Esat'la görüşmeme inadının maliyetini görüyor musunuz?

Barış Pınarı harekatı başlar başlamaz Rusya, YPG ile Esat'ı anlaştırarak Münbiç'e girmelerini sağladı. Bu, Rusya'nın YPG'yi sınırlarımızda görmek istediğinin bir ifadesidir. Türkiye daha doğrusu AKP liderliği inadından vazgeçip Esat'la anlaşsaydı, YPG kuzeyden Türkiye tarafından, güneyde Esat rejimi tarafından çembere alınır, bir daha belini doğrultamayacak şekilde imha edilebilirdi. Ancak bir kişinin duygularına endekslenen Suriye siyaseti buna imkan vermedi, neticede Barış Pınarı harekatının önemli bir ayağı olan Menbiç'in durumu belirsiz hale geldi. Esat gitsin siyaseti,Esat'ı Türkiye düşmanı olan her örgütle el sıkışacak duruma getirdi.

***

Böyle durumlarda askerin morali cephe gerisindekilerin desteğine bağlıdır. Milli davalarda bütün ihtilaflar bir yana bırakılarak bir bütün olarak aynı hedefe kilitlenmek gerekir. Bu iktidarların her yaptığını alkışlamak değildir. Tam tersine yanlışları söylemeye devam ederek, terörle mücadelede aynı sesi çıkarmak, aynı amaca yönelmektir. Bunun gerçekleşmesi için de iktidarın diline dikkat etmesi, paylaşımcı bir siyaset izlemesi, başarıyı bölüşmeyeyim gibi bir kıskançlığın içinde olmaması gerekir. Bu bağlamda Savunma Bakanının partileri dolaşıp bilgi vermesi, Sn Cumhurbaşkanı'nın harekat başladığı gün parti liderlerini araması doğru ve toplumu kaynaştırıcı bir tavırdır. Ancak, aynı gün millet ittifakının parçalanması gerektiğine dair sözler doğru olmamıştır.

***

Operasyona gösterilen tepkiler Türkiye'nin PKK/YPG terörünü dünyaya anlatamadığının bir karinesidir. Düne kadar Türkiye'yi destekleyen devletlerin çoğu, harekatı Kürtlere yönelik bir operasyon olarak niteliyor.

Niye anlatılamadı sorusunun cevabı yine iktidarın kendi hatalarında gizlidir. Daha düne kadar AKP'ye yakın olan kadroların bir kısmı özerkliği, eyaletleşmeyi, ayrı bayrağı, ana dilde eğitimi savunuyordu. Yani Suriye'de olanların bu coğrafyada olmasını isteyenler vardı. Bunu anlamak için Hilal Kaplan'ın, Nagihan Alçı'nın, Sevilay Yükselir'in yazılarına, SADAT'çı Adnan Tanrıverdi'nin beyanlarına bakmak kafi. Yazar kadrosu PKK cinayetlerini anlatmaya müsait olmayan bir iktidar istese de PKK ihanetini anlatamaz. Düne kadar Anadolu'yu karış karış dolaşan akil adamların bazıları PKK 'yı bir terör örgütü değil, bir milli mücadele örgütü gibi takdim ediyordu. Bunların bazıları TV ekranlarından bas bas bağırarak PKK'yı meşrulaştırmaya çalıştı. Kendi içinde bu problemi çözemeyen bir iktidar dünyaya bu meseleyi anlatabilir mi?

***

Barış Pınarı harekatına en büyük tepki Arap coğrafyasından geldi, Arap Birliği operasyonu kınadı. İktidarın ihmal ettiği, bilinçli bir tercihle görmezden geldiği Türklük coğrafyası ise Türkiye'ye destek verdi. Dün, CB Erdoğan'ı Bakü'de yaptığı konuşma -milliyetçiliği ayaklar altına alan- bir siyasetçinin konuşmasından ziyade Türklüğü ve milliyetçiliği bayrak yapan bir devlet adamının konuşmasıydı. Ümmet siyaseti ne kadar gerçek dışı ise Türklük coğrafyasına yönelik bu politika da o kadar gerçek ve gerçekçidir. Türkiye önce kan ve din kardaşlarını yanına almalı, konuşurken 80 milyon ağızla değil, 300 milyon ağızla konuşmalıdır. Türkiye'yi karşısına alan da 300 milyonu karşısına almanın dikkatiyle konuşmalıdır.

Müslümanlar elbette kardeştir, ve aynı peygambere tabi olmakla aynı ümmetin çocuklarıdır. Ancak uluslararası münasebetlerde milli menfaatler diğer bütün ortaklıklardan önce gelmektedir. Bunu anlamadan siyaset yapmak bir hayalin peşinde koşmaktan başka bir şey değildir.Sözün hülasası; : "Müslüman kavimler ne kadar kendi algılayış ve kültürel yapılarına göre bir Müslümanlık anlayış ve tarzı oluştururlarsa oluştursunlar, temelde onlara Müslüman dedirten, onları İslam dairesi içinde görmemize, nitelememize sebep olan bir takım temel inanç ve pratikler vardır ki, hangi kavme, hangi ulusa, ırka veya mezhebe mensup bulunurlarsa bulunsunlar, yine de onları ortak bir takım duygularla evrensel bir İslam üst kimliğinde birleştirir, ki bunun adına İslam Ümmeti denir. İşte Türkiye'de laik kesimin olduğu kadar siyasal İslamcıların da kavrayamadıkları, anlayamadıkları ve illa siyasal bir muhteva yüklemeye çalıştıkları ümmet kavramı, asıl ve gerçek anlamıyla budur. İslam'daki ümmet kavramı sanıldığının tersine siyasal birliği değil, inanç ve kültür birliğini yansıtır."(A.Yaşar Ocak,Türkler, Türkiye ve İslam, İletişim Yayınları)

Başka söze hacet var mı?