İyi ki “Barış Pınarı” harekâtını başlattı şanlı ordu. Bu hareket kesin kes bir işgal değil Terör önlemli haklı bir harekettir. (Ergenekon kumpası ile bitirmeye çalışılan ordu, ülkeyi de, sizi de inşallah kurtaracak.)

Bu harekât sayesinde, şalgamı turpu öğrendik ve Atalarımızın neden, “Ne Şam’ın şekeri ne de Arap’ın yüzü” dediğini daha iyi kavradık.

Yıllardır Rabia işareti yapan Sn. Erdoğan, bundan sonra ne yapacak onu merak ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanı ve cumhurbaşkanı neden Arap’ın sembolü Rabia işaretini yapar ki?

Camilerde, kutsal gün ve gecelerde bu millete dua edecekleri yerde “Ümmet ümmet” diye Araplara dua eden Diyanetin vaizleri ile imamları nasıl bir pozisyon alacaklar merak konusu!..

Görüldü ki, din bağı değil KAN bağı imiş önemli olan. Elbette din bağı önemli, Batıdaki bir Müslümanın ayağına diken batınca doğudaki Müslümanın içi cız ediyorsa. Ama biz hadis, sünnet, mezhep, tarikat, cemaat ayağıyla dini, İSLAM olmaktan çıkaralı yüzyıllar oldu.

Onun için İslam ülkeleri birbirine hasım, onun için Müslüman Müslümanın boğazını “Allahuekber” diyerek kesmekte. Onun için ki, namazını kılan Suudi pilot gidip Yemen’i bombalamakta.

“Barış Pınarı” harekâtımızda sağ olsunlar (!) ümmet bildiğimiz din kardeşlerimiz bizi kınamakta Batı’dan daha hızlı davrandılar. Arap Birliği toptan Türkiye’yi kınadı. Bu harekâtı hukuksuz buldu ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü ihlal olarak gördü.

Din kardeşimiz olmayan Macaristan ise “Türkiye haklıdır” diyerek alınan kınama kararını, VETO ederek önledi. Azerbaycan ise “Topumuzla, füzemizle Türk gardaşlarımızın yanındayız” dedi. Pakistan’ın hakkını da teslim etmek gerekir.

Şapkayı önümüze koyup düşünmenin zamanı gelmedi mi?

Yıllarca maddi manevi yanında durduğumuz her türlü milletlerarası desteğimizi esirgemediğimiz Filistin ne yaptı? O da bizi kınayarak bizi hayal kırıklığına uğratmadı. Fıtratının gereğini yaptı.

Arapların bu kararı almasının bize büyük bir de faydası olmadı değil; az kalsın toptan Araplaşıyorduk ki, Araplar bizi kabul etmedi. Rabia bile tutmadı. Bu bizim açımızdan büyük bir kazanım. Özümüze dönmemize vesile oldular.

Ulusların dünyaca tanınan karakterleri vardır. Bu hareket sayesinde onu da hatırlamış olduk.

Yahudiler CİNAYET karakterli, Araplar İHANET karakterli olurlar. İyi ki şanlı ordu sefere çıktı da dost, düşman kimdir belli oldu ve tanıdık. Kendi insanımıza yapmadığımız imkânları Suriyeli sığınmacılara yapıyoruz da; onlardan da bir ihanet görüp, kazık yemeyiz inşallah!..

Sn. Erdoğan bile bugün (15.Ekim. 2019) Bakü’de Türk Birliği Liderler Konseyi’nde yaptığı konuşmada Dede Korkut’tan örnek vererek Türk birliğinden bahsetti ve “İnşallah seneye Türkmenistan’da bu birliğe dahil olarak gücümüz ve birlikteliğimiz daha bir pekişmiş olur” dedi.

Bizi yönetenler şunu asla unutmayın, Selçuklu Devletini kuran irade, Osmanlı Devletini kuran irade, Kurtuluş Savaşı’nı kazanan irade de bu aşamalarda hem MİLLİYETÇİ hem de TÜRKÇÜ idiler.

Yıkılış esnasında Selçuklu Acem, Osmanlı ise Arapçı-ümmetçi idiler. İnşallah biz Arapçı-ümmetçi olmayız.

Şanlı Ordu’nun sahada gösterdiği başarı ve ilerlemeyi ne yazık ki siyasetçiler masada ve uluslararası ilişkilerde gösterememekteler.” Mönşerler” diye alaya aldığımız dışişleri temsil geleneğimiz bozuldu. Esat ile görüşmeden, Suriye’nin meşru hükümeti ile anlaşmadan oraları kime nasıl bırakıp geleceğiz?

Bütün dünya bize karşı imiş! Olsunlar ne yazar; M. Kemal ATATÜRK ne demişti: “Bir TÜRK dünyaya bedel!” O kadar.

Ordumuza ZAFER, devletimize başarı, yöneticilerimize feraset diliyorum. Ne mutlu TÜRKÜM diyene!