Barzani gemiyi azıya aldı; şımardıkça şımardı. Onu şımartanlar aslında biz olduk. En zor, en buhranlı anlarında eline kırmızı pasaport vererek; K. Iraktan kolayca çıkmasına ve Avrupa’yı ülke ülke dolaşmasına biz izin verdik.

Yetmedi. İktidar partimizin Genel Kuruluna davet ederek, “Kak Mustafa- Mustafa abi” diye sağ elini havaya kaldırarak; “Türkiye seninle gurur duyuyor!.. “ diye alkışlatan da biz değil miydik?

Bölgesel Kürt yönetimi diye kendini sözde devlet sanınca, petrollerini dış pazarlara pazarlayarak ekonomik olarak güçlenmesine biz destek olmadık mı?

Ankara’ya davet ederek paçavrasını, sözde bayrak diyerek havaalanlarımızda dalgalandıran da biz değil miydik?

2014 yılında K. Irak askeri olan “Peşmergeyi” tam donanımlı olarak sınırlarımızdan geçirerek Ayn el Arap’a-Kobani’ye biz göndermedik mi?

Siz Barzani’nin yerinde olsanız bunca ikram ve izzet karşısında şımarmaz mısınız?

Barzani’nin ideali ve varış noktası bağımsız bir Kürt devleti kurmak değil miydi?

Adam ideallerini ve hayallerini gerçekleştiriyor. Zaten kendisi de, “Benim çocukluk hayalimdi” demiyor mu?

Bu kadar ikram ve hürmetten sonra kalkıp, Barzani’ye kızmak, posta koymak,” Ne olur vaz geç demek” biraz abes olmuyor mu?

Neymiş de, “En kötü zamanlarında biz onun elinden tutmuştuk, bize bu yapılır mı?” sızlanmaları günü kurtarır mı? Paçayı kaptırmışsın, biraz zor dostum.

PKK ne idi. Niçin çıkmıştı? Türkiye’den de koparılacak topraklarda bir bağımsız Kürt devleti kurmak değil miydi? Af buyurun bizde bir söz vardır, “İt b..k yemekten vaz geçmez” diye. Adamın niyeti belli, hedefi belli!  Siz kalkıp açılım-saçılım, çözüm süreci diye, “çadır mahkemeleri” kurarsanız,  Oslo’da, Dolmabahçe’de adam yerine koyup karşınıza alıp çözüm süreci yürütürseniz; adam şımarmaz mı,” benim dediklerimi yapacak” hale gelmişler diye umutlanmaz mı?

ABD başkanı Trump, sırtımızı sıvazlamış bununla övünç mü duyalım? Adam hemen üç yüz tır silah ve mühimmatı PYD ve YPG’ye göndermedi mi?

Şunu asla unutmayalım, düşmanınıza elinizi verirseniz, kolunuzu kaptırırsınız. Hayallerle ve iyi niyetlerle ülke yönetilmez. Ülkelerin dostlukları yoktur; çıkar ortaklıkları vardır. Amiyane tabirle; ne kadar ekmek o kadar köfte.

Umarım, “Eyyyyyyyyy! Demekle, sen kimsin yahu! Benim ayarım da çapım da “ değilsin ekşimeleriyle işler yürümüyor. Elin oğlu her söyleneni not eder. Zamanı gelince de fitil fitil burnundan çıkarır.

Devlet yönetmekte şahsi kin ve ihtiraslara yer yoktur.

Yazımızı bir soru ile bitirmek istiyorum. Irak’ta Saddam kalsaydı, Suriye’de Esad güçlü olsaydı: güney sınırlarımız böyle endişeli olur muydu? “Çözüm sürecini hayvanlar bile anladı” diye bütün Türkiye’ye hakaret eden hayvana sormak gerek, “çözüm sürecini anladın mı?

Ortak aklı devreye sokup, efelenmeyi bırakıp, ben bilirim mantığını terk ederek bu işlerin üstesinden gelmek gerek. Gemi batarsa, lüks kamaralara bile su dolacak.

Kuzey Irak’ın elektriğini kesme, Habur sınır kapısını kapatma; ama Barzani’ye kız. Hadi oradan! Devlet hepimizin, hükümetimizin ülkemiz için atacağı her olumlu adım ve kararı sonuna kadar desteklemek boynumuzun borcudur. Yanlışları yazmak ve söylemek de vatandaşlık görevimizdir.

Barzani’yi öyle bir sıkıştırmalı ki; “Referandumu” ertelememeli, İPTAL etmeli İPTAL.

Esen kalınız.