Türkiye, dünyanın en genç nüfusuna sahip ve biz bununla övünüyoruz. Övünmekte haklıyız da; “Biz bu gençlere ne veririz? Bu genç nüfusla nereye varmak istiyoruz?” demenin hesabını yaptık mı acaba?
Cumhuriyet bu soruların cevabına hazırdı. Atatürk, ülke gençliğinin sağlam karakter, yüksek ahlâk, sağlam bir ruh, sorumluluk duygusu, vicdan sahibi ve sağlam bir fizik yapısına sahip olmasını amaçlamıştı. Cumhuriyet, laik sistemi temel prensip olarak kabul etti. Eğitimde birlik sağlandı. Liseye kadar olan öğrenciler için “izci kampları” kurdu. Gençler, ormanlık alanlarda spor yaparak eğitildi, böylece hem hayata hem de azda olsa askerlik yaşamına hazır oluyorlardı.
Üniversiteli gençler için ayrı şeyler düşünülmüş, ayrı önlemler alınmıştı. Sakarya Savaşı’nın en zorlu anında, Birinci maarif şurasını toplamış ve “Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” Beyan ve direktifiyle gençleri; öğretmenlere, gönül huzuru ile teslim etmişti Atatürk.
Cumhuriyet, Öğretmen Okulları’na ayrı bir önem verdi. Çok değerli kadrolara teslim edilen Öğretmen okullarıyla donanımlı ve kültürlü öğretmenler yetiştirildi. Çünkü Gazi Paşa biliyordu ki; “Bir ülkenin değeri, öğretmenine verdiği değerle eş anlamlıydı.”
Günümüzde her türlü kötülük, ahlaksızlık, onursuzluk, döneklik, seviyesizlik, karaktersizlik ve çıkarcılığın teslim aldığı siyaset, ne yazık ki topluma hiçbir yüksek değeri ilham edemiyor, veremiyor.
Ülkede ne yazık ki adam yetiştirme sancısı var. Okullarda başarısız dersten sınıfta kalma yok. Matematik ders notunu yüz üzerinden otuz alıp geçiyorsun, edebiyat öyle. Fizik, biyoloji, felsefe ha keza!.. Bütün derslerden yüz üzerinden kaç alırsan al sınıfı geçiyorsun. Tersinden alırsak; ister öğren ister öğrenme her koşulda bir üst sınıftasın.
Türk çocuklarına hiçbir şey öğretmeden sınıf atlatmak, öğrenmeden mezun etmek hangi aklın eseridir ve kime nasıl bir hizmettir? İktidar mensuplarının: “ 16 yılda Türkiye’yi uçurduk” övünmeleriyle yetiştirilen bu kanadı kolu kırık kuşlar ne olacak, nereye gidecekler?
Matematik, Türkçe, Felsefe, Biyoloji, Fizik, Kimya öğrenmemiş bu yavrular hayatın hangi dalına konabilecekler? Hiç düşünüldü mü?
Geçen sene mezun olan 900 binden fazla öğrenci, üniversite sınavlarında resmen nal topladı, döküldü. Lise bitirmiş gençler; Türkçe 40 sorudan ancak 19.31’ini, 40 Fen sorusundan ancak 3’nü, 40 matematik sorusundan ancak 7.9’una cevap verebilmişlerdir.
Sonuç: tam bir felaket: 7.9 şiddetinde bir deprem etkisi!..
Üniversite hocaları durumdan umutsuz.”Öğrenci kalitesi o kadar düştü ki ders anlatamıyoruz, zira anlamıyorlar. Bırakın anlamayı; doğru dürüst Türkçe bir cümle bile kuramıyorlar” dertlenmesindeler.
Gerçekten “eğitimi tümüyle yok ederek nereye varmak istiyorsunuz?” sorusunu sormak hakkımız değil mi? Ne yapmak istemektesiniz?
“Dindar nesil yetiştireceğiz” slogan ve amacıyla, eğitim hayatımız bombalanmaktadır. Ülke aydınlarını, biz ana-babaları kahreden bu tabloyu, bizi yöneten beyler görmüyor mu?
Son yayınlanan OECD istatistikleri, eğitim karnemizdeki zayıfların, Türkiye’nin kalkınmasının önündeki en büyük engel olduğunu göstermekte. PISA verilerinde hiçbir alanda ilk 40 ülke arasında yoğuz. Yaratıcılık ve problem yetisinde, ileri seviyede bu yetiye sahip gençlerimizin oranı sadece % 2.2 iken OECD ortalaması: 11.4 dür. Japonya’da bu yeteneğe sahip gençlerin oranı: % 28 dir.
Başımızı iki elimizin arasına alıp düşünmeyecek miyiz?
Yeni nesil için eğitim sistemimizi, ÇAĞDAŞ ÇİZGİYE çekmeyecek miyiz? Yoksa “Biz OECD ortalaması ile mi okuduk” mantığına sarılacağız?
Türk gençliğine 21. Yy becerileri kazandırıp, fikri olanlara teşvik sunacak bir sitemi kurmak ve ülke gençliğini 2023 de ilk 10 arasına katmak zorundayız.
Eğer ülkemizi 2023’de kalkınmış ülkeler seviyesine taşımak istiyorsak; Türk eğitim sistemini hurafelerden, nakilci ve biatçı anlayıştan kurtararak yeniden ÇAĞDAŞ şekilde kurmak zorundayız.