konumuna gelir.

Zira Mustafa Kemal Paşa’nın yakın korumalarını dahi Topal Osman, Giresunlu gençlerden seçip veriyordu. Tabi Topal Osman yakın adamlarının tutuklandığını haber alınca iftiraya uğradığını düşünür, teslim olmak istemez ve direnir. Fakat Mustafa Kemal Paşa ölü veya diri derhal yakalansın der. Gel zaman git zaman Topal Osman aranır, taranır ve öldürülür.

Hemen ertesi gün de Ankara’ya yakın bir köyde Ali Şükrü Bey’in cesedi bulunur. Fakat ceset neredeyse gömülmemiş, üzerine toprak atılmıştı. Zira üzerinde uçuşan sinekler vasıtasıyla bulunduğu söylenir. Böylece Ali Şükrü Bey ve faili ortadan kalkmış, sorun da hallolmuştu.

Yalnız Mustafa Kemal Paşanın muhafız alayı komutanı İsmail Hakkı Tekçe, ileride anılarında Topal Osman’ın öldürdüğü iddia edilen Yahya Kaptanı, Suphi Bey meselesinde konuşmaması için kendisinin infaz ettiğini itiraf edecekti. Mustafa Kemal Paşa da bir Giresun ziyaretinde Topal Osman’a anıt mezar yapılarak en yüksek tepeye kabrinin taşınmasını ister. Ve kendisi için “Demokrasi Şehidi” ifadesini kullanır.

***

Hayatı boyunca dosdoğru olan, iki dakikalık ömür için eğilip bükülmeyen bir Muhsin Başkanımız vardı. Ne hükümete ne Fethullahçı şerefsizlere ne de küresel güçlerin yerli işbirlikçilerine boyun eğmeyen bir adamdı.

Hırant Dink’in kardeşinden randevu almış ve kendisiyle görüşeceğini söylemiştir. Zira Hrant Dink suikastını çözmüştür ve kimlerin ne amaçla nasıl öldürdüğünü söyleyecekti fakat ömrü buna yetmeden şehit olacaktı.

Muhsin başkan bir gün seçim çalışması için helikoptere biner ve Çağlayancerit’ten Yozgat Yerköy’e giderken suikasta uğrar. Ne hazindir ki kendisi “İlk kez helikopter kiraladık, çok iddialıyız. Hazineden bir kuruş yardım almayan partiyiz” dediği gün şehit edilir. İlk ve son helikopter kiralaması olacaktı bu aynı zamanda.

İki uçağın helikopteri manipüle etmesi sonucu helikopter zorunlu ve sert bir iniş yapar. Muhsin başkan ve birkaç arkadaşı sağ olarak kurtulur. Fakat helikopterin düştüğü yer ilk anda tespit edilse de hep başka yerde aranır. Ayrıca köy korucuları ve bazı yerel halk enkazı gördüklerini ifade etmelerine rağmen o yöne gidilmediğini söyler. Verilen sinyal koordinatlarından bazen yüzlerce km uzaklıkta dahi arama yapılmıştır. “Aramalara halk ve köylü katılınca bulundu” diye açıklama yapılır ve halk dağılır. Sonra anlaşılır ki devletin valisi bu haberi yanlış bilgi olarak vermiş. Tekrar arama başlatılır ve köylülerin ve dahi GSM operatörlerinin verdiği noktada bulunurlar.

Mesele bu kadar masumane mi peki?

Elbette ki hayır.

İnsan doğruları söyler de eceliyle ölür mü hiç?

Muhsin Başkanın helikoptere binerken üzerinde olan çantası, telefonların sim kartları ve her türlü bilgi ve belge kayıptır.

Muhsin başkan ve gazeteci İsmail Güneş helikopter enkazından çok uzakta bulunmuştur. Çünkü halkı ve askeri başka yere yönlendirenler o sıra infaz timlerini göndermiş ve Muhsin Başkanı şehit etmişlerdir.

Gazeteci şehidimizin de bacaklarından kaburgalarına hatta ilginç olan şu ki çenesini dahi kırmışlardır.

Fakat daha sonra çıkacak ki İsmail Güneş 4 saatten fazla iki ayrı telefonla birçok kişiyle görüşmüş ve düştüklerini ayrıntılı olarak anlatmıştır. Hatta yanındaki bir arkadaşına “Telefonun kaçtı? Numaralarımızı istiyorlar” diye soruyor. Buradan en azından 3 kişinin sağ olduğunu ve öldürüldüğünü anlıyoruz, zira çenesi ve neredeyse bütün vücudu kırık olan birinin bu kadar saat çok düzgün bir Türkçeyle konuşması imkânsızdır.

Muhsin başkanı aramama ve kurtarmama operasyonu sonrasında şahadeti kesinleşince birileri de evindeki ve partideki özel eşyalarını çalacak ve elindeki her türlü bilgi ve belge ele geçirilecekti.

Aslında olayı müthiş bir ipucuyla Sayın Devlet Bahçeli özetleyecekti: “Muhsin Yazıcıoğlu Demokrasi Şehidimizdir.”